logo

Hıyanet sözcüleri ABD’den bildiriyor!


Dr. Yurdagül Atun
yurdagulBEYOGLU@hotmail.com

İnternette bir yazı gözüme çarptı. Uzaktan gazel okumuş Michael Rubin diye biri.

Milliyetçiliğin en berbat, en insafsız, en pervasız formunu sergileyen ülkenin yazarı tüylerimizi diken diken edecek kehanetlerde bulunmuş oturduğu yerden. Hem de daha dün kıyılarımıza kendi lanetleri, insan bedeni formunda vurmuşken…

“Amerikalı neo-con yazar” olarak tanımlanan bu şahsa göre Türkiye’nin bölünme sürecinin psikolojik aşaması tamamlanmış ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Erdoğan tarihe ‘kibri uğruna Türkiye’yi yıkan kötü adam’ olarak geçecekmiş!

Yazısının içeriği bilimsel öngörü değil tamamen düşman temennileri. Özetle şöyle diyor Rubin efendi; “Türkiye parçalara ayrılmış durumdadır. Sınırları yakında değişecek; Tek mesele bölünme iki ayrı devlet şeklinde mi olacak yoksa Türkiye’ye dahil bir federasyon mu henüz belli değil. Erdoğan tarihe bir kahraman olarak geçmeyecek, kibiri uğruna Türkiye’yi yıkan yozlaşmış bir kötü adam olarak geçecek.”

Türkiye’de Kürtlere karşı kanlı ve küçük düşürücü bir girişimin sürdüğünü iddia eden Türkiye düşmanı yazar, Türkiye’nin Kürt açılımının gerçekçi olmadığını, Cizre, Silopi, Nusaybin gibi kasabaların aynen Halep’e benzetildiğini söyleyebiliyor utanmadan. Yazıdaki yalan dolan bununla da sınırlı değil. Kürtlerin bu ülkede dışlandıklarını, yeni nesil Türklerin -eğer düşman olarak değilse- Kürtleri en azından öteki olarak gördüklerini savunuyor. Dahası Batılı yaşam tarzına sahip Türklerin büyük çoğunluğunun Türkiye’nin Güney Doğu bölgesine adımını bile atmadığını, bölgede yaşayan Kürtlerin büyük çoğunluğunun ise Antalya, Bursa ve İzmir’i asla ziyaret etmeyeceklerini iddia ediyor bir inanan olur elbet deyip.

Son dönemde Suriye, İran, Irak, Libya, Mısır gibi ülkelerinin üzerinde oynadıkları oyunlarla kısmen de olsa başarıya ulaşan ancak Türkiye’de duvara toslayan bu Deccal’ların hazır müşteri buldukları için masa başında, Türkiye’yi görmeden, bilmeden, Türk insanını dinlemeden, gerçeklerden kopuk yazdıkları yazı bu kadar olur.

Türkiye’de hiçbir zaman Kürtlere karşı negatif ayrım olmadığını, Kürtlerin Türklerle aynı şartlara sahip olup, aynı okullarda okuduklarını, aynı yollarda yürüdüklerini, aynı meslek gruplarında yer aldıklarını, İstanbul, İzmir, Antalya gibi büyük illerde Türklerden çok Kürtlerin yaşadığını bilmeyen bu kişi ve bunun gibi düşünenlere, Kürtlerin Türkiye’de hiçbir zaman “öteki”leştirilmediklerini, tam tersi sürekli şikayet halinde oldukları ve her ne hikmetse kendilerini imtiyazlı gördükleri için pozitif ayrımcılığa maruz kaldıklarını hatırlatalım kendilerine. Örnek isterseniz çok;

Batmanlı Kürt müteahhidin söyledikleri: “Ağabeyimin evinin tavanı olduğu gibi elektrikli sobayla kaplıdır. Sıcaktan oturamayız, kapıyı camı açarız. Elektrikçiyi çağırıyorlar, daire başına 100 TL alıyor, sayacı işlemez hale getiriyor. O yüzden de herkes istediği gibi elektrik kullanabiliyor.”

Bundan 25 yıl önce, Güneydoğu’da bir ilçeye tayin olan öğretmen tanıdığımın söyledikleri: “İlk görev yerimdi. 22 yaşındaydım. Üniversite sınavında gözetmen olacaktım. Benimle birlikte yaşça benden çok büyük bir erkek hoca vardı gözetmen olarak… Sınav başladı. Bu hoca bana, ‘hoca, hoca, sizin geldiğiniz yerde çocuklar dershaneye gidiyor, hocalar tutuyor. Bizim çocuklarımız bu imkanlardan mahrum.  Ben bu çocuklara kopya vereceğim, ses çıkarmayacaksın!’ dedi. Sıkıysa çıkarayım. Hoca çocuklara bildiği sorularının cevaplarını verdi, ben dondum kaldım.”

