logo

YALVAÇ MİZAH KÜLTÜRÜNE BİR KATKI: “MAKSADIMIZ MUHABBETTİR”

Prof. Dr. Nuri Köstüklü

 

Değerli hemşerimiz, dostum kardeşim Halil Takavcu, hatıralarını içeren güzel bir çalışma hazırlamış. Maksadımız Muhabbettir ( Net Kitaplık yayınları, Nisan 2021, Ankara) adı ile henüz yayınlanan hatıralar; adı üstünde muhabbeti, yani sevgiyi, dostluğu, yarenliği, hoşgörüyü inşa etmeye çalışan yaşanmış şakaları içermektedir. Halil Hoca, bize imzalı gönderme nezaketinde bulunduğu kitabının önsözünde amacını ne güzel dile getirmiş; “Okul arkadaşları, aile dostları, birlikte vazife yaptığımız arkadaşlarla bir araya geldiğimizde müşterek yaşadığımız hadiseler mutlaka gündeme gelir, hatıralar tazelenir. Hele unutulmayan komik ve mizahi olaylar – defalarca anlatılsa bile- tekrar anlatılır, güleriz neşeleniriz. Dünyevî meşakkatlerimizi, sıkıntılarımızı bir nebze de olsa unuturuz. Sohbetimizi renklendiren şakalar, dostlar arasında sevgi ve yarenlik bağlarını kuvvetlendirdiği bir gerçektir. Arkadaşlar, ahbaplar arasında hoş, olumlu izler bırakan bizatihi yaptığım şakalardan kayda değer olanları bu kitapta sizlerle paylaştım. İsmiyle müsemma olsun diye de adını “Maksadımız Muhabbettir” koyduk. Umarım beğenirsiniz.” Okuduk ve tabii ki beğendik…

Okuyucuyu 70’li yıllardan itibaren, Yalvaç ve daha sonra Isparta merkezli yer, zaman ve failleri vererek yaşanmış şakalara götüren hatıralarda; mahalli kültürü, dil ve üslubu, hatta mahalli tarih araştırmalarına katkı sağlayabilecek bazı kayıtları görebiliyoruz. Tabii ki bütün bunların ötesinde, kitapta Yalvaç ve yöresindeki mizah kültürü kendini gösteriyor. “Eğlenmek, güldürmek, hoşça vakit geçirmek maksadıyla incitmeden bir kimseye takılma, şaka yollu alay etme, latife”  anlamını taşıyan mizah, edebiyatımızda sözlü, yazılı sanat türü olarak da kabul edilir.  Şakacının ve şakazedenin pratik zekâ, hoşgörü, sevgi, tolerans kavramlarını yansıtan şakalar, haddizatında toplumun ve geniş anlamda milletin sevgi ve hoşgörü eksenli karakteristiğini de gösterir. Bu manada, Maksadımız Muhabbetir’i okurken düşüncelerim beni Türkistan’a (Orta Asya’ya)  kadar götürdü.  Bir kongre vesilesiyle Özbekistan’da bulunduğum sırada Buhara’da şehir parkında Nasırüddin  Efendi’nin (Hocanın) eşeğiyle birlikte heykeli karşıma çıkıverdi. Yalnızca Özbekistan’da değil bütün Türkistan’da Nasırüddin Hoca biliniyor, hikâyeleri, fıkraları anlatılıyor. Akşehir Gülmece Parkındaki Nasreddin Hoca ve eşeği, güzelim Anadolu’muzdaki Nasreddin hoca fıkraları,  binlerce kilometre ötede Türkistan’da aynı mesajları veriyor. Bu ve bunun gibi daha pek çok örnek bize,  Türk Kültürü’nün bütünlüğünü ve bu kültürdeki mizahın, nüktedanlığın yerini gösteriyor. Tipik Türk-İslam karakterini yansıtan, sivilizasyon tesirlerinden fazla etkilenmemiş Yalvaçımızda da, taaa Türkistan’dan şu kadar yüzyılda süzüle süzüle gelen kültür değerlerini görebiliyoruz.

Türklerin mizah kültürünün merkezinde tabii ki sevgi, hoşgörü, tolerans var. Bu durum tarihte Türk devlet adamlarının karakteristiğine de yansımış idi. İstanbul’un fethi sırasında Bizans’ın ileri gelenlerinin “Kardinal külahı görmektense, Osmanlı sarığını görmeyi tercih ederim” demesinin sebebi, Türklerin ve onların o dönemdeki başbuğu Fatih Sultan Mehmet’in hoşgörü ve tolerans sahibi olmasında saklı bulunuyordu. Samiha  Ayverdi’nin “Edebi ve Manevi Dünyası İçinde Fatih”  eserinde çok güzel vurguladığı üzere, Fatih; din ve vicdan hürriyeti, sevgi, hoşgörü, tolerans kavramlarını yaşayan ve yaşatan o dönemin dünyada en önde gelen devlet adamı idi. Türk tarihine baktığımızda, “kin”, “nefret”, “ötekileştirme” vb. kavramlar Türk devlet adamlarının karakteristiğinde yer almadığını görürüz.

Bilmiyorum, çok mu derinlere gittik ama, Maksadımız Muhabbettir’i okurken gözümün önünde bu duygular canlandı. İçinde bulunduğumuz salgın (pandemi) şartlarının, sevdiklerimizin hayattan ayrılış haberlerinin, ekonomik sıkıntılar vb. problemlerin insan ruhiyatını olumsuz etkilediği şu günlerde, galiba her zamankinden daha fazla hayata bağlanmaya, yaşama sevincini kazanmaya, muhabbet ve sevgiyi inşa etmeye, karamsarlıktan uzaklaşmaya, hem bireysel hem de ülke olarak ihtiyacımız var.   İşte böyle bir ortamda Halil Hoca’nın Maksadımız Muhabbettir’ini anlamlı buluyor,  okuyucunun hayatına tebessüm katacağını düşünüyorum.

Etiketler: » »
Share

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.