logo

AY, TÜM ZAMANLARIN ŞAHİDİ, TÜM SULARIN SAHİBİ

“Her dolunayda, yeryüzünün bir yerinde, okyanus ya da ırmak, bir su kıyısında, binlerce yüreğin kabına sığmaması bundandır. Bugün deli bir dolunay var. Tanrı Men’in ruhu Anadolu’nun tüm sularında dalgalanıyordur şimdi…”

 

Ay, Nil deltasından Dicle-Fırat Havzası’na, Girit’ten, İndus’a kadar tüm dünyada gelişen kültürleri binlerce yıldır etkiledi…

Bugün pek çoğumuz üzerimize betondan, camdan ve çelikten örtüler örtsek de ay halen birçoğumuzu derinden etkilemeyi sürdürüyor…

Ancak Anadolu insanı için geçmişte ayın etkisi ve gücü çok daha fazla anlamlar içeriyordu.

M.Ö. 3. binyıldan itibaren Anadolu’da önemli bir tapım kültü olan ay tanrısı Men, Friglerle birlikte özdeşleşerek M.S. 4. yüzyıla kadar varlığını sürdürdü.

Başındaki Frig külahı, kemerli gömleği, mantosu ve tozluğu ile uzun saçlı genç bir adam olarak resmedilen ay tanrısı Men’in simgesi hilal, boğa ve kimi zaman da horozdu. Bir elinde asası, diğerinde kutsal sayılan bir ağaç olan çam kozalağı ile bir ayağını güç ve kudret simgesi olan boğanın üzerine dayamış olarak resmedilen ay tanrısı Men, aynı zamanda me zarların koruyucusu, sağlık ve kehanet tanrısıydı.

Friglerin etkin olduğu Anadolu’dan başlayıp, batıda İtalya’ya kadar etkisi ulaşan Men inancının bilinen en önemli tapınaklarından ikisi bugün Isparta’nın Yalvaç ilçesi sınırlarında bulunan Pisidya Antiokheia’sında yer alıyor.

Bunlardan bulunabilen en önemli Men kutsal alanı, Yalvaç’ın yaklaşık 5 kilometre güneydoğusunda, Gemen Koruluğu adı verilen bölgede,1600 rakımlı bir tepenin üzerinde yer alıyor. Diğer adı Karakuyu olan tepe, bu adı kutsal alanda bulunan eski bir kuyudan almış.

Kutsal alanda yapılan kazılarda, etrafı duvarlarla çevrili alanın içinde tapınakların yanı sıra tören salonu, stadion, kült yemeklerinin yenildiği salon ve çok sayıda yapı kalıntısının bulunduğu ortaya çıktı.

Ayın hem ruhsal hem de fiziksel gücünün etkisiyle hasta, yoksul, güçsüz ve çaresiz insanları Sultandağları’nın koynundaki tepeye çeken tanrı Men, boğa ve aslan gibi kudret simgeleriyle de yaşamdan beklentisi olan tüm antik çağ insanlarını bir araya getiriyordu.

Bir eliyle Orta Anadolu’nun uçsuz bucaksız bozkırlarını, diğeriyle de görkemli Toros dağlarının uzantılarını kucaklayarak binlerce yıldır doğal bir geçit oluşturan Sultandağları’nın koynunda bir gerdanlık gibi tüm sırlarıyla birlikte zamana direnen Men tapınağı, bulunduğu tepeden her dolunayda fısıldıyor gibi.

Tepeyi çevreleyen alandaki kutsal çam ve ardıç ağaçlarının her biri, birer inanan gibi dolunayın altında ağır ağır ay tanrısına doğru yürüyor sanki. Aşağıda, bereketli ovanın kıyısına diz çökmüş gibi kadim kent Yalvaç’ın yanıp sönen ışıkları. Güneybatıda, dolunayın tüm görkemiyle ışıttığı Eğirdir, Güneydoğuda ise Beyşehir gölleri. Batıda, daha batıda, ay tanrısı Men in adını verdiği Askania (Burdur) Gölü…

Men kutsal alanında büyülü bir dinginlik var. Rüzgârın büyük bir koro eşliğinde söylediği ilahiler, Gemen Korusu’ndan tüm ovaya, yeryüzüne dağılıyor…

Yeryüzünün sularını kontrol eden ayın çekim gücüyle her dolunayda derin derin iç çeken Göller Yöresi’nin irili ufaklı gölleri, sessiz sedasız eski bir yakarışı dinler gibi hüzünlü.

Friglerin yaygınlaştırdığı Men inancı, Helenistik dönemde Pisidya’nın başkenti olan Antiokheia ile özdeşleşti. Ardından Roma’nın Anadolu’yu ele geçirmesiyle birlikte hayata geçirilen Romanizasyon politikasının sonucu olarak bir Roma kolonisine dönüşen Antiokheia’da ay tanrısı Men in adı da Latinleştirilerek ‘Mensis oldu.

Yukarıdaki bilgilerin bir kısmına da kaynaklık eden Prof. Dr. Mehmet Özsait, Men kutsal alanının en canlı dönemini, M.S. 1. ve 2. yüzyıllarda yaşadığını belirtiyor. (Helenistik ve Roma Devrinde Pisidya Tarihi- İ.Ü. Ed. Fak. Yay. 1985).

Ay tanrısı Men adına Antiokheia’da inşa edilmiş görkemli kutsal alan, M. S. 4. yüzyıla kadar varlığını sürdürdüğü, daha sonra ise Hıristiyanlığın yaygınlaşmasıyla birlikte tüm eski inançların başına gelen vandalizmden nasibini alarak tahrip edildiği belirtiliyor.

Hıristiyanlık öncesinde ise bu eski tapım merkezinin temsil ettiği inanış, Romalılar eliyle aşağıda, antik kente hâkim yamaçta yapılan Augustus tapınağına taşındı. Daha sonra ise Hıristiyanlığı yaymak için Kudüs’ten Roma’ya doğru yaptığı yolculuklarda ilk vaazını M.S. 46’da burada bir sinagogda veren St. Paul adına bu sinagogun üzerinde M.S. 325’te bir kilise yaptırıldı. Tüm bu inanç merkezlerinin mimari izlerini taşıyan 14. yüzyıl yapımı Devlethan Camii ise, ‘Peygamber ve ‘Elçi anlamlarına gelen Yalvaç’ın Çınaraltı meydanında geçmişin izleriyle birlikte zamana direnmeyi sürdürüyor.

Ay, tüm zamanların şahidi, tüm suların sahibi…

Her dolunayda, yeryüzünün bir yerinde, okyanus ya da ırmak, bir su kıyısında, binlerce yüreğin kabına sığmaması bundandır. Bugün deli bir dolunay var.

Tanrı Men’in ruhu Anadolu’nun tüm sularında dalgalanıyordur şimdi…

YUSUF YAVUZ

Etiketler: » » »
Share

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.