logo

Gelincikana


Prof.Dr. Mehmet ÖZHANLI
mehmetozhanli@sdu.edu.tr

“Sahip olduklarının farkında olmayan toplumlar, hep başkalarına muhtaç olurlar.”

Kalın, yüksek bir sur gibi uzanan Sultan Dağlarıyla Karakuş Dağlarının birleştiği yerde yükselen sivri dağ, girland taşıyan bir melek (Genius) gibi iki dağ sırasının başlangıcını/bitişini elinde tutar. Afyon, Akşehir ve Yalvaç’ı birbirine bağlayan bir köşe taşı gibi duran dağ, üç ovaya hâkim 2675 m yüksekliğindedir. İki dağ sırası arasında bir gelin gibi süzülen bu dağı, yöre halkı da geline benzettiği için “Gelincikana” diye isimlendirmişler ve onunla ilgili çok sayıda efsane yaratmışlar. Efsanelerin tamamında kaynana baskısına dayanamayan bir gelin anlatılır. Kaynananın sürekli suçlayıcı ithamlarına gelinlik edebiyle karşılık vermeyen gelin, Allaha sığınmış ve kendisini bu durumdan kurtarması için ona dua etmiştir. Duası kabul olan kalbi temiz, edepli gelin, kimi söylenceye göre ortadan kayboluş, kimine göre erenlere karışmış ve kimine göre de bu dağın kayalığından kendini atarak ölmüş. Bilmezler ki o, gelinliğini giymiş ve bir dağa dönüşmüştür. Etekleri geniş gelinliğiyle yüzünü Yalvaç’a doğru dönmüş Hoyran/Eğirdir Gölüne vuran yansımasını görmek istermiş gibi oturmuş. Mevsimlere göre rengi değişen gelinliği, yüzüne yansıyan gelin mahcubiyetini mevsimlerin yapısına göre yansıtıyor. En çokta sonbaharın hüznü yansıyor yüzende. Ona baktığınızda, insanların kötülüklerine karşı his ettiği çaresizlik, duyduğu öfke ve yaşanmamışlıkların hüzünlü bakışları karşılar sizi.

Dağın 2 bin metresinde yaklaşık 700 m derinliğinde büyük bir mağara bulunur ve mağaranın altında her mevsim buz gibi akan bir su çıkar. Roma/Bizans döneminde mağaranın önüne ve orta bölümüne bir duvar örülerek mağara bir sığınağa dönüştürülmüş. Orta bölüme örülen duvardan sadece tünel biçiminde bir geçiş bırakılmış ve arka taraf tamamen korunaklı, güvenli bir hale getirilmiş.

İnsan denilen canlı türünün “uygarlaşmaya” ilk adımını attığı mağaralar, insan kendi konutunu yapmayı öğrendikten sonra bile kutsallıklarını asla yitirmediler. Mağaralar, uygarlığın her döneminde dünyanın “rahmi” olarak yorumlanmış ve erginleme törenlerinin yapıldığı kutsal mekânlar olarak kullanılmıştır. Bir canlının oluştuğu, olgunlaştığı ve can bulduğu yerdir rahim. Bundan dolayı peygamberlere vahiler mağaralarda geldi ve Zerdüşt ile birçok düşünür öğretisini uzun yıllar mağaralar da yaşayarak geliştirdi. Gelincikana mağarası, dağa dönüşmüş olan gelinin, doğuramadığı çocuklarının oluşacağı rahmi gibi görünmektedir. Kim bilir günümüze dek kaç düşünür Yalvaç Ovasına ve Hoyran Gölüne hâkim bu rahimde olgunlaşıp rahmin sahibi olan o gelin gibi erenlere karıştı.

Etiketler: »
Share

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • ANTİOKHEİALI YAŞLI KADIN

    25 Nisan 2024 Köşe Yazıları, Kültür Sanat, Tüm Manşetler

    Üçüncü cemre düştüğünde, karlar erimeye başlamıştı. Kentin sokaklarında eriyen karların suları, bulanık bir şekilde akmaktaydı. Bir zamanlar düzgün taş döşeli olan sokaklar artık bütün özelliğini kaybetmiş, kanalizasyon sistemi tıkanmış, sular caddenin yüzeyinde sessizce akmaya başlamıştı. Bahar güneşinin sıcaklığı kendini iyice hissettirirken, yaşlı kadın kahvaltısını yapmış, mutfağın penceresinden güneşin ışıklarını izleyerek, derin düşüncelere dalmıştı. On üç yaşında evlenip geldiği bu evde geçirmiş olduğu günlerin hayaline dalmıştı ki, hizm...
  • TANRIYA KARŞI HATA YAPMAYACAKSIN

    16 Nisan 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    Erkenden uyanan Pomponius avludaki çardağın altında oturmuş; yorgun, boş bakışlarla etrafına bakınıyordu. Auxanousa günaydın diyerek gelip karşısındaki sandalyeye oturdu. Pomponius gözünün ucuyla ona bakarak; “bir haftadır senin yüzünden doğru düzgün uyuyamıyorum. Yatakta dönüp duruyor ve durmadan sayıklıyorsun.” Auxanousa mahcup bir biçimde başını hafif öne eğerek, her gece aynı rüyayı görüyorum. Oğlumuz Terentius karşımda durup bana bakıyor. Bakıyor dediysem o ela güzel, sevgi dolu gözleriyle değil. Zift gibi bir siyahlıkla dolu göz çukurları...
  • Öğretmen ve Üniversite

    10 Aralık 2023 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    Sümerli eğitmen ve şair Ludingirra, günümüzden 4000 yıl önce “Mademki biliyorsun, niye öğretmiyorsun”  diyerek bilginin ve öğretmenin önemini çağlar ötesinden seslendirmiş. “Hiç Bilenlerle Bilmeyenler Bir olur mu” ilahi tebliğinde bilgilenmenin, öğrenmenin ve Hz. Ali’nin “Bana Bir Harf Öğretenin 40 Yıl Kölesi Olurum” sözlerinde öğretmenin önemi en güzel şekilde ifade edilmiş. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, İstiklal savaşında düşmanla olduğu gibi; Cumhuriyetle birlikte “Ülkemizi dünyanın en mamur ve en medenî memleketleri seviyesine çıkartmak”, ...
  • Ramazan Amca’nın Duâsı

    07 Aralık 2023 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    “Sen kendüye ne sanursan ayruğa da anı san. “      Hacı Bektaş Velî 19 yıl önce... Geçirdiğim kalp rahatsızlığı nedeniyle üniversite hastanesinin kardiyoloji servisinde yatıyorum. Oda arkadaşım Ramazan Amca, 80-85 yaşlarında bir Alzheimer hastası... Refakatçisi olan yakınlarından öğrendiğimiz kadarıyla geçmişte çiftçilik yapan bu amcamız  boylu poslu;  ileri derecede görme rahatsızlığı olduğu için kalın camları olan gözlük takan, konuşmayı seven birisi.  Bizi tanımak istiyor; kendimizi tanıtıyoruz, on dakika sonra aynı şeyleri yine soruyor ve...