logo

Prof.Dr. Özhanlı yazdı: “Edep Yahu!”


Prof.Dr. Mehmet ÖZHANLI
mehmetozhanli@sdu.edu.tr

Günümüz toplumlarında, edep diye bir şey kalmamış. Mahrem ortadan kalkmış, edepsizlik normalleştirilmiş. Akıl, mantık devre dışı bırakılmış. İçgüdüsel hayvani davranışlar, doğallık olarak sunulmakta. Dürtülerle hareket edilen davranışlar özgürlük; ahlaksızlık ise medeniyet ve uygarlık olarak tanımlanmakta.

Kapitalizmin canhıraş çalışan, adap bilmeyen edepten yoksun neferleri, yaptıkları filmlerle, “Show” adı altında televizyon programlarıyla, topluma hiçbir katkı sağlamayan tam tersine insanların zamanını çalan, ahlaksızlığa teşvik eden, belden aşağı konuşmaları eğlence diye pazarlayarak ün ve çok para kazanmaktadırlar. Son yıllarda bu tür programlar oldukça arttı.

İnsanlar, bu programlara çıkarak yaptıkları ahlaksızlıkları bütün dünyanın gözü önünde çok normalmiş gibi anlatabilmekte ve çoğu zamanda yüzsüzce, karşıdan takdir beklemektedirler. Toplumun bütün değerlerini sıradanlaştıran, ahlaksızlığı normalleştiren bu tür insanlar, cahil güruhların bilgisizliğinden ve beyinsizliğinden beslenmektedirler.

Ülkemizde 1980 ihtilaliyle beyni iğdiş edilmiş, cinsel dürtüleri güçlendirilmiş, bilgisiz, cahil özgüvenli bir nesil yetiştirildi. Eğitim sisteminin içi boşaltıldı, bilimsellikten uzak hap bilgilerle eğitiyormuş, öğretiyormuş gibi yapıldı. Özel yetiştirilen bu nesilden, bilimsel merak aramak ve beklemek boşuna; içgüdüleriyle hareket eden “filmsel” merakı üst düzeyde orta yaş ve bir gençlikle karşı karşıyayız.

“Survivor” gibi programlar, “Recep İvedik” gibi filmler ve “Konuşanlar” gibi Stand up’lar, bir ülkenin en çok izlenen programları iseler, bir oturup düşünmek lazım. İnsanlar bunlar da ne buluyor da bu kadar çok izliyorlar?.. Bu soruya “kendince” cevaplar verilebilir. Bu cevaplardan bir tanesi, insanlar bu tür programlarda kendinden bir şeyler görüyor olmalı. Bu da insanların bilgi, düşünme ve anlama seviyelerini gösteren çıtanın durduğu yeri gösterir. Zamanını, ömrünü harcadığı şeyleri sorgulamayan; şartlı reflekse tabi olmuş, kapitalizmin taktığı sanal gözlüğün gösterdiğini gerçeklik sanan “Truman Show” filminin figüranları gibi yaşayan milyonlarca insan.

Bir toplumda çocuğa ilk öğretilmesi gereken şey adap ve edeptir. İnsan adap bilecek ve edepli olacak. Maalesef günümüz insanında bu ikisi kalmamış. Adap bilmezlik ve edepsizlik doğallık olarak toplum içerisinde normalleştirilmiş durumda. İnsanlar, televizyon programlarına çıkarak yaptıkları edepsizlikleri, ahlaksızlıkları herkesin gözünün içine bakarak, utanmadan çok rahat anlatabiliyorlar. Anlatılan edepsizlikler espriye dönüştürülerek katıla katıla gülüyorlar.  Edepsizlik, ahlaksızlık ve bel altı esprilerinden oluşan “konuşmalar” komedi olarak kabul ediliyor. Bu yapılan, komedi değil; bazı komedyenlerin son günlerde söylediği gibi “komedi porno” dur.

İnternet yaygın bir biçimde kullanılmaya başlandığından beri, eskiden belli sinemalarda yayınlanan porno filmleri her evin içine girdi ve tik toklar sayesinde her evden bir porno yıldızı (!) çıktı. Artık, toplumun büyük bir kesimi tarafından bu durumlar oldukça normal görülmektedir. Tehlikede burada başlamaktadır. Normalleştirilen ahlaksızlık, edepsizlik bireyi ve toplumları kokuşmuş bir çürümüşlüğün içine iter. Kutsalı ve değerleri sıradanlaştırılan toplumların uzun ömürlü olma şansı yoktur. Böyle giderse toplumsal kıyametimiz, yakın bir zamanda gerçekleşir.

