logo

reklam

SUYUN KUTSALLIĞI VE BAĞKONAK/ÖRKENEZ KÖYÜ SU GÖZÜ

Prof.Dr. Mehmet ÖZHANLI
SDÜ Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi
Pisidia Antiokheia Kazı Başkanı

 

Antik Dönemden günümüze kadar kutsallığından hiçbir şey kaybetmeden gelen en önemli yerler su kaynaklarıdır. İnsan, tarihin her döneminde suya olan ihtiyacından dolayı bir kaynağın başına, bir çayın, derenin veya nehrin kıyısına yerleşmeyi tercih etmiştir. Suyun kutsallığıyla ilgili çok sayıda mitos yaratmış, yasalar çıkararak onu koruma altına almıştır. İlk kavga ve savaşlar su için yapılmıştır. Su tanrıları, su perileri yaratarak, suyun kutsallığını tanrısal boyuta çıkarmıştır. Tanrının gözü olarak düşünülen suyu, kirletmek en büyük günahlar arasında sayılmıştır. İlk doğa filozofları bütün canlıların oluşumunu, ana rahmine düşen yavrunun rahim içindeki suda vücut bulması gibi sudan başlatmışlardır. Bundan dolayı “su hayatın kaynağıdır” düşüncesi hiçbir çağda doğruluğunu ve değerini yitirmemiştir.

Anadolu’da en eski su anıtları, Hitit İmparatorluğu döneminden (MÖ 1650 – 1200) kalmıştır. Bu anıtlardan en önemlisi İmparator IV. Tuthaliya Döneminde (MÖ 1236 – 1215) yapılmış olan “Eflatunpınar” Hitit Su Anıtı’dır. Güçlü bir su kaynağının üzerine yapılmış olan anıtın cephesinde işlenen kabartmaların merkezinde, Güneş Kursu altında Fırtına Tanrısı ve Güneş Tanrıçası betimlenmiştir. Hitit Döneminde bu tür kutsal pınarların başında “Purilliyaş” yeni yıl bayramı kutlanıyordu. Beyşehir sınırları içerisinde kalan anıt, özelliğini yitirmeden günümüze ulaşmıştır. Anıtın heybeti, suyun ferahlatıcı tadı ve görüntüsü insanda büyük bir etki bırakır. Bu anıtın yaklaşık 30 km batısında Şarkikaraağaç İlçesi sınırları içerisinde kalan “Fele Pınarı” da Hitit Dönemine uzanan kutsal bir geçmişe sahip olmalıdır. İç Anadolu’dan Ege ve Akdeniz Bölgelerine geçişi sağlayan Fele Boğazında bulunan kaynağın üzerinde Roma İmparatorluk Döneminde düzgün bloklarla bir yapı inşa edilmiştir. Hitit Dönemi, bu yapının altında kalmıştır. Hıristiyanlık Döneminde “Ayazma” olarak kullanılan pınar, güçlü su kaynağıyla günümüzde de aynı ilgiyi görmektedir. Fele Pınarı’nın yaklaşık 1 km kuzey batısında Arak Köyünde “İçmeler” diye başka bir su kaynağı da günümüzde kutsal olarak kabul görmektedir. Denizli ilinde bulunan Pamukkale’ye benzer, sodalı bir suya sahip olan kaynağın olduğu yerde adaklar adanmakta, kurbanlar kesilmekte ve baharın başlangıcında burada kazanlarla pişirilen yemekler halka sunulmaktadır. Çok sayıda gözeden çıkan su, yüzyıllar boyunca kalkerleşerek bir tepe meydana getirmiştir. Tepenin üzerinde Doğu Roma İmparatorluğu Döneminde düzenlenen havuzlarda hala su bulunmaktadır. Tepedeki heybetli meşe ağaçlarının dallarına dileklerin kabulü için rengarenk yazmalar ve mendiller bağlanmaktadır.

Arak Köyünün yaklaşık 8 km kuzeybatısında bulunan Aslandoğmuş Köyünde de kutsal bir kaynak akmaktadır. Üzerine Osmanlı Döneminde bir hamam yapıldığı söylenen kaynağın yanı başında Bizans Dönemine ait yapılar da görülmektedir. Hıristiyanlar için “Ayazma” işlevi gören kaynak Osmanlı Döneminde, farklı amaçlarda kullanılmıştır. Hamam yapısından geriye bir şey kalmadığı için o dönemde hamam dışında mesirelik olarak kullanılıp kullanılmadığını belirlemek güçtür. Günümüzde yapılan düzenleme ile havuzlara ayak sağlığına iyi gelen balıklar bırakılmış ve piknik alanı olarak kullanılmaktadır. Yukarıda adı geçen üç pınarın da kaynağını Sultan Dağları oluşturmaktadır.

Yalvaç’ın Bağkonak/Örkenez köyünde bulunan “Su Gözü” pınarı, bütün kutsallığıyla ve eski geleneklerle düzenlenen şenliklerle günümüzde en etkin kullanılan su kaynağıdır. Sıra dağın içine doğru uzanan derin bir vadinin başlangıcında yer alan gür kaynak, dokuz oluktan akmaktadır. Maalesef günümüzde yapılan düzenlemelerle suyun büyük bölümü kaçırılmış, kaynağın tam üzerine inşa edilen binalarla, alan doğal güzelliğinden koparılıp beton yığınına dönüştürülmüştür. Su Gözü, Isparta ve çevresinde tanınan binlerce kişi tarafından ziyaret edilen bir yerdir. Bu kaynağın en büyük özelliği burada tutulan dileklerin kabul olduğuna inanılmasıdır. Buraya gelenler dokuz oluklu çeşmenin cephesindeki nişlerde mum yakıp, dilek tutup adak adarlar. Tuttukları dileklerin gerçekleşmesiyle de ağustos ayının ilk pazarında buraya gelip adaklarını keserler. Ağustosta yapılan bu etkinliğe binlerce kişi katılmakta ve etkinlik tam bir festival havasında geçmektedir.

Su Gözü’nün bulunduğu, eski adı Örkenez olan Bağkonak Köyü, Tunç Çağı ve öncesine giden tarihe ve köklü bir kültüre sahiptir. Köyün bu günkü yerleşimi, Roma İmparatorluk ve Bizans Dönemi yerleşiminin tamda üzerine kurulmuştur. Köyün güney eteğinde Bizans mezarları açık bir biçimde görülmektedir. Köyün erken dönem yerleşimi “Dörtyol Höyük” olarak tescillenen yerdir. Demir Çağla birlikte yerleşim dağın eteğine yani bu günkü yerine çekilmiştir.

Kutsallığını yitirmeyen su kaynakları, tarihin farklı dönemlerinde yaşanan tarihsel olaylara da şahitlik etmiştir. Örneğin Hıristiyanlığın devletin resmi dini olmasıyla pagan tapınaklar yıkılmış ve ibadetler yasaklanmıştır. En sert yasakta Pagan ibadetinin olmazsa olmazı kurban kesme törenlerine getirilmiştir. Korkudan Hıristiyanlığı kabul etmiş görünen bazı paganlar, kurban ibadetlerini su kaynaklarının başına giderek piknik havası içerisinde gerçekleştirmeye başlamışlardır. Hıristiyan yöneticilerin bu durumu fark etmeleri üzerine bu su kaynakları, vaftiz edilerek yeniden kutsanmış ve Hıristiyan ayazmanasına dönüştürülmüştür. Bu tür önemli su kaynakları, aktıkları sürece günümüzde ve gelecekte kutsallıklarını kaybetmeyecektir.

 

Etiketler: » »
Share

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.