logo

EKONOMİK FAKTÖRLER ve SİYASİ DAVRANIŞ-7

Şentürk’ün çalışmasına göre, 2002 seçim sonuçlarına ve DİE verilerine göre, orta gelirli illerde AK Parti, yüksek gelir seviyesine sahip illerde CHP önde çıkmıştır. AK Parti’nin birinci olduğu 57 ilde ortalama kişi başına düşen gelir 1.852 dolar olurken, CHP’nin birinci olduğu 11 ilin gelir ortalaması 2.384 dolar olmuştur (Şentürk, 2008: 111).

Gelir düzeyinin parti tercihiyle ilişkisi 2007 seçimleri ve sonrasında benzer şekilde süre gelmiştir. Şentürk’ün aktarımına göre, KONDA tarafından 2007 seçim sonuçlarıyla yapılan analizler sonucunda, partilerin seçmenlerinin gelir düzeylerine göre dağılımı şu şekilde gerçekleşmiştir (Şentürk, 2008: 112):

Tablo 3. 2007 Seçim Sonuçlarına Göre Partilere Oy Verme İle Gelir Düzeyi İlişkisi (%)

  1. Dilim

En Yoksul

2. Dilim 3. Dilim

Orta Gelir

4. Dilim 5. Dilim

En Zengin

Ak Parti 43,9 44,9 35,8 28,8 18,9
CHP 6,8 12,2 18,5 27,6 40,5
MHP 8,1 11,0 13,5 11,4 13,5

Tablodan görüldüğü gibi CHP oyları seçmenlerin gelir seviyesine göre yükselmektedir. Buna karşılık AK Parti en yoksul ve yoksul kesimde büyük destek görürken, en az desteği de en zengin kesimden görmektedir. MHP ise daha çok orta gelir düzeyinden seçmenden destek almaktadır.

Benzer eğilimler 2011 seçimlerinde de görülmüş olup, genel olarak gelir düzeyi ile parti tercihi arasında Türkiye örneğinde bir ilişki olduğu gözlenmektedir.

Peki, gelir düzeyinin değişimi liderlik beklentilerine ne şekilde yansımaktadır? Bu konunun parti tercihleriyle yakından ilişkisi olması nedeniyle, yukarıda izah edilmeye çalışılan ilişki boyutu gelir düzeyi-liderlik beklentisi ilişkisinde de benzer şekilde tezahür etmektedir.

CHP seçmenlerine bakıldığında, Türkiye genelindeki seçmenler içinde demokratik eğilimlerin yüksek olduğu bir partidir. CHP’yi tercih eden seçmenlerin gelir düzeyi olarak üst gelir grubunda yoğunlaşması olgusu çerçevesinde, gelir düzeyi yüksek seçmenlerin liderlik beklentilerinin daha çok demokratik liderlik şeklinde oluşması beklenmektedir.

AK Parti seçmeni taban olarak daha alt gelir gruplarından oluşmaktadır. Bu açıdan bakıldığında Türkiye’deki alt gelir gruplarında genel olarak daha muhafazakar eğilimler etkindir. 2002 krizinde olduğu gibi, dönemsel şartlara göre değişimci (dönüşümcü) eğilimler de alt gelir gruplarında tezahür edebilir. 2002 seçimlerinde alt gelir gruplarındaki seçmenler, AK Parti’yi bir umut olarak görerek değişim isteğiyle oy vermişlerdir. R.Tayyip Erdoğan’ın seçim söylemleri de değişim ağırlıklı olduğu için, o dönemde alt gelir gruplarındaki seçmenlerin liderlik beklentilerinin dönüşümcü liderlik şeklinde oluştuğu görülmüştür. Ekonomide işlerin iyi gitmesiyle seçmenlerin genelinde olduğu gibi alt gelir grubunda da mevcut durumun devamı yönünde eğilim oluşmuştur. Bu şekliyle de alt gelir grubundaki seçmenlerde daha çok otoriter liderlik beklentilerinin ağırlık kazanması söz konusudur. Orta gelir grubunun liderlik beklentilerinde ise diğer iki grupta olduğu kadar belirgin bir eğilim gözlenemese de diğer şartların da etkisiyle önce dönüşümcü, ardından karizmatik ve son yıllarda da otoriter liderlik beklentisinin yükseldiği gözlenmektedir.

Genelleme yapılacak olursa, gelir düzeyinin liderlik beklentisine tek başına etkisi çok yüksek değildir. Diğer sosyal, kültürel ve siyasi faktörlerle beraber bir etki söz konusudur. Ekonomik beklentilerin ve gelir düzeyinin liderlik beklentisine etkisi normal ekonomik koşullarda belirgin değildir. Bu etki, genellikle kriz dönemleri (ekonomik kriz, savaş, vb.) için daha yüksek şekilde gerçekleşebilmektedir. Bunun Türkiye’deki önemli örnekleri; 2. Dünya Savaşı sonrası DP ve Adnan Menderes’e, 1980 darbesi sonrası yapılan ilk genel seçimlerde Turgut Özal’a, 2002 ekonomik krizi sonrası AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan’a verilen büyük desteklerdir. Ancak bunun dışında genellikle ekonomik sıkıntıların yaşandığı Türkiye’de, ekonomik verilerin ve gelir düzeyinin liderlik beklentilerine etkisi doğrudan değil dolaylı olarak gerçekleşmiştir. Türkiye’de liderlik beklentisi üzerinde diğer faktörlerin etkisi çok daha yüksek düzeyde gerçekleşmektedir. Kriz dönemlerinde liderlik beklentilerinin değişimi, istisnai şartlarla ilgili olup ayrıca bir alt bölümde bu konu incelenecektir.

 

3. Meslek ve Siyasi Davranış

Siyasi davranışı sosyoekonomik faktörler bakımından inceleyen çalışmaların birçoğunda meslek faktörü incelenen konulardan biri olmuştur. Türkiye örneğinde insanların dahil olduğu ekonomik sınıf gibi dahil olunan meslek ve onun sahip olduğu statünün bireylerin siyasi katılımları, davranışları ve tercihleri üzerinde belli etkilere sahip olduğu tespit edilmiştir. Bu bölümde kısaca bu etkiler ele alındıktan sonra mesleğin liderlik beklentilerine etkisi hususu üzerinde durulacaktır.

Baykal, yapılan işin ya da mesleğin bireyin üzerinde: a) Siyasal nitelikte yetenekler kazanmasında yahut kazanmamasında, b) Yapılan iş nedeniyle, iktidar politikalarından etkilenmesinde veya etkilenmemesinde, c) Belli siyasal eğilimde olan insanlarla etkileşimini arttırmasında, d) Mesleğin getirdiği bazı rollere uyum sağlama sonucunda siyasal hayata girmesini kolaylaştırmada yahut zorlaştırmada etkili olduğunu belirtmiştir (Baykal, 1970: 46).

Avşar’a göre, insanların sosyal yaşamlarının büyük bir kısmını kaplamasından dolayı sahip olunan meslekler onların dünya görüşleri ve yaşamları açısından oldukça önemlidir. Mesleklerinin icabı insanlar, belli gruplarla temaslarda bulunur, bazı davranışları benimser veya bir takım menfaat gruplarına mensup olabilirler. Bir mesleğe sahip olurken alınan eğitim ve edinilen kültürel birikimle yoğrulan birey, tüm bu özelliklerini zaman içinde geliştirme imkanına da sahip olabilmektedir. Sonuçta mesleklerin tüm özellikleri göz önüne alındığında bazı meslekler siyasi yaşama yakın bazıları da uzak olabilirler. Özellikle siyasi yaşamda alınan kararlar o meslekte çalışanların çıkarlarını etkilediği ölçüde siyasete katılımlarını etkilemektedir (Avşar, 2002: 66-67).

Mesleklerin siyasi davranışa etkisi iki boyutta incelenebilir. Bunlardan birincisi, mesleklerin sahip olduğu statü ve prestij bakımından üstün ve zayıflığı çerçevesinde yapılan değerlendirmedir. İkincisi de doğrudan bazı mesleklerin ya da meslek kollarının sosyal ve siyasi bakımdan taşıdıkları özellikler ve etkileridir.

Sitembölükbaşı’na göre, her bir mesleğin diğer mesleklere göre toplumun gözünde statüsünden kaynaklanan hiyerarşik bir yeri vardır ve toplumun her bir mesleğin üyelerine verdiği değer farklıdır. Bu bakış biçimi meslek üyelerinin çevresini algılamasına yansımakta ve onların siyasi alan da dahil pek çok konudaki görüşleri mesleğinden etkilenebilmektedir. Ancak kimi zaman statü açısından düşük değerde meslekte çalışan bir kimse, yüksek değerde meslekte çalışan kimseden daha fazla gelir elde edebilmekte, bu durum da statüden kaynaklanan etki üzerinde çapraz baskılar yaratabilmektedir (Sitembölükbaşı, 2001: 42-43).

Etiketler: » » » »
Share

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.