• İYİ Parti Yalvaç Mustafa Kodal
  • MHP Hüyüklü Belediye Başkan Adayı Kadir MİNNET

logo

Prof.Dr. Özhanlı yazdı: Hoyran Kaya Mezarları


Prof.Dr. Mehmet ÖZHANLI
mehmetozhanli@sdu.edu.tr

Eğirdir Gölünün, Gelendost Kemer Boğazından sonra kuzeye olan uzantısı “Hoyran” olarak isimlendirilmektedir. Doğuda Kirişli batıda Karakuş Dağlarıyla ve kuzeyde Gaziri Ovasıyla çevrili olan gölün bu bölümü eşsiz bir manzara ve doğa güzelliği sunmaktadır. Hoyran Gölü’nün doğu kıyısında göle dik inen Kirişli Dağlarının yamaçlarındaki kayalıklarda; Paleolitik Dönemden geç dönemlere kadar yerleşim görmüş çok sayıda mağara bulunmaktadır. Bu mağaraların bir tanesinin hemen önünde Doğu Roma İmparatorluğunun en geç dönemlerine kadar yaşamın olduğunu gösteren konutlar ve büyük bir kilisenin kalıntıları görülmektedir. Bu yerleşimin içerisinde ve etrafındaki yaklaşık 500 yıllık dut ağaçları, gölden gelen zenginlikle birlikte geçmişin önemli bir besin kaynağının tanıkları durumundadırlar.

Kuzeyde, dağların göle en çok yaklaştığı alandaki kayalıkların bir tanesinde görülen kaya kemeri, doğal oluşumun bir mucizesini yansıtmaktadır. Alanı, 2 Mayıs 1907’de ziyaret eden Getrude Bell, bu kaya kemerini gördüğünde; bu alana neden saygı duyulduğunu (mezar ve şapel yapıldığını) bu kaya kemeriyle açıklamıştır. Kaya Kemeri ve hemen arkasındaki kaya kütlesinde Hellenistik Dönem öncesi çok sayıda kaya mezarı yapılmıştır. Kayanın göle tam karşıdan bakan cephesine açılmış olan üçgen alınlıklı mezar diğerlerinden daha özenli bir işçiliğe sahiptir. Mezarın cephesi, ahşap bir konutun cephesine öykünülerek işlenmiş ve çatının alınlığına, ince bir işçilikle akroteri yerleştirilmiştir. İçi semer damlı yapılmış olan mezar, gölün eşsiz manzarasına hâkim bir nokta da bulunmaktadır. Kayaya oyulmuş basamaklarla mezara ulaşılmaktadır. Pisidia sınırları içerisinde, Phrygia kaya mezar mimarisini en güzel yansıtan tek örnek olmasıyla, bölge sanatında çok önemli bir yere sahip olan bu mezar, bölgenin Erken Demir Çağına da ışık tutmaktadır. Zengin birine ya da bir yöneticiye ait olan mezarın yer seçimiyle ve mezarda uygulanan detaylı işçiliğiyle buraya gömülen kişinin, heroize/kahramanlaştırıldığı bir gerçektir. Bu mezarın bulunduğu kaya kütlesinin güney yüzünde de yalın cepheli dört kaya mezarı daha açılmıştır.

Kaya Kemerinin hemen güneydoğu köşesinde büyük bir mağara bulunmaktadır. Mağaradan mezara geçişi sağlayan kayada basamaklar yapılmıştır. Mağaranın kuzeyinde kayanın biraz daha üst tarafında da içerisinde üç Kline bulunan başka bir mezar açılmıştır.

