logo

reklam

YAHUDİLERİN YENİ KUKLASI AMERİKA

Prof. Dr. Mehmet ÖZHANLI

 

İnsanlık tarihinde, tanrı tarafından seçilmiş ve kendisine kutsal topraklar vadedilmiş olduğunu iddia eden tek halk, İsrailoğulları’dır. MÖ 2. binde oluşmuş bu faşist bilinç ve ortaya attıkları düşünce, hiçbir zaman kaybolmamıştır. Kuzey Mezopotamya’da başlayan vadedilmiş topraklara göç serüvenleri, Kenan Diyar’ında (Filistin) sonlanmıştır. Kenan halkını kılıçtan geçirip topraklarına ve bütün varlıklarına sahip olmuşlardır. Kenan halkı, MÖ 3. binden itibaren Akdeniz ticaretini ellerinde tutan ticareti iyi bilen tüccarlardan oluşmaktaydı. İsrailoğulları, Akdeniz ticaretinin en önemli başlangıç noktası olan bu topraklara yerleştikten sonra ticareti de ele geçirip, o günden sonra dünya ticaretine ve paraya yön veren tüccarlara dönüştüler. Hazreti İbrahim’e dayandırdıkları soylarını, yazdıkları kutsal kitapla ölümsüzleştirip köklü bir Yahudi tarihi meydana getirmişlerdir. Kudüs’te inşa ettikleri bir tapınakla da kan dökerek yerleştikleri toprakları dünyanın en kutsal merkezine dönüştürmüşlerdir. Yeni Babil Kralı Nebukadnezar, MÖ 586 yılında Kudüs’ü ele geçirmiş, tapınağı yıkıp Yahudileri Babil’e götürmüştür. Bu ilk Diaspora, MÖ 538 yılında Pers Kralı Kyros’un Babil’i ele geçirmesiyle son bulmuştur. Bu tarihten sonra bir kısım Yahudi, Kudüs’e dönmüş büyük bir kısmı da farklı coğrafyalara dağılmış; sadece Judea Bölgesinde değil dünyanın birçok yerinde ticaretle paranın akışını belirlemişlerdir. Erken dönemlerde yaşadıkları olumsuzlukları bir daha yaşamamak için bulundukları ülkelerdeki sisteme akıllıca entegre olmayı başarmışlardır. Öyle ki Selevkos Kralları, Suriye ve Anadolu’da ele geçirdikleri birçok kentte, Basra Bölgesinden getirdikleri Yahudilere ayrıcalıklar tanıyarak yerleştirmiş ve yandaş olarak kullanmışlardır. Misyonerlik içermeyen dinleri, içine kapalı kendilerine özgü örf ve adetleri yönetimine girdikleri devletleri çok rahatsız etmemiştir. Çocuklarını tüccar ve zanaatkar yetiştiren bu sinsi toplum, gittikleri her yerde kendilerine uygun bir ortam yaratmış ve zamanla orada söz sahibi olabilmişlerdir. Yahudi bir aileyi bir yere yerleştirmek; çok farklı bitkilerin bir arada yetiştikleri bir bahçeye ayrık otu ekmeye benzer. Bu ot, zamanla diğer tüm bitkileri etkisiz hale getirip bahçenin tamamını ele geçirir. İşte Yahudilerin dünyaya dağılmaları bu ayrık otu gibi bir sonuç doğurmuştur. Nabukadnezar, tapınaklarını yıkıp onları sürgüne gönderip cezalandırdığını düşünüyordu. Oysa Judea Bölgesi’nde kendi içine kapalı yaşayan Yahudiler bu sürgünden, Mezopotamya halklarında öğrendikleriyle ve oradan farklı coğrafyalara dağılarak bütün dünyanın başına bela olma tecrübesiyle güçlenerek çıktılar.