Bir başka örnek de teyzemden; “Ankara’da hastaneye gittim, sıra bekliyoruz. Yanımda bekleyen bir kadın var. Biz başladık, ‘senin neyin var’ sohbetine. En son sıra ‘kaç çocuğun var’a geldi. Ben iki çocuğum, kadın ise 9 çocuğu olduğunu söyledi. Sonrasında ‘Benim çocuklarım işsiz. Kürt olduğumuz için iş vermiyorlar” diyerek başladı devlete sayıp sövmeye. Ben bakakaldım. Benim, biri üniversite mezunu iki çocuğum da işsizdi ama hiç devleti suçlamak hiç aklımıza gelmemişti.”

Sözün özü, Türkiye’deki Kürtlerin ayrımcılığa uğradığı, şehirlerinin yakılıp yıkıldığı gibi yalanlarla Türkiye düşmanlığına taraftar toplamak isteyen bu ve bunun gibi kişilere, Türkiye’yi, Irak, Suriye, Mısır vs.’yi koydukları çuvala koyamayacaklarını söylemek durumundayım. “Kürtler artık savaşmayı da biliyor, tek sorun ayrı devlet mi, özerk mi olacağına karar veremediler” sözleriyle akıllarınca ta oralardan “Türkiye’yi tanzim” görevine soyunan, “Dünya barışı” diyerek dünyanın barbarlara, zorbalara teslim edilmesini hedefleyen tezahüratların mimarlarına son olarak diyeceğim şudur ki; Türkiye, o sizin kafasına vurup ekmeğini aldığınız Araplara benzemez. Türkiye sizin korku unsurlarıyla sindirdiğiniz diğer ülkelere de benzemez. Türk milleti insan ayırmaz, hainlik etmez, hıyanete de göz yummaz. Yani siz el ovuşturadurun, Türkiye bölünüyor lafı an itibarıyla kadük olmuş durumda.

Etiketler: »
Share

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • ANTİOKHEİALI YAŞLI KADIN

    25 Nisan 2024 Köşe Yazıları, Kültür Sanat, Tüm Manşetler

    Üçüncü cemre düştüğünde, karlar erimeye başlamıştı. Kentin sokaklarında eriyen karların suları, bulanık bir şekilde akmaktaydı. Bir zamanlar düzgün taş döşeli olan sokaklar artık bütün özelliğini kaybetmiş, kanalizasyon sistemi tıkanmış, sular caddenin yüzeyinde sessizce akmaya başlamıştı. Bahar güneşinin sıcaklığı kendini iyice hissettirirken, yaşlı kadın kahvaltısını yapmış, mutfağın penceresinden güneşin ışıklarını izleyerek, derin düşüncelere dalmıştı. On üç yaşında evlenip geldiği bu evde geçirmiş olduğu günlerin hayaline dalmıştı ki, hizm...
  • TANRIYA KARŞI HATA YAPMAYACAKSIN

    16 Nisan 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    Erkenden uyanan Pomponius avludaki çardağın altında oturmuş; yorgun, boş bakışlarla etrafına bakınıyordu. Auxanousa günaydın diyerek gelip karşısındaki sandalyeye oturdu. Pomponius gözünün ucuyla ona bakarak; “bir haftadır senin yüzünden doğru düzgün uyuyamıyorum. Yatakta dönüp duruyor ve durmadan sayıklıyorsun.” Auxanousa mahcup bir biçimde başını hafif öne eğerek, her gece aynı rüyayı görüyorum. Oğlumuz Terentius karşımda durup bana bakıyor. Bakıyor dediysem o ela güzel, sevgi dolu gözleriyle değil. Zift gibi bir siyahlıkla dolu göz çukurları...
  • Öğretmen ve Üniversite

    10 Aralık 2023 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    Sümerli eğitmen ve şair Ludingirra, günümüzden 4000 yıl önce “Mademki biliyorsun, niye öğretmiyorsun”  diyerek bilginin ve öğretmenin önemini çağlar ötesinden seslendirmiş. “Hiç Bilenlerle Bilmeyenler Bir olur mu” ilahi tebliğinde bilgilenmenin, öğrenmenin ve Hz. Ali’nin “Bana Bir Harf Öğretenin 40 Yıl Kölesi Olurum” sözlerinde öğretmenin önemi en güzel şekilde ifade edilmiş. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, İstiklal savaşında düşmanla olduğu gibi; Cumhuriyetle birlikte “Ülkemizi dünyanın en mamur ve en medenî memleketleri seviyesine çıkartmak”, ...
  • Ramazan Amca’nın Duâsı

    07 Aralık 2023 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    “Sen kendüye ne sanursan ayruğa da anı san. “      Hacı Bektaş Velî 19 yıl önce... Geçirdiğim kalp rahatsızlığı nedeniyle üniversite hastanesinin kardiyoloji servisinde yatıyorum. Oda arkadaşım Ramazan Amca, 80-85 yaşlarında bir Alzheimer hastası... Refakatçisi olan yakınlarından öğrendiğimiz kadarıyla geçmişte çiftçilik yapan bu amcamız  boylu poslu;  ileri derecede görme rahatsızlığı olduğu için kalın camları olan gözlük takan, konuşmayı seven birisi.  Bizi tanımak istiyor; kendimizi tanıtıyoruz, on dakika sonra aynı şeyleri yine soruyor ve...