Kaya Kemeri, mağara ve buraya oyulmuş mezarlar bu alanın, Erken Demir Çağından itibaren kutsal olarak kabul edildiğini belgelemektedir. Hıristiyanlık inancının bölgeye hâkim olmasıyla birlikte bu Kutsal Alan yeniden kimliklendirilerek yeni dine inananlar tarafından da kutsal olarak kabul edilmiştir. Üçgen alınlıklı mezar, bir şapele; mağara da ayin ve inzivaya çekilen bir ibadethaneye dönüştürülmüştür. Mezarın içerisindeki ölü yatakları sökülmüş doğu duvarı mihraba çevrilmiştir. Küçük bir altar yapılarak mezara, şapael işlevi kazandırılmıştır. Mezarın içerisi sıvanarak İncil’de anlatılmış sahneler resmedilmiştir. Kiliselerin apsisinde genellikle Hz. İsa ve Annesi Meryem’e ait resimler yapılmaktadır. Burada da mavi, yeşil ve kırmızı giysili azizlerin ortasında başında hale ile betimlenen kişinin Hz. İsa olma ihtimali oldukça yüksektir. Şapelin tavanında da farklı konular işlenmiştir. Eşek üzerinde, başında hale bulunan kişi bir aziz olmalıdır. Günümüze yakın tarihlerde Şapelin içerisinde bulunan freskler tahrip edilmiş, altar parçalanmış ve yakılan ateşle duvarlar tamamen isle kaplanmıştır. Yapılan kaçak kazılarla tabana ve duvarlara geri dönüşümü olmayacak zararlar verilmiştir.

Şapelin hemen kuzeyinde bulunan mağarada da yeni dinin düşüncesine göre ve ibadetine uygun düzenlemelere gidilmiştir. Mağara tavanı semerdam şeklinde yapılmış ve duvarlara nişler açılmıştır. Yan duvarlarda görülen hatıl izleri ikinci bir kat oluşturulduğunu düşündürmektedir. Ahşapla yapılmış olan bu ikinci kat, gelen hacıların inzivaya çekildikleri bir alan gibi tasarlanmıştır. Getrude Bell, Hac zamanın Eylül ayının başlangıcı olduğunu ve buraya gelen hacıların 2 gün burada kaldıklarını ve mağarada ayin düzenlediklerini yazmaktadır. Ayrıca Eğirdir’in Nis Adasına gelen hacıların haç farizalarını tamamlayabilmeleri için mutlaka bu şapele ve mağaraya gelmeleri gerekmektedir. Mağaralar, dünyanın rahmi olarak algılanmaktır. Antik Dönemde ve bütün göksel inançlarda bir mağara metaforu görülmektedir.

Kaya Kemerinin sunduğu gökkuşağı algısı ve gökkuşağının/kemerin altından geçerek zamanda yapılan yolculuk ve meydana geldiği düşünülen değişim tarihin her döneminde insanları etkilemiştir. Bu doğa mucizesinin bulunduğu kaya, en erken dönemlerden itibaren kutsal olarak kabul edilmiş olmalıdır. Demir çağında bir tapınak biçiminde düzenlenmiş kaya mezarına kendini gömdüren dönemin zengini ya da yöneticisi bu kutsal alanda kendisini ölümsüzleştirmeye çalışmıştır. Hıristiyan inancıyla birlikte yapılan şapel ve düzenlenen mağarayla burası, bir haç merkezine dönüştürülmüştür.

Yalvaç’ın yaklaşık 25 km batısında bulunan bu doğa harikası ve tarihin her döneminde kutsal kabul edilen alan, yeterince tanınmamakta ve ilgililer tarafından tanıtılmamaktadır. Hıristiyan Dünyasının 19. yy.’dan itibaren haberdar olduğu ve birçok gezginin ziyaret ederek hakkında yazılar yazdığı böylesine önemli bir yerin, kaçak kazıcılara terk edilmiş olması ve bölge insanı tarafında hala bilinmemesi bizim ayıbımızdır. Bir zamanlar mezar ve kilise olarak kullanılan bu yapılar, artık ülkemizin en önemli tarih eserleri arasındadır. Bunları korumak ve gelecek nesillere aktarmak tarihi bir sorumluluktur.

