• İYİ Parti Yalvaç Mustafa Kodal
  • MHP Hüyüklü Belediye Başkan Adayı Kadir MİNNET

logo

Pisidialı Gençler ve Alketas (3)


Prof.Dr. Mehmet ÖZHANLI
mehmetozhanli@sdu.edu.tr

ALKETAS’IN ÖLÜMÜ

Prof. Dr. Mehmet ÖZHANLI

Mancınıklarla kaleye fırlatılan demir gülleler ve kayalar, surları döğmeye başladığında güneş yeni doğuyordu. Kulakları patlatan davul ve diğer vurmalı müzik aletlerinin coşturduğu askerler, kendilerinden geçmişçesine saldırıya geçtiler. Oklar, taşlar ve kaynar suyla yapılan savunmada ordu kayıplar vermesine rağmen, saldırılar kesintiye uğramadan gün boyu devam etti. Akşam olduğunda ordu çekildi ve daha korunaklı bir alana kamp kurdu. Gece aralıklarla kalenin içine ok atmaya devam ettiler.

Kente alınan İsindalıların, yalnızca yaşlılarla görüşmek istedikleri kale komutanına iletildiğinde, komutan bu durumdan rahatsız oldu. Görüşme salonuna alınan İsindalılar, salonda sadece yaşlıların bulunduğundan emin olduktan sonra Antigonos’ın sözlerini onlara ilettiler. Durumun ciddiyetinin farkında olan yaşlılar, en kısa sürede bir çare bulacaklarını, sadece Antigonos’un sözünde durmasını istediler.

Ordu, güneşin doğuşuyla birlikte saldırılarını kentin doğu kapısına yoğunlaştırdı. Neredeyse ordunun tamamının dikkati doğu kapısı tarafına odaklanmış ve kuzey tamamen korumasız bırakılmıştı. Bunu fark eden kale komutanı yanındaki genç subaylara kuzey kapıdan çıkarak orduyu yandan kuşatmalarını ve arazinin eğiminden faydalanarak orduyu bayır aşağı zorlamalarının emrini verdi.

Gençlerin saldırı için kalenin dışına çıktığını haber alan yaşlılar, Alketas’ın kaldığı odaya gittiler. Yaşlıları gören Alketas, abisinin gönderdiği haber üzerine bir gece vakti adamlarıyla birlikte evine gizlice girdikleri İskender’in üvey kız kardeşi Kynnane’yi hatırladı. Hiç korku belirtisi göstermeyen Kynnane doğrularak yatağın üzerine oturmuş ve onları bu davranışlarından dolayı sert bir biçimde azarlamıştı. Kızı Adea’yı, İskender’in yerine kral olması beklenen akli dengesi bozuk olduğu için Generaller tarafından bir tehlike olarak görülmeyen Arrhidaios ile evlendirmek istemişti. Adea oldukça zeki ve güzel bir kadındı. Bu evlilik gerçekleşirse generaller için büyük bir tehlike olabilirdi. Bundan dolayı Perdikkas evlilik gerçekleşmeden, olayı tasarlayan Kynnane’yi öldürmesi için kardeşi Alketas’a haber yollamıştı. Kynnaneyi bir sandalyeye oturtmuş ve onun kızını Arrhidaios ile evlendirmekten vazgeçmesi için öylesine konuşuyordu. Hiç korku belirtisi göstermeyen Kynnane gözlerini Alketas’ın gözlerine dikmiş onu küçümseyen nefret dolu bakışlarla bakıyordu. Alketas, arkada duran adamına işaret verdiğinde adamı hızlı bir biçimde yağlamış olduğu ipi Kynnane’nin boynuna geçirdi ve çekmenin hızıyla kadını sandalye ile birlikte askerin bacaklarına yaslandı. Elleriyle boynundaki ipi tutmaya çalışan Kynnane, küçümseme ve nefret bakışlarını Alketas’ın gözlerinden hiç ayırmamış ve boğulmanın etkisiyle pörtleyen gözlerinde bu duyguyla son nefesini vermişti. Alketas, bakışlarını yaşlılara çevirdiğinde neden geldiklerini anladı. Hayatı boyunca onurluca yaşadığını ve onursuz bir ölümü asla kabul etmeyeceğini dile getirdikten sonra belinde çektiği hançeri hızlıca kaburgalarının arasından kalbine sapladı. Yaşlılar, cenazeyi bir sedyenin üzerine yerleştirip üstünü örttükten sonra kentin batı kapısına taşıdılar ve orada bekleyen İsindalılara teslim ettiler. Batı kulesinde, yaşlıların sedye üzerinde bir şeyi teslim ettiklerini gören gözcü kale komutanına haber saldı.

