logo

Hani İnsan Akıllı Bir Varlıktı!


Prof.Dr. Mehmet ÖZHANLI
mehmetozhanli@sdu.edu.tr

Sanal âlemde, Çin’in Wuhan şehrinde Koronavirüs (COVİD-19) ile ilgili ilk görüntüler geldiğinde, insanlar büyük bir şok yaşadılar. Yolda yürüyen insanlar birden düşüp ölüyorlardı. Sınır, devlet ve yönetim dinlemeyen virüs, hızla yayılarak, ırk, din, renk ve ideoloji gözetmeksizin, bütün dünyayı bir devlet haline dönüştürdü. İnsan denilen türün, ne kadar aciz bir varlık olduğunu çok kısa bir sürede gösterdi. O, dünyaya sığmayan bütün evrene hükmetmeye çalışan insan, evlere kapanıp dışarı çıkmaya, bir birleriyle görüşmeye ve selamlaşmaya korkar oldu. Dinlerde asla olmaz denilen şeyler yapıldı. Ölen insanlar, dini vecibeler yerine getirilmeden, törenler yapılamadan iş makinalarıyla açılan çukurlara gömüldü. İnsanlar, vedalaşmak şurada dursun ölen yakınlarını göremediler bile. Birçok kişi kendi canının derdine düşmekten, ölen yakının yasını bile tutamadı. Yaşanan acıları tanımlamak için bütün dillerdeki kelimeler nafile kalır. Her ne kadar yönetimler, ölenlerin gerçek sayısını gizleyip, rakamları düşük gösterseler de dünyanın her yerinde çok sayıda insan öldü ve ölmeye devam ediyor.

Evlere kapatılan insanlar, televizyonlarda ve internet üzerinde yaratılan sanal âlemde yaşamaya; gerçek ve algıyı birbirinden ayırt edememeye başladılar. Dünya üzerinde bütün insanların yaşadığı bu trajediye sebep olanlar hiç sorgulanmadı ve bunlar “aşıyı” bularak bir de kurtarıcı oldular. Yaşananlar, hızlı bir biçimde sıradanlaştırılıp, normalleştirdi. Annesini, babasını, kardeşlerini, evlatlarını kaybedenler ve diğer insanlar, sanki hiçbir şey olmamış, bu acılar yaşanmamış gibi davranmaya başladılar bile…

İstisnalar hariç bütün ideolojiler, dinler ve ırklar, insanı diğer canlılardan ayırır ve özel bir varlık olarak tanımlarlar. Akılla donatılmış, alet yapabilen, özel yeteneklere ve inançlara sahip, okuma – yazma bilen vb. birçok sebepten dolayı insanı, “Tanrının yarattığı en mükemmel varlık” diye yorumlarlar. Kendini bütün canlılardan üstün ve akıllı gören bir varlığın, yaşananlardan doğru ders çıkarması beklenir. Ancak, insanın akıllı bir varlık olmadığını ve asla yaşananlardan ders almadığını, henüz virüs belasından kurtulamamışken başlattıkları Ukrayna – Rusya savaşı gösterdi. Virüs gerçeği ve ölümler hemen unutuldu, ego, kibir ve çıkarlar devreye girdi. Amerika’nın ve Rusya’nın etrafına toplanan devletler, dünyayı yeniden kanlı tragedyaların oynandığı bir tiyatro sahnesine dönüştürdüler. Oynanan bu kanlı oyunda Afganistan, Irak, Suriye, Libya ve daha birçok devletten sonra şimdide Ukrayna halklarını figüran olarak kullanıyorlar. Bir yanda yaşattıkları acılara, “timsah gözyaşı” döküyorlar diğer taraftan silah satmaya, savaşı, ölümü teşvik etmeye devam ediyorlar. İnternet, o kadar kötüye kullanılıyor ki neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlamak artık imkânsızlaşmış durumda. Yöneticiler, siyasetçiler antik dönem “demagoglarını” çok geride bırakmış, birer algı yaratma uzmanı olmuşlar. Konuşulan, yapılan her şey “algıdan” ibaret. Gerçek, sanal âlem içerisinde gerçekliğini yitirmiş, fulü bir görünüm almış. Cehaletin özgüveniyle şişirilmiş; din, ırk ve ideolojilerin fanatizmiyle; olan akılları da ellerinden alınmış kitleler, olan biten her şeyin farkında olduklarını ve yöneticilerin yaptıklarının doğru olduğunu düşünüyorlar. Hele aynı ırktan, ideolojide iseler ve aynı dine inanıyorlarsa, “beşer şaşar” diye düşünmüyorlar ve bir birlerine toz kondurmuyorlar. Yapılan kötülüklere ve hatalara hızlıca bir kılıf uyduruluyor, vicdanlar rahatlatılıyor.

