logo

Akademik Yaşamda Kalıcı İzler!


Prof.Dr. Zafer KARAER
ozyalvac@ozyalvac.com.tr

“Öldükten sonra unutulmak istemiyorsanız, ya okunmaya değer bir kitap yazın ya da yazılmaya değer işler başarın. Benjamin Franklin”

Geçenlerde çok sevdiğim akademisyen bir dostumla sohbet ediyorduk. Sohbet esnasında: “Hocam Siz 50 yıla yakın geçmişi olan bir akademisyen olarak, şayet benim şu anda bulunduğum yaşta olsaydınız, yani emekliliğinize 15-16 yılınız kalsaydı, bilim yolunuzun rotası ne olurdu?” şeklinde fikrimi sordu. Çok önemli bulduğum bu soruyu: -Her insanın olduğu gibi bir akademisyenin de en büyük ideali, yaşamında iz bırakmak olmalı, aslında akademisyenlik geniş, derin ve kalıcı iz bırakacak mesleklerin başında gelir.. Ancak bunun için akademisyen öncelikle ilkeli ve bu ilke doğrultusunda belirleyeceği amaç ve gerçekleştireceği hedefler olmalıdır… Bir akademisyenin ilkesi “Bilime hizmet etmek, bilimin hizmetkârı olmak”; amacı “Bilim yolunda özgür, yenilikçi ve girişimci çok boyutlu düşünce yeteneği kazanmak ve kazandırmak”; hedefi ise “Özgün ve katma değer sağlayan bilgi, beceri ve teknoloji üretmek” olmalıdır… Bütün bu ilke, amaç ve hedef anlayışını içselleştirmiş olan bir akademisyen yaşamında kalıcı iz bırakması için; yapması gerekenleri 3 başlık altında toplamak mümkündür…

Bunlardan ilki; bugün olduğu gibi sadece yükselmek, unvan kazanmak adına; alınacak puanlar düşünülerek değil, yukarıda sözü geçen amaç ve hedef doğrultusunda; ülkeye veya bilme özgün, katma değer sağlayan, dünyamız ve bilhassa ülkemiz sorunlarının çözümüne yönelik çalışmalar, araştırmalar yapmaktır. Araştırmalar ne kadar çok sorunun çözümüne katkı sağlarsa, akademisyenin yaşamında o kadar geniş ve derin iz bırakır. O iz yıllar yıllar geçse de kalıcı olur…

İkincisi; kitap yazmaktır. Bilim yolunda kitap izinin en az 50 yıl silinmeyeceğine inanıyorum. Çünkü bilim dalımız kütüphanesinde halen 1920’lerden, 30’lardan 40’lardan, 50’lerden yabancı dillerde ve Türkçe yazılmış kitaplar var. Bugün bile bu kitaplardan yararlandıklarımız oluyor. Yine kitapta klasik bilgilerle birlikte o konularda Türkiye’de yapılmış çalışmalara ait bilgiler ayrı bir bölüm başlığı altında mutlaka olmalıdır. Ayrıca kitap gelişmelere göre belirli zaman aralıklarında güncellenmelidir (En geç 5 yılda). Burada bir hususun altını çizerek; kağıda yazılı kitapların günümüz modası e-kitap, e-kütüphane gibi elektronik anlayışa göre, daha kalıcı olduğunu özellikle belirtmek isterim. Örneğin ilk çağ mağara duvarlarında resmedilen şekiller veya çağlar ötesinden tabletlere yazılan bilgiler günümüze kadar gelmiştir. Bu yüzden yazılı eser olarak kitaplar bilim yolunda iz bırakmak için en önemli vasıtalardan biri olduğu unutulmamalıdır. Kitaplar okundukça iz genişlik ve derinlik kazanır… O iz yıllar yıllar geçse de kalıcı olur…

Ve üçüncüsü ise; Belki de bırakılabilecek en önemli, en uzun süreli, en geniş, en derin, hatta dünyada o bilim dalı var olduğu sürece en kalıcı iz, yanında yetiştirdiği bilim insanı ile olur. Akademisyen yukarıda dile getirilen ilke, amaç ve hedefe ait fikirlerle bezenmiş temsili giysisini, cübbesini yetiştirdiği insana, o da kendinden sonrakine, onlarda bir sonrakilere giydirmekle iz genişlik ve derinlik kazanır… O iz yıllar yıllar geçse de kalıcı olur…