İsrail – Filistin ve Mezopotamya coğrafyası dışında, antik dönemde etkin olan Mısır’ın İskenderiye gibi önemli liman kentinin de ticaretini ellerinde tutmuşlardır. Gittikleri her yerde özellikle ticaretin canlı olduğu liman ve kavşak kentlerini tercih ettikleri görülür. Roma Devleti’nin Akdeniz’in tamamına egemen olduğu bir dönemde, Judea Bölgesi’nde yaşayan Yahudiler, diğer eyaletlere göre ayrıcalık elde etmeyi başarmışlardır. Sezar gibi bir diktatör bile bunları askerlikten ve vergi ödemekten muaf tutmuş, dinleri gereği ibadetlerini rahatça yapabilecekleri bir ortam sağlamıştır. Aynı ayrıcalığı, Marcus Antonius, İmparator Augustus ve Claudius’ta vermiştir. Antik yazarlar ve günümüz araştırmacıları tarafında deli, psikopat olarak tanımlanan İmparator Caligula, Yahudilerin Roma içerisindeki ekonomik etkinliklerini fark edip, onları farklı şekillerde cezalandırmaya çalışmıştır. İmparator Caligula ve Nero’nun baskıları, Yahudileri Roma İmparatorluğuna karşı hata yapmaya zorlamış ve MS 66 yılında birinci Yahudi – Roma savaşı meydana gelmiştir. Roma’nın dikkatini üzerine toplayan Judea, MS 70 yılında İmparator Vespasian ve oğlu Titus tarafından tamamen ele geçirilmiş, binlerce Yahudi öldürülmüş ve başta Kudüs’teki tapınak olmak üzere dini yapıların tamamı yıkılmış ve kutsal emanetler, Roma’ya görülmüştür. İmparatorluk içerisinde kangrene dönüşen Judea, kurutulmaya çalışılırken Roma’ya tutsak götürülen Yahudilerle, hastalık Roma’nın kalbine bulaştırılmıştır. İmparatorluk öncesi Roma’ya götürülen Yahudi köleler, bir şeklide özgürlüklerini kazanmış, Tiber Nehri’nin sağ yakasına tüccar olarak yerleşip bir Yahudi mahallesi kurmuşlardı. Yahudi doğulduğuna inanan bu din faşistleri, birbirlerine oldukça tutkundurlar. İmparator Titus’un Roma’ya tutsak köleler olarak götürdüğü Yahudilerde, oradaki Yahudiler tarafından özgürlükleri satın alınarak rahat bir ortama kavuşturulmuşlardır. Roma İmparatorluğunun içine yayılan Yahudiler, Roma İmparatorluğunun sonunu getirmişlerdir. Nasra’da doğan Yahudi asıllı Hazreti İsa’nın ektiği yeni dinin tohumları, Roma’nın kalbinde filizlenmiş ve İmparatorluğu Yahudi temelli bir Hıristiyanlık imparatorluğuna dönüştüren meyveler vermiştir.

Babil sürgününde kadim Mezopotamya kültürlerinden öğrendiklerini yazıya döküp meydana getirdikleri “kutsal” kitapla, yaptıkları bütün kötülükleri Tanrının isteği ve emri olarak lanse edip, kendilerini ve kötülüklerini meşrulaştırmışlardır. Yazmanın ve yazdıklarını tarihi belge olarak kullanmanın gücünü, çok erken dönemlerde fark eden Yahudiler, yazdıklarıyla tarihin akışına her zaman yön vermişlerdir. Yahudi – Roma savaşlarında komutan olarak görev yapan Josephus, İmparator Vespasian’a yenilince onun tarafına geçmiş ve hayatını Roma İmparatorlarına yalakalıkla geçirmiştir. Bu gönüllü tutsaklık halkına daha iyi hizmet edebilmek içindi. Bu süre içerisinde algıdan oluşan kahramanlıklarla dolu bir Yahudi tarihi yazdı. Sezar döneminden itibaren Yahudilere kanunsal ayrıcalıklar tanındığına yönelik geçmişi çarpıtan bilgiler servis etti ve bu bilgileri emsal gösteren geç dönem Yahudileri, aynı ayrıcalıkları yeni İmparatorlardan koparmayı başardılar. Bütün Yahudi krallarının peygamber olması tesadüfü değildir. Tarihin her döneminde Tanrıyı bu kadar çok ve uzun süreli kullan kurnaz bir halktır Yahudiler… Sırtlarını her daim Tanrıya dayamış olmalarına rağmen, diğer Sami halkları gibi hiçbir zaman tembel olmamışlardır. Sanatta, zanaata, tıpta, felsefede, ziraatta kısacası bilimin her alanına öncülük etmişlerdir. Bundan dolayı yaşadıkları ülkelerde sevilmeseler de daima aranan insanlar olmuşlardır.