Bütün insanlar konuştukları zaman barıştan, kardeşlikten eşitlikten yana olduklarından söz ederler. Özellikle siyasetçiler ve yöneticiler, öyle bir demagoji yapıyorlar ki, ne kadar demokrat, ne kadar hümanist, ne kadar saygılı, ne kadar dürüst ve ne kadar gerçekçi demekten kendini alı koyamıyor insan. Gerçekten öyleler mi? Öyle olsalardı bu savaşlar, ölümler, acılar yaşanır mıydı? Dünyanın hemen hemen her yerinde insanın sebep olduğu acı ve gözyaşı var. Ama yöneticilerin tamamı, kendine güvenen ciddi bir yüz, sempatik mimikler ve süslü kelimelerle konuştukları zaman, insanlara cennete benzer tablolar çiziyorlar. Gerçek düşünceleri maskelenmiş, kendisi ve çevresindekilerin çıkarlarını düşünen, tam bir aldatmaca. Acı olan, bunlara inanmaya hazır milyonlardan oluşan kitlelerin olması.

Ukrayna Savaşının 24. günü, insanlar televizyonlarının başında, internette yaşananları Amerikan Hollywood yapımı bir filmi izler gibi izliyorlar. Bombalanan binalar, parçalanan insan bedenleri, kanlar içerisinde korkuyla etrafına boş bakan yaralılar ve insan çığlıkları. Bu sahnelerden en çarpıcı olanı, ekran resmi yapıp reyting yükseltmeye çalışan televizyon kanalları. Ölüm saçan silahlarıyla övünen, bombalayıp, zırhlı araçları patlatıp birçok canın ölümüne sevinip, yapılanı bir kahramanlıkmış gibi anlatan yöneticiler. Arada da ölen sivillere çok üzülmüş gibi kurulan duygusal cümleler. Neresinden bakarsanız bakın yapılanların akıl ve mantıkla hiçbir alakası yok. Hava sıcaklığının hala eksinin çok altında olduğu, buz gibi havada yüzbinlerce insan mülteci durumuna düşürüldü. Yüz binlercesi de bombalarla parçalanarak öldürüldü ve öldürülecek. Erkekler öldürülürken, kadınlar hiç bilmedikleri yabancı ülkelerde taciz, tecavüz ve daha birçok zorlukla uğraşarak hayatta kalmaya ve çocuklarını büyütmeye çalışacaklar. Savaş çocuklarının yaşadıkları, hem kendilerinde ve hem de kendisinden sonra gelecek bütün kuşaklarda geri dönüşümü olmayan travmalar yaratacaktır. Bu konularla ilgili geçmişin şatafatlı görünen cennetinde ve çöplüğünde insan denilen türün sebep olduğu milyonlarca örnek bulunmaktadır. Tarih tekerrür etmez, ne kadar eğitilirse eğitilsin içgüdüsel davranışlarından uzaklaşamayan insanın yaptığı hatalar tekerrür eder. Eğer denildiği ve kabul edildiği gibi insan akıllı bir varlık olsaydı; bu kadar kötülük yapmaz, sürekli acı yaşatmaz ve doğru ders çıkarmasını bilirdi.

Hiçbir zaman gerçek yüzünü göstermeyen “ikiyüzlü”, “maskeli” davranan tek varlık insandır. Birçok maskesi olan insan, virüsten korunmak için taktığı maskeyle gerçek karakterini daha da kamufle etti. Gerçek; ölen insanlar, kin ve nefret duygularıyla büyümek zorunda kalan yetim çocuklar ve insanın kötülük sınırı olmadığıdır.