Kuzey kapısından çıkan gençlerin saldırısı ordu içerisinde büyük bir panik yaratmış ve birçok asker dağın eteğine doğru kaçışmaya başlamıştı. Kale komutanı doğu kapısını açtırdı ve kuzeyden saldıran arkadaşlarını rahatlatmak için en önde dışarı fırladı. Onu takip eden Termessoslu gençlerin attığı naralar ve kaledekilerin yağdırdığı oklar, arazinin eğiminden dolayı ayakta durmakta bile zorlanan orduyu şaşkına çevirmişti. Askerler, ordudakilerin üzerine yağdırdıkları oklarla birlikte, kayaları da yuvarlamaya başladılar. Yuvarlanan kayaların çarptığı askerler, korkunç şekilde ezilerek can verdiler. Dağın eteğine kadar inen orduya büyük kayıplar veren Termessoslu gençler, düzlükte kurduğu karargâhında, filin üzerine yerleştirdiği altın tahtında oturmuş savaşı izleyen Antigonos’a yay ve kılıçlarını gösterip, bağırarak defolup gitmesini haykırdılar…

Yaralı arkadaşlarına yardım ederek mutlulukla kaleye dönen askerler, kaledekilerin kendilerini sessizce beklediklerini gördüklerinde bir şeylerin ters gittiğini anladılar. Batı kuleden gelen haberci kale komutanını selamladıktan sonra gördüklerini anlatmaya başlamıştı ki Alketas’ın kalede kalan adamı askerlerin arasından koşarak komutanın yanına geldi. Hıçkırıklara boğulmuş sesiyle yunanca bir şeyler anlatmaya çalışan askeri haberci tamamladı. Yaşlıların Alketas’ı bir sedye üzerinde Antigonos’a teslim ettiklerini anlattı. Kale komutanı askerlere kaledeki yerlerini alma emri verdikten sonra yanına aldığı bazı subaylarla yaşlıların bulunduğu kentin meclis binasına (bouleuterion) geçti. Yol boyunca öfkelerini dizginlemeye çalışan subaylar, tanrının evinden sonra en kutsal kabul ettikleri meclise geldiklerinde biraz daha sakinleşmişlerdi. Komutan, saygıda kusur etmeden söze henüz başlamıştı ki gençlerden biri bu yaptıklarının hiçbir ahlak kuralına uymadığını ve kendilerine öğrettiklerine ters düştüğünü,  kendilerine sığınan birini düşmana teslim etmenin insanlıkla bağdaşmadığını bağırarak bir çırpıda söyledi. Yaşlı, elindeki asayı sertçe yere vurarak gençlere nerede bulunduklarını hatırlatan cümleler kurdu. Bunu kent ve halk için yaptıklarını, yoksa bu durumu kendilerinin asla tasvip etmediklerini ve de zamanı gelince anlaşılacaklarını hüzünlü bakışlarını gençlerin üzerinde gezdirerek açıkladı. Kale komutanı gençlerin dışarı çıkmalarını ve görevlerinin başına dönmelerini emrettikten sonra hızlıca kapıdan çıkarak surlara doğru yürüdü. Surların dibindeki karargâh binasına henüz varmıştı ki kuledeki asker, surların üzerine gelmesinin iyi olacağını bildirdi. Basamakları koşar adım çıkan subay surların üzerine ulaştığında nöbetçi parmağıyla ordunun ilk yaptığı terasın üzerindeki askerleri gösterdi. Askerler kale tarafı açık kalacak biçimde sıralanmışlar ve ellerinde kalın bir kırbaç olan iri yarı iki kişi ortada ki Alketas’ın cesedini kırbaçlıyorlardı…