İşte böyle dostum diyerek; kalan 15-16 yıl içinde bilim yolu rotan iz bırakmak adına; yukarıda ifade edildiği gibi ilkeli ve bu ilke çerçevesinde amaç ve hedeflerini belirleyerek, araştırmalar yapmak, kitap yazmak ve akademisyen yetiştirmek olmalıdır… Tabii ki bir akademisyen ne kadar geniş ve derin iz bırakmışsa, kendisi o kadar kalıcıdır, bir ülke ne kadar fazla akademik ize sahipse, o ülke o kadar gelişmiştir.. Ama ne yazık ki 200 den fazla üniversiteye, 32 binden fazla profesöre, 20 binden fazla doçente, 40 binden fazla doktor öğretim üyesine, 38 binden fazla öğretim görevlisine ve 50 binden fazla araştırma görevlisine sahip göreceli dev gibi bir akademik orduya sahip olduğu halde, bilimsel izleri, maalesef görülmeyecek derecede siliktir. Bu yüzden ülkemiz gelişmişlik adına istenilen düzeyde değildir. Bu yüzden bilişim diliyle, ülkem akademik formatının acilen güncellenmeye ihtiyacı vardır. Yoksa…

Selam sevgi ve saygılarımla…

Etiketler: » »
Share

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • ANTİOKHEİALI YAŞLI KADIN

    25 Nisan 2024 Köşe Yazıları, Kültür Sanat, Tüm Manşetler

    Üçüncü cemre düştüğünde, karlar erimeye başlamıştı. Kentin sokaklarında eriyen karların suları, bulanık bir şekilde akmaktaydı. Bir zamanlar düzgün taş döşeli olan sokaklar artık bütün özelliğini kaybetmiş, kanalizasyon sistemi tıkanmış, sular caddenin yüzeyinde sessizce akmaya başlamıştı. Bahar güneşinin sıcaklığı kendini iyice hissettirirken, yaşlı kadın kahvaltısını yapmış, mutfağın penceresinden güneşin ışıklarını izleyerek, derin düşüncelere dalmıştı. On üç yaşında evlenip geldiği bu evde geçirmiş olduğu günlerin hayaline dalmıştı ki, hizm...
  • TANRIYA KARŞI HATA YAPMAYACAKSIN

    16 Nisan 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    Erkenden uyanan Pomponius avludaki çardağın altında oturmuş; yorgun, boş bakışlarla etrafına bakınıyordu. Auxanousa günaydın diyerek gelip karşısındaki sandalyeye oturdu. Pomponius gözünün ucuyla ona bakarak; “bir haftadır senin yüzünden doğru düzgün uyuyamıyorum. Yatakta dönüp duruyor ve durmadan sayıklıyorsun.” Auxanousa mahcup bir biçimde başını hafif öne eğerek, her gece aynı rüyayı görüyorum. Oğlumuz Terentius karşımda durup bana bakıyor. Bakıyor dediysem o ela güzel, sevgi dolu gözleriyle değil. Zift gibi bir siyahlıkla dolu göz çukurları...
  • Öğretmen ve Üniversite

    10 Aralık 2023 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    Sümerli eğitmen ve şair Ludingirra, günümüzden 4000 yıl önce “Mademki biliyorsun, niye öğretmiyorsun”  diyerek bilginin ve öğretmenin önemini çağlar ötesinden seslendirmiş. “Hiç Bilenlerle Bilmeyenler Bir olur mu” ilahi tebliğinde bilgilenmenin, öğrenmenin ve Hz. Ali’nin “Bana Bir Harf Öğretenin 40 Yıl Kölesi Olurum” sözlerinde öğretmenin önemi en güzel şekilde ifade edilmiş. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, İstiklal savaşında düşmanla olduğu gibi; Cumhuriyetle birlikte “Ülkemizi dünyanın en mamur ve en medenî memleketleri seviyesine çıkartmak”, ...
  • Ramazan Amca’nın Duâsı

    07 Aralık 2023 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    “Sen kendüye ne sanursan ayruğa da anı san. “      Hacı Bektaş Velî 19 yıl önce... Geçirdiğim kalp rahatsızlığı nedeniyle üniversite hastanesinin kardiyoloji servisinde yatıyorum. Oda arkadaşım Ramazan Amca, 80-85 yaşlarında bir Alzheimer hastası... Refakatçisi olan yakınlarından öğrendiğimiz kadarıyla geçmişte çiftçilik yapan bu amcamız  boylu poslu;  ileri derecede görme rahatsızlığı olduğu için kalın camları olan gözlük takan, konuşmayı seven birisi.  Bizi tanımak istiyor; kendimizi tanıtıyoruz, on dakika sonra aynı şeyleri yine soruyor ve...