İnsanın, “özeli” olmalı ve bu özel onun mahremidir; mahremini paylaşmak, özgürlük ya da kendine güvenmek değildir; düpedüz edepsizliktir. İster film, ister eğlence programı, ister komedi ve isterse yarışma adı altında yapılsın; nasıl yapılırsa yapılsın bu tür şeyler, toplumlara felaket getirir.

Eğer cinsellik gerçek mutluluk olsaydı; hayat kadınları dünyanın en mutlu insanları olurdu. Hiç mutlu hayat kadını gördünüz mü?

Artık Yeter!

Edep Yahuuu!

Etiketler: »
Share

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • TANRIYA KARŞI HATA YAPMAYACAKSIN

    16 Nisan 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    Erkenden uyanan Pomponius avludaki çardağın altında oturmuş; yorgun, boş bakışlarla etrafına bakınıyordu. Auxanousa günaydın diyerek gelip karşısındaki sandalyeye oturdu. Pomponius gözünün ucuyla ona bakarak; “bir haftadır senin yüzünden doğru düzgün uyuyamıyorum. Yatakta dönüp duruyor ve durmadan sayıklıyorsun.” Auxanousa mahcup bir biçimde başını hafif öne eğerek, her gece aynı rüyayı görüyorum. Oğlumuz Terentius karşımda durup bana bakıyor. Bakıyor dediysem o ela güzel, sevgi dolu gözleriyle değil. Zift gibi bir siyahlıkla dolu göz çukurları...
  • Öğretmen ve Üniversite

    10 Aralık 2023 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    Sümerli eğitmen ve şair Ludingirra, günümüzden 4000 yıl önce “Mademki biliyorsun, niye öğretmiyorsun”  diyerek bilginin ve öğretmenin önemini çağlar ötesinden seslendirmiş. “Hiç Bilenlerle Bilmeyenler Bir olur mu” ilahi tebliğinde bilgilenmenin, öğrenmenin ve Hz. Ali’nin “Bana Bir Harf Öğretenin 40 Yıl Kölesi Olurum” sözlerinde öğretmenin önemi en güzel şekilde ifade edilmiş. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, İstiklal savaşında düşmanla olduğu gibi; Cumhuriyetle birlikte “Ülkemizi dünyanın en mamur ve en medenî memleketleri seviyesine çıkartmak”, ...
  • Ramazan Amca’nın Duâsı

    07 Aralık 2023 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    “Sen kendüye ne sanursan ayruğa da anı san. “      Hacı Bektaş Velî 19 yıl önce... Geçirdiğim kalp rahatsızlığı nedeniyle üniversite hastanesinin kardiyoloji servisinde yatıyorum. Oda arkadaşım Ramazan Amca, 80-85 yaşlarında bir Alzheimer hastası... Refakatçisi olan yakınlarından öğrendiğimiz kadarıyla geçmişte çiftçilik yapan bu amcamız  boylu poslu;  ileri derecede görme rahatsızlığı olduğu için kalın camları olan gözlük takan, konuşmayı seven birisi.  Bizi tanımak istiyor; kendimizi tanıtıyoruz, on dakika sonra aynı şeyleri yine soruyor ve...
  • ADA DOĞURAN GÖL

    07 Aralık 2023 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    Bugün dünyamız ve ülkemiz için en büyük tehlike  kuraklık, kıtlık ve  açlıktır. Bunun için dünyayı istedikleri kalıplara sokan, dünyaya şekil veren kapitalizm düzeninin küresel şirketleri dünya nüfusunun azaltılması gerektiğini savunmaktadırlar. Hatta bu maksatla; laboratuvar kökenli salgın hastalıklar, KULLANDIRTTIKLARI ilaçlar, aşılar, gübreler, böcek ilaçları=zehirler, soğuk, sıcak dünya ve uzay savaşları ile havada, suda, karada, hatta uzayda ekosistem tahriplerini devreye sokmaktadırlar. Elbette ülkemiz de bu olumsuzluklardan fazlasıyla...