logo

BİZİM İNSANIMIZ…


Prof.Dr. Zafer KARAER
ozyalvac@ozyalvac.com.tr

Ülkemizde doğal afetlerin bu kadar yürek yakıcı ve yıkıcı olmasının nedeni, rant uğruna, oy uğruna, para uğruna, olası doğa olaylarına karşı bilimsel ve çağa uygun önlemlerin alınmaması ve yine bilinçsizce doğada yapılan ekolojik tahribatlar neticesinde doğal dengenin bozulmasıdır.. Öyle ki; ne geçmişten ders çıkartıyor, ne bilimsel verileri dikkate alıyor, jeolojik yapısıyla, fay hatları ile her an patlamaya hazır olduğu bilimle ispatlanmış deprem bölgelerinde depreme dayanıklı evler yerine katil evler yapıyor, yapılanlara göz yumuyor, gevşek zeminli tarım arazilerini, dere yataklarını, ormanları (yakarak yıkarak) iskana açıyor, denizi doldurarak karaya dönüştürüp üzerine yollar, evler yaparak ekosistemi alt üst ediyor, adeta doğayla dalga geçiliyor.. Ama doğanın günün birinde verdiklerini acımasızca alacağı hiç düşünülmüyor.. Ve sonunda oluşan felaketlerin sorumlusu olarak ta kader gösteriliyor.. Ancak kadere giderken aklınızı kullanın emri yok sayılıyor.. Böyle sadece çıkarları uğruna,  akıl ve bilimden uzak davranışlarla, başkalarının hayatını tehlikeye atan, ülkeyi zarara uğratan insanların lügatimizdeki sıfatı ve  ismi  KÖTÜ dür, yapılan iş ise kötülüktür.. Kötü bir insanı, taşıdığı ve davranışlarına yansıttığı kötülük değerleri ile kolayca tanıyabiliriz.. Kötü insanlar; Kendi çıkarları için aşırı endişe duyan bencildirler;  Manipülatif davranış, duygusal soğukluk, ve kişisel çıkarlar üzerine stratejik odaklanan machiavellianistirler;  Etik ve ahlak değerleri eksiktir Aşırı öz-sevgi ve sürekli kendi çıkarlarını takip eden, diğerlerinden daha üstün,  daha fazla hakka ve ayrıcalığa sahip olduğuna inanan narsisttirler; Duygu ve empati eksikliği olan, duyarsız, yalan eğilimli ve dürtüsel davranışlı, duygu yoksunu, utanma duygusu olmayan, benmerkezci, yüzeysel cazibe, suçluluk ve kaygı hissetmeyen, cezadan etkilenmeyen, hareketlerinin önceden kestirilemeyen, sorumsuz, insanları kullanan ve kimseyle uzun süreli ilişki kuramayan psikopattırlar;  Fiziksel, cinsel ya da psikolojik saldırganlık yