• İYİ Parti Yalvaç Mustafa Kodal
  • MHP Hüyüklü Belediye Başkan Adayı Kadir MİNNET

logo

27 Ekim 2020

CESUR: “TÜRKİYE’Yİ YOKLUĞA YOL ALIR HALE GETİRDİNİZ”

“ÇİFTÇİ TAŞ MI YESİN? NE YİYECEK VATANDAŞ”
Tarımda sanayileşme ve Endüstri 4.0 hayallerinin AKP hükümetlerinin mevcut politikaları sebebi ile rafa kalktığını belirten Cesur, “Kendimizi yokluklar ve yoksulluklar ülkesinde bulduk” diyerek, hükümetin tarım politikalarını sert sözlerle eleştirdi.

AK PARTİ DÖNEMİNDE ÇİFTÇİLERİN YARISI MESLEĞİ BIRAKTI
Cumhuriyet’in kurulmasının ardından, Atatürk’ün önderliğinde tarımsal faaliyeti arttırmak için yapılan reformların önemini hatırlatan Cesur, sözlerini “Son 12 yılda çiftçi sayısı yüzde 48 azaldı, son 18 senede tarım alanları yüzde 12.3, sebze bahçeleri de yüzde 15 küçüldü.” diyerek sürdürdü. Cesur, tarımsal nüfusun sanayileşmeden azaldığını, buna sebep olanın teknoloji artışı ve tarımda makineleşme değil, yanlış tarım politikaları yüzünden çiftçinin sürekli zarar edip borç altında ezilmesi olduğunun altını çizerken üreticinin toprağını terk ettiğini ve yanlış tarım politikaları sebebi ile çitçi çocuklarının baba mesleğini devam ettirmek yerine asgari ücrete razı olduklarına dikkat çekti.

GÜL ÜRETİCİSİ TAŞ MI YESİN?
Geçtiğimiz hafta Gül’ün taban fiyatının olması gerekenin altında açıklanmasının hemen ardından meclise soru önergesi vererek konuyu meclise taşıyan Cesur, dünkü Meclis konuşmasında da sunduğu verilerle Gül üreticisinin gelirlerinin %31 azaldığını, maliyetlerininse %34 arttığını söyledi. Bir yılda, Gül Üretici’sinin %51 dolaylarında fakirleştiğini söyleyen Cesur, dünya pazarlarında Isparta Gülü’nün rakibi konumundaki Bulgaristan Gülü’nün hem devletçe hem de AB tarafından desteklendiğine işaret ederek, hükümet tarafından yalnız bırakılan Gül üreticileri için “Allah aşkına, ben size soruyorum. Gül üreticimiz taş mı yiyecek arkadaşlar, hak mı bu, reva mı? Nasıl borç ödeyecek ve nasıl çorba kaynatacak? Eğer çiftçiye acımıyorsanız, kültürümüz için acıyın ve sahip çıkın bu insanlara.” dedi.

ÜRETİCİ BORÇ ÖDEYECEK KADAR DEĞİL, BİRİKİM YAPACAK KADAR KAZANMALI
Yalnızca Gül üreticilerinin değil, süt üreticilerinin ve başka pek çok üreticinin de düşük taban fiyatlar ve ithalat ağırlıklı tarım politikaları altında ezildiğini dile getiren Cesur, tüccarın her zaman üreticiye tercih edildiği Milli Tarım Stratejisi yokluğunda gelişen ithalat politikalarının Türk tarımının 21. Yüzyıla taşınmasının önüne geçtiğini belirten Cesur, geleneksel üretim tarzı ve düşük fiyat politikaları ile dünyada gelişen dijital ve akıllı tarımla rekabet edilemeyeceğinin altını çizen Cesur, çiftçinin teknolojiyi yakalayabilmesi için, kıt kanaat geçinip borç ödeyecek kadar değil, birikim yapacak kadar kazanması gerektiğini, bunun ticaretle uğraşanların ve sanayicilerin de faydasına olacağını söyledi.

BİZ İKTİDARA GELİNCE MECLİSTEN DERTLERE DERMAN OLAN KANUNLAR GEÇECEK
Mecliste uzun zamandır, bütüncül bir Milli tarım stratejisi çerçevesi olmadan, bazı mevcut yasalara ufak yamalar yapıldığını ve bu yamaların çiftçilerin ve üreticilerin sorunlarını çözmek amacını taşımadığını vurgulayan Cesur, partisinin iktidara geleceği günler için “Sabredin çünkü bu kürsülerin yamalı kanunları değil sizin derdinize derman olacak günleri yakın. Sabredin çünkü bütüncül bir tarımsal kalkınma stratejisiyle hak ettiğiniz yaşamı size verecek kanunlar çıkarılacak günler yakın, sabredin çünkü israftan arınmış bir bütçeyle Türkiye tarımının 21’inci yüzyıla taşınacağı günler yakın.” diyerek sözlerini noktaladı.

İşte, İYİ Parti Isparta Milletvekili Dr. Aylin Cesur’un 21 Ekim 2020 tarihli TBMM Genel Kurul’unda yaptığı “Çiftçinin Sorunları” konulu konuşmasının tam metni:

 Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.
Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.
Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.
Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikayet ölümden olsun.

Evet Cahit Sıtkı Tarancı bunu yıllar önce söylemiş. Geçenlerde ölüm yıl dönümüydü Allah rahmet eylesin. Bizim bir dünya ülkesi Türkiye hayalimiz vardı. 2000’e gelindiğinde eksiği gediğiyle de aslında olmuştu ama şimdi bitmeyen bir krizler ülkesi Türkiye’yle karşı karşıyayız. Ne diyoruz anlatalım. Tarımda sanayileşme ve Endüstri 4.0 hayalimiz. Bir büyük yoksulluk, yokluklar ülkesi hâlinde bulduk kendimizi. Millî tarım stratejisi olmayan, tüccarların her zaman üreticiye, emekçi çiftçilerimize tercih edildiği ama bunun bile becerilemediği tüccarında iflasla yumulduğu, gıdanın ithalata bağlandığı, çiftçimizin belinin çoktan kırıldığı, Tarım Bakanı pozisyonunun sadece tarımımızı daha kötüye götürmeye yaradığı ve son Bakanımızla -sözüm meclisten dışarı- kötürüm hâline getirildiği bir Türkiye.

Yokluk yıllarına gidelim. Atatürk cumhuriyeti kurduğunda önce köylünün yükü olan aşar vergisini kaldırdı, çiftçiyi topraklandırmaya çalıştı, tarımda makinalaşmayı teşvik etti. Ve 13 milyondu nüfus, yüz ölçümüne baktı ve döndü dedi ki: “Topraklarımızı işlemek için nüfusumuz çok az arayı makina gücüyle kapatırız.” Şimdi bugün nüfusumuz 81 milyon, son 12 yılda çiftçi sayısı yüzde 48, son 18 senede de tarım alanları yüzde 12.3, sebze bahçeleri de yüzde 15 küçüldü.

Yüksek dikkatlerinize sunuyorum, tarımsal nüfusumuz azalıyor, evet ama sanayileşmeden dolayı değil, verim artışı ve artan teknolojiyle değil yanlış tarım politikaları yüzünden sürekli zarar edip borç altında ezilen çiftçi, köylü bırakıyor.

Ben bu kürsüde “Domates alıp fabrika kuran memleketimizi, fabrika satıp domates ithal eder hâline getirdiniz.” demiştim, geçen sene. Şimdi diyorum ki: “Yoksulluğu, en büyük savaşı görerek yenmiş ve dünyanın 16’ncı büyük ekonomisine gelmiş Türkiye’yi yokluğa yol alır hâle getirdiniz.” Yoksulluğu arar hâle geleceğiz arkadaşlar, Allah vermeye. Bakın, kura bakmayanlar göremez, bilemezler de çiftçiye bakın, çiftçiyle konuşun; çiftçi, köylü bitik.

Geçtiğimiz hafta bizim Isparta gülünün kilogram başına taban fiyatı açıklandı. Hemen bir araştırma önergesi sundum; dolar artmış, mazot ve gübre pahalanmış, sağlık önlemleriyle maliyetler daha da artmış. Gül için taban fiyatı geçen sene 7,80’di demiştim ki: “Gülü toprağa gömdünüz.” Şimdi, bu sene 7,35; iyi mi?

Dolar önceki yıla göre yüzde 36 artmış, eylül ayının enflasyonu yüzde 11,75 bu sizin moralli enflasyon, TÜİK rakamları, ben ona “moralli” diyorum. Şimdi, dolar bu sene yüzde 34 artmış, gülün taban fiyatı geçen sene 1,32 dolar, bu sene 0,92 dolar. Kazançlar yüzde 31 daha az.

Bulgaristan’a bakalım, bizim şimdi rakibimiz. Çok daha kalitesiz gülü olmasına rağmen Bulgaristan’da devlet toprak sübvansiyonu veriyor, hektar başına 303 dolara yakın. Ve yine ilaç için, kış ilaçlaması için yardım yapıyor, hektar başına 224 dolar ve bugünlerde Bulgaristan Meclisinde gül üreticisine kilo başına 30-60 sent prim vermesi tartışılıyor. Şimdi, mazot için yapılan ÖTV iadesini de yapıyor ve Avrupa Birliği Komisyonu tarafından da yardım yapılıyor üreticiye. Bununla bizim üreticimiz karşı karşıya gelmiş, burada defalarca söyledik hâlâ destek yok.

Geçen yıl gelirler ile giderler dengedeyse bu sene yüzde 50 daha fakirleşmiş çiftçi. Ne yapsın, Allah aşkına, ben size soruyorum. Gül üreticimiz taş mı yiyecek arkadaşlar, hak mı bu, reva mı? Ne yiyecek, nasıl borç ödeyecek ve nasıl çorba kaynatacak? Kaynatamıyor, işi bırakıyor. Gül, kültürümüz; eğer çiftçiye acımıyorsanız, kültürümüz için acıyın ve sahip çıkın bu insanlara.

Bir örnek daha vereceğim, bu da çiğ süt fiyatları 2,30 lira 15 Kasım 2019’da. Yem dolarla; gübre, mazot hepsi dolarla artmış, vergisi de öyle. Gülü beğenmedinizse eğer sütü soruyorum. Dün burada süt için söyledi arkadaşlar, hiç öyle değil gerçekler. O zaman dolar 5,75’ti geçen sene, bugün 7,90. Ve sütçüleri içine almadan yapılan toplantılarda 2,70 liraya çıkarmayı düşünen lütfedicilere sütçülerimiz adına ben soruyorum: 3 liradan aşağısı süt üreticisinin zararına üretim demek, “Ya öl ya da sütçülüğü bırak arkadaş.” demek. Eriyor çiftçimiz, terk ediyor üreticimiz toprağını.

Toprağı üretici terk ediyor ve asgari ücrete razı oluyor çocukları, baba mesleğini devam ettirmek yerine. Değerli arkadaşlarım, bütüncül bir üretici destekleme stratejisi şart. Tarım aslında bir girişim işi ve aslında dünyanın neresine giderseniz gidin dünya üzerindeki en riskli ve kutsal girişim. Hem küresel rekabete açık hem de tarımsal üretim bilgisi ve üretici kaybolduğu zaman onu yerine koyacak kimse yok. Yani bir hafızası var tarımın, hafızayı kaybediyorsunuz. Bir şey değil, sizden sonra da düzeltemeyeceğiz yani. Şimdi, bugün dünya verimli tarımla, dijital dönüşümle ve akıllı tarımla uğraşıyor, bakın bizim hâlimize. Geleneksel üretim tarzlarıyla bu alanda küresel çapta rekabet etmek çok zor. Üreticinin eline borçları çevirecek kadar değil birikim yapacak, sermaye oluşturacak kadar para geçmesi ve eline geçtiği bu birikimlerle tarımsal dönüşümü sağlaması gerekiyor ki Türk tarımı 21’inci yüzyıla taşınabilsin, yoksa imkânsız. Siz bu fiyat kırmalarla bunu yapamazsınız ve üretici bu fiyatları kabul etmediğinde ithalata dayanan politikalarınızla onları kendi aklınızla disipline etmeye çalışıyorsanız eğer bunu da bu şekilde yapamazsınız. Bu ürünleri işleyenler, yerli ve uluslararası pazarlara ulaştıranlar, alıcılar, sanayiciler onları da korumak gerekiyor.

Taban fiyatları artırılamazsa bile üretim maliyetleri düşürülmeli ki kaliteli ve miktarı doğru alabilsin alıcı da. Şimdi ben buradan kaderine terk edilmiş köylülerimize, çiftçilerimize sesleniyorum. Sabredin, ben de sabredin diyorum. Sabredin çünkü bu kürsülerin yamalı kanunları değil sizin derdinize derman olacak günleri yakın. Sabredin çünkü bütüncül bir tarımsal kalkınma stratejisiyle hak ettiğiniz yaşamı size verecek kanunlar çıkarılacak günler yakın, sabredin çünkü israftan arınmış bir bütçeyle Türkiye tarımının 21’inci yüzyıla taşınacağı günler yakın.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.”

Etiketler: » » »
Share

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.