Dağlarla çevrili Hoyran Gölü’nün eşsiz manzarası; etrafı surlarla çevrili, gölün içerisine bir dil gibi uzanan Limenia Adasındaki arkeolojik zenginlik ve doğal güzellik; Şapel/Kaya Mezarı ve mağara birlikte değerlendirildiğinde farklı güzellikleri içinde barındıran kapsamlı bir turizm paketine dönüştürülebilir. Limenia Adası ziyaret edildikten sonra kayıkla Kaya Kemerinin bulunduğu kıyıya çıkılıp kemerden geçerek zamanda bir yolculuk yapılabilir. Kayaya oyulmuş antik basamaklar sizi Şapelin/Kaya Mezarına ve mağaraya ulaştırır. Mezarın önünde yapılmış olan sekide oturduğunuzda Hoyran Gölünün maviliğini, güneş ışınlarının suda oluşturduğu yakamozları ve göle yansıyan dağların gölgesinin sunduğu manzara, ölüm gerçeğinin yanında yaşamın güzelliğinin doyumsuz resmini izletir size. Hele bir de balıkçı sandalı yakamozların üzerinden süzülüp gidiyorsa işte o zaman sırtınızı dayadığınız mezarı unutur, yaşamın mavi derinliklerine dalabilirsiniz.

Prof.Dr. Mehmet ÖZHANLI

Etiketler: » »
Share

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • Öğretmen ve Üniversite

    10 Aralık 2023 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    Sümerli eğitmen ve şair Ludingirra, günümüzden 4000 yıl önce “Mademki biliyorsun, niye öğretmiyorsun”  diyerek bilginin ve öğretmenin önemini çağlar ötesinden seslendirmiş. “Hiç Bilenlerle Bilmeyenler Bir olur mu” ilahi tebliğinde bilgilenmenin, öğrenmenin ve Hz. Ali’nin “Bana Bir Harf Öğretenin 40 Yıl Kölesi Olurum” sözlerinde öğretmenin önemi en güzel şekilde ifade edilmiş. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, İstiklal savaşında düşmanla olduğu gibi; Cumhuriyetle birlikte “Ülkemizi dünyanın en mamur ve en medenî memleketleri seviyesine çıkartmak”, ...
  • Ramazan Amca’nın Duâsı

    07 Aralık 2023 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    “Sen kendüye ne sanursan ayruğa da anı san. “      Hacı Bektaş Velî 19 yıl önce... Geçirdiğim kalp rahatsızlığı nedeniyle üniversite hastanesinin kardiyoloji servisinde yatıyorum. Oda arkadaşım Ramazan Amca, 80-85 yaşlarında bir Alzheimer hastası... Refakatçisi olan yakınlarından öğrendiğimiz kadarıyla geçmişte çiftçilik yapan bu amcamız  boylu poslu;  ileri derecede görme rahatsızlığı olduğu için kalın camları olan gözlük takan, konuşmayı seven birisi.  Bizi tanımak istiyor; kendimizi tanıtıyoruz, on dakika sonra aynı şeyleri yine soruyor ve...
  • ADA DOĞURAN GÖL

    07 Aralık 2023 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    Bugün dünyamız ve ülkemiz için en büyük tehlike  kuraklık, kıtlık ve  açlıktır. Bunun için dünyayı istedikleri kalıplara sokan, dünyaya şekil veren kapitalizm düzeninin küresel şirketleri dünya nüfusunun azaltılması gerektiğini savunmaktadırlar. Hatta bu maksatla; laboratuvar kökenli salgın hastalıklar, KULLANDIRTTIKLARI ilaçlar, aşılar, gübreler, böcek ilaçları=zehirler, soğuk, sıcak dünya ve uzay savaşları ile havada, suda, karada, hatta uzayda ekosistem tahriplerini devreye sokmaktadırlar. Elbette ülkemiz de bu olumsuzluklardan fazlasıyla...
  • Prof.Dr. Zafer Karaer yazdı: “İYİLİK GÜNÜ MÜ?..”

    16 Kasım 2023 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    Geçmişi 1996 yılına kadar giden, ancak son birkaç yıldır gündemde yer bulan, gerçi yeterince bulduğu tartışılan, 13 Kasım “Dünya İyilik Günü”; benim için oldukça önemli. Çünkü dünyada yerleşik düzene geçildiği 12 bin yıllık insanlık tarihinde,  gerek savaşlar, gerek kötülükler sayesinde, her geçen gün iyilik kelimesi hızla değer kaybetmekte, hatta anlamını kavrayamayan büyük çoğunluk ellerinden gelse; iyilik kelimesini sözlüklerden, tedavülden, ortadan kaldıracaklar. Tabii ki; ülkemizde de aynı tutum ve davranışlar neticesinde özellikle 1...