• İYİ Parti Yalvaç Mustafa Kodal
  • MHP Hüyüklü Belediye Başkan Adayı Kadir MİNNET

logo

Prof.ÖZHANLI’dan Yeni Yazı: HELLENİSTİK KRALLAR VE HALKLAR


Prof.Dr. Mehmet ÖZHANLI
mehmetozhanli@sdu.edu.tr

Hellenistik Krallar ve Halklar

Prof. Dr. Mehmet ÖZHANLI

Babil’de, MÖ 323 yılının Haziran ayında bir kişinin ölmesi, Makedonya’dan Hindistan’ın İndus Vadisine kadar geniş bir coğrafyada yaşayan milyonlarca insanın hayatını yaklaşık 300 yıl boyunca olumsuz etkiledi. Aç kalan, perişan olan, acı çeken, çalışan, savaşan milyonlarca insan, zevki sefa içinde yaşayan ve onların hayatları hakkında karar veren birkaç kişi. Bu yaman çelişkiyi anlamak ve anlatmak çok kolay değil. Bir kişi karar alıyor: “şunlarla savaşacağız” diyor milyonlar, ucunda ölüm olduğunu bildikleri halde itiraz etmeden savaşa gidiyor. Savaşın sonunda gidenlerin yarısı yaralanıyor ve ölüyor. Kalanlar, hayatlarını öldürdükleri ve kendilerini öldürmeye çalışan insanların çığlıklarını kulaklarında duyarak, her gece kâbuslarla uyanarak devam ediyorlar. Uğruna savaşıp öldükleri ise elde edilen ganimetleri sarayına taşıtarak zenginliğine zenginlik ve zevki sefasına yenilerini ekleyerek hareminde keyif sürüyor. Bu durum sadece Hellenistik Dönem için geçerli değildi, Neolitik Dönemden itibaren günümüze kadar dünyanın her yerinde böyleydi ve bu şekilde de devam edecektir.

İyi eğitim almış Büyük İskender öldüğünde 33 yaşında idi. Makedonyalı altı General, İskender’in mirasını aralarında paylaştılar. İskender’in yüzüğünü alıp naip olan Perdikas genel yönetimde kalırken, Antigonos Anadolu’nun, Antipatros Makedonya’nın, Ptolemaios Mısır’ın, Lysimachos Trakya’nın ve Selevkos Babil’in yönetimini aldı. Sorun yokmuş gibi geçen birkaç yılın sonunda generaller arasında ardı arkası kesilmeyen egemenlik savaşları başladı. Birbirlerinin kızlarıyla evlenip akraba olan bu generallerin her biri kendisini kral ilan ederek yönettikleri halkları birbirleriyle savaştırıp durdular. Egemenlik savaşlarıyla her anlamda mahvolan Yunanistan, Anadolu, Suriye, Mısır, Mezopotamya ve İndus Vadisine kadar olan farklı coğrafyalardaki milyonlarca insan, bu Makedon Generallerin kendi coğrafyalarında ne aradıklarını hiç sormadan koşulsuz bir biçimde itaat ederek onlar için öldüler.

Nasıl oluyor da Makedonya’nın Pella kentinde doğmuş biri, Yunanistan, Mısır, Anadolu, Suriye, Mezopotamya ve Hindistan gibi çok farklı coğrafyaların sahibi olarak kabul ediliyor. O öldükten sonra bu topraklar ve buralarda yaşayan milyonlarca insan yok sayılarak onun mirası olarak görülüyor. MÖ 546 yılından MÖ 334 yılına kadar bir arada barış içinde yaşayan bu halklar, Makedonyalı generaller için bir birini neden boğazlıyor. Kılıç zoruyla alınmış coğrafyaları ve buralarda yaşayan bütün canlıları kendi malı gibi gören birkaç kişiye bu yetkiyi kim veriyor? Tanrı olmasa gerek…

Bu kadar geniş bir coğrafyaya ve milyonlarca insana hükmetmek İskender’in ve Generallerinin başarısı mıydı yoksa itaat eden halkaların pasifliği miydi? Antik Dönem Yazarları ve Eskiçağ Tarihçileri hep İskender’in başarılarından söz ederler. Ona koşulsuz boyun eğen ve onun için canlarını ortaya koyan yönetilmeyi seven halkların yalakalıklarından pek söz etmezler. İskender’in bilgili ve karizmatik bir lider olması, halkları peşinde sürüklemiş olsun, peki o öldükten sonra Makedon asıllı generaller ve onların çocukları milyonlarca insanı kendi egemenlikleri için savaştan savaşa nasıl sürükledi? Onlar için farklı ırklardan, dinlerden ve coğrafyalardan yüzbinlerce insan canından ve yurdundan oldu. Yüzlerini bir kez bile görmedikleri bu yöneticiler için ölen binlerce insan. Tarihi yazanlar bu ölenlerden hep sayı olarak bahsettiler. Onların duyguları, hissettikleri ve yaşadıkları kimsenin umurunda bile olmadı. Sadece onların ölümüne ve öldürmelerine sebep olanların kahramanlığı üzerine yazılıp çizildi.

Her insan birey olarak kendisini oldukça akıllı, kurnaz ve bilgili görür. Aynı insan topluma karıştığında bir sayıya dönüşür. Toplum içerisinde kişiliğini ortaya koyamayan, sesini kimseye duyuramayan topluluğun hareketine ve ahengine uygun hareket eden bir varlık olup çıkar. Yuvarlanan kartopunun içerisindeki bir kar tanesi ya da coşkun akan bir selin önündeki saman çöpü kadar hükmü kalır. Gücü ele geçiren ve düzeni kuran kişi ise milyonlardan oluşan toplumları istediği gibi hareket ettirip rahatlıkla ölüme gönderebilir. Tarihin her dönemi için geçerli olan bu durumun en yeni örneği Adolf Hitler’dir. Peki, kendisini çok önemli ve akılı gören birey ve halklar bu durumun neresinde… Demek ki tarih, gücü elinde tutan ve halkları kendi çıkarları için kullanabilen kişilerin tarihidir, halkların değil…

Etiketler: » »
Share

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • Öğretmen ve Üniversite

    10 Aralık 2023 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    Sümerli eğitmen ve şair Ludingirra, günümüzden 4000 yıl önce “Mademki biliyorsun, niye öğretmiyorsun”  diyerek bilginin ve öğretmenin önemini çağlar ötesinden seslendirmiş. “Hiç Bilenlerle Bilmeyenler Bir olur mu” ilahi tebliğinde bilgilenmenin, öğrenmenin ve Hz. Ali’nin “Bana Bir Harf Öğretenin 40 Yıl Kölesi Olurum” sözlerinde öğretmenin önemi en güzel şekilde ifade edilmiş. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, İstiklal savaşında düşmanla olduğu gibi; Cumhuriyetle birlikte “Ülkemizi dünyanın en mamur ve en medenî memleketleri seviyesine çıkartmak”, ...
  • Ramazan Amca’nın Duâsı

    07 Aralık 2023 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    “Sen kendüye ne sanursan ayruğa da anı san. “      Hacı Bektaş Velî 19 yıl önce... Geçirdiğim kalp rahatsızlığı nedeniyle üniversite hastanesinin kardiyoloji servisinde yatıyorum. Oda arkadaşım Ramazan Amca, 80-85 yaşlarında bir Alzheimer hastası... Refakatçisi olan yakınlarından öğrendiğimiz kadarıyla geçmişte çiftçilik yapan bu amcamız  boylu poslu;  ileri derecede görme rahatsızlığı olduğu için kalın camları olan gözlük takan, konuşmayı seven birisi.  Bizi tanımak istiyor; kendimizi tanıtıyoruz, on dakika sonra aynı şeyleri yine soruyor ve...
  • ADA DOĞURAN GÖL

    07 Aralık 2023 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    Bugün dünyamız ve ülkemiz için en büyük tehlike  kuraklık, kıtlık ve  açlıktır. Bunun için dünyayı istedikleri kalıplara sokan, dünyaya şekil veren kapitalizm düzeninin küresel şirketleri dünya nüfusunun azaltılması gerektiğini savunmaktadırlar. Hatta bu maksatla; laboratuvar kökenli salgın hastalıklar, KULLANDIRTTIKLARI ilaçlar, aşılar, gübreler, böcek ilaçları=zehirler, soğuk, sıcak dünya ve uzay savaşları ile havada, suda, karada, hatta uzayda ekosistem tahriplerini devreye sokmaktadırlar. Elbette ülkemiz de bu olumsuzluklardan fazlasıyla...
  • Prof.Dr. Zafer Karaer yazdı: “İYİLİK GÜNÜ MÜ?..”

    16 Kasım 2023 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    Geçmişi 1996 yılına kadar giden, ancak son birkaç yıldır gündemde yer bulan, gerçi yeterince bulduğu tartışılan, 13 Kasım “Dünya İyilik Günü”; benim için oldukça önemli. Çünkü dünyada yerleşik düzene geçildiği 12 bin yıllık insanlık tarihinde,  gerek savaşlar, gerek kötülükler sayesinde, her geçen gün iyilik kelimesi hızla değer kaybetmekte, hatta anlamını kavrayamayan büyük çoğunluk ellerinden gelse; iyilik kelimesini sözlüklerden, tedavülden, ortadan kaldıracaklar. Tabii ki; ülkemizde de aynı tutum ve davranışlar neticesinde özellikle 1...