İnsan; virüsü yaratıp, sonra ilacını bulabilecek, savaşları başlatıp sonra barışı getirebilecek güce sahip bir varlık olmasına karşın, akıllı değil zeki, kurnaz ve bencildir. Tanrının ilk emrinin “OKU” olmasının anlamlarından bir tanesi, insanın içindeki kötü duygulardan arınıp, içgüdüsel davranışlarından uzaklaşıp, aklını iyiye kullanma becerisi elde etmesidir.

Etiketler: »
Share

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • TANRIYA KARŞI HATA YAPMAYACAKSIN

    16 Nisan 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    Erkenden uyanan Pomponius avludaki çardağın altında oturmuş; yorgun, boş bakışlarla etrafına bakınıyordu. Auxanousa günaydın diyerek gelip karşısındaki sandalyeye oturdu. Pomponius gözünün ucuyla ona bakarak; “bir haftadır senin yüzünden doğru düzgün uyuyamıyorum. Yatakta dönüp duruyor ve durmadan sayıklıyorsun.” Auxanousa mahcup bir biçimde başını hafif öne eğerek, her gece aynı rüyayı görüyorum. Oğlumuz Terentius karşımda durup bana bakıyor. Bakıyor dediysem o ela güzel, sevgi dolu gözleriyle değil. Zift gibi bir siyahlıkla dolu göz çukurları...
  • Öğretmen ve Üniversite

    10 Aralık 2023 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    Sümerli eğitmen ve şair Ludingirra, günümüzden 4000 yıl önce “Mademki biliyorsun, niye öğretmiyorsun”  diyerek bilginin ve öğretmenin önemini çağlar ötesinden seslendirmiş. “Hiç Bilenlerle Bilmeyenler Bir olur mu” ilahi tebliğinde bilgilenmenin, öğrenmenin ve Hz. Ali’nin “Bana Bir Harf Öğretenin 40 Yıl Kölesi Olurum” sözlerinde öğretmenin önemi en güzel şekilde ifade edilmiş. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, İstiklal savaşında düşmanla olduğu gibi; Cumhuriyetle birlikte “Ülkemizi dünyanın en mamur ve en medenî memleketleri seviyesine çıkartmak”, ...
  • Ramazan Amca’nın Duâsı

    07 Aralık 2023 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    “Sen kendüye ne sanursan ayruğa da anı san. “      Hacı Bektaş Velî 19 yıl önce... Geçirdiğim kalp rahatsızlığı nedeniyle üniversite hastanesinin kardiyoloji servisinde yatıyorum. Oda arkadaşım Ramazan Amca, 80-85 yaşlarında bir Alzheimer hastası... Refakatçisi olan yakınlarından öğrendiğimiz kadarıyla geçmişte çiftçilik yapan bu amcamız  boylu poslu;  ileri derecede görme rahatsızlığı olduğu için kalın camları olan gözlük takan, konuşmayı seven birisi.  Bizi tanımak istiyor; kendimizi tanıtıyoruz, on dakika sonra aynı şeyleri yine soruyor ve...
  • ADA DOĞURAN GÖL

    07 Aralık 2023 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    Bugün dünyamız ve ülkemiz için en büyük tehlike  kuraklık, kıtlık ve  açlıktır. Bunun için dünyayı istedikleri kalıplara sokan, dünyaya şekil veren kapitalizm düzeninin küresel şirketleri dünya nüfusunun azaltılması gerektiğini savunmaktadırlar. Hatta bu maksatla; laboratuvar kökenli salgın hastalıklar, KULLANDIRTTIKLARI ilaçlar, aşılar, gübreler, böcek ilaçları=zehirler, soğuk, sıcak dünya ve uzay savaşları ile havada, suda, karada, hatta uzayda ekosistem tahriplerini devreye sokmaktadırlar. Elbette ülkemiz de bu olumsuzluklardan fazlasıyla...