(Devam edecek …)

Etiketler: » »
Share

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • Öğretmen ve Üniversite

    10 Aralık 2023 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    Sümerli eğitmen ve şair Ludingirra, günümüzden 4000 yıl önce “Mademki biliyorsun, niye öğretmiyorsun”  diyerek bilginin ve öğretmenin önemini çağlar ötesinden seslendirmiş. “Hiç Bilenlerle Bilmeyenler Bir olur mu” ilahi tebliğinde bilgilenmenin, öğrenmenin ve Hz. Ali’nin “Bana Bir Harf Öğretenin 40 Yıl Kölesi Olurum” sözlerinde öğretmenin önemi en güzel şekilde ifade edilmiş. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, İstiklal savaşında düşmanla olduğu gibi; Cumhuriyetle birlikte “Ülkemizi dünyanın en mamur ve en medenî memleketleri seviyesine çıkartmak”, ...
  • Ramazan Amca’nın Duâsı

    07 Aralık 2023 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    “Sen kendüye ne sanursan ayruğa da anı san. “      Hacı Bektaş Velî 19 yıl önce... Geçirdiğim kalp rahatsızlığı nedeniyle üniversite hastanesinin kardiyoloji servisinde yatıyorum. Oda arkadaşım Ramazan Amca, 80-85 yaşlarında bir Alzheimer hastası... Refakatçisi olan yakınlarından öğrendiğimiz kadarıyla geçmişte çiftçilik yapan bu amcamız  boylu poslu;  ileri derecede görme rahatsızlığı olduğu için kalın camları olan gözlük takan, konuşmayı seven birisi.  Bizi tanımak istiyor; kendimizi tanıtıyoruz, on dakika sonra aynı şeyleri yine soruyor ve...
  • ADA DOĞURAN GÖL

    07 Aralık 2023 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    Bugün dünyamız ve ülkemiz için en büyük tehlike  kuraklık, kıtlık ve  açlıktır. Bunun için dünyayı istedikleri kalıplara sokan, dünyaya şekil veren kapitalizm düzeninin küresel şirketleri dünya nüfusunun azaltılması gerektiğini savunmaktadırlar. Hatta bu maksatla; laboratuvar kökenli salgın hastalıklar, KULLANDIRTTIKLARI ilaçlar, aşılar, gübreler, böcek ilaçları=zehirler, soğuk, sıcak dünya ve uzay savaşları ile havada, suda, karada, hatta uzayda ekosistem tahriplerini devreye sokmaktadırlar. Elbette ülkemiz de bu olumsuzluklardan fazlasıyla...
  • Prof.Dr. Zafer Karaer yazdı: “İYİLİK GÜNÜ MÜ?..”

    16 Kasım 2023 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    Geçmişi 1996 yılına kadar giden, ancak son birkaç yıldır gündemde yer bulan, gerçi yeterince bulduğu tartışılan, 13 Kasım “Dünya İyilik Günü”; benim için oldukça önemli. Çünkü dünyada yerleşik düzene geçildiği 12 bin yıllık insanlık tarihinde,  gerek savaşlar, gerek kötülükler sayesinde, her geçen gün iyilik kelimesi hızla değer kaybetmekte, hatta anlamını kavrayamayan büyük çoğunluk ellerinden gelse; iyilik kelimesini sözlüklerden, tedavülden, ortadan kaldıracaklar. Tabii ki; ülkemizde de aynı tutum ve davranışlar neticesinde özellikle 1...