Yakın tarihe gelindiğinde, Almanya’da yaşanan Yahudi olayları herkes tarafından iyi bilinmektedir. A. Hitler tarafından acımasızca katledilmiş ve soykırıma uğratılmışlardır. İkinci dünya savaşında onlara yaşatılanlar, büyük bir insanlık suçudur ve hiçbir şekilde tasvip edilemez. Yahudilerin bir devlet kurmadan, yönetimde bulunmadan yaşadıkları yerleri her alanda nasıl ele geçirdiklerini Hitler, “Kavgam” adlı kitabında oldukça detaylı açıklamıştır. 2. Dünya Savaşından sonra, başta İngiltere olmak üzere Amerika Kıtasına dağılan Yahudiler, artık bütün dünyayı yönetecek bir güç elde etmişlerdir. İmparator Titus’un yakıp yıktığı, altını üstüne getirdiği Judea’da bir İsrail Devleti kurmakla işe başladılar. Bununla yetinmeyip Ortadoğu’nun tamamını ele geçirmek için acımasız bir katliama giriştiler. Bu yüzyıla kadar savaşmayı göze almayan ticareti, basını, medyayı ve ekonomiyi ele geçirip sinsice hareket eden Yahudiler, artık yaptıkları son model silah teknolojisini kullanarak, toplu katliamlar yapıp komşu bölgeleri ele geçiriyorlar. Çağın en büyük ve güçlü emperyal devleti Amerika, onların düşünce ve isteklerine hizmet eden bir üs konumuna gelmiştir. Filistinlilere ve Lübnan’a yapılanlar, Hitler’in kendilerine yaptıklarından farksız değil ve daha acımasızcadır. Güney Suriye’nin su kaynağı ve en önemli toprakları olan Golan Tepeleri’ni ele geçirdiler. Bunula da yetinmeyip İran gibi bir devletin başkentine ve diğer birçok kentine bomba atacak kadar büyük bir özgüven kazanmışlardır. Amerika büyük bir devlet olsa da ekonomisi, basını, medyası ve siyasi düşüncesi Yahudilerin elindedir. Kısacası dünyayı Amerika değil, Amerika’yı kullanan Yahudiler yönetmektedir. Amerika bunu fark ettiğinde, tıpkı Roma Devleti’nde olduğu gibi çok geç olacak ve iş işten geçecektir. Bin yıllardır savaşmayan, sesiz sedasız dünyayı ilmi siyasetle sömüren İsrailoğulları; artık öldüren, halkları sürgün eden ve gerçek düşüncelerini saklamaya bile gerek duymayan bir cellada dönüşmüşlerdir. Sanırım, Kuranı Kerim’de yazılan gerçekleşti; İsrail Oğulları Dünyanın başına gerçekten bela olmaya başladılar…

İsrail’in şimdiki kuklası Amerika, gün gelecek parçalanıp onlarca farklı devlete bölünecek, Yahudiler siyaseten yeni kuklalar bulup dünyayı yönetmeye ve kendinden olmayan halklara zulmetmeye devam edecekler gibi görünüyor…

Etiketler: » » »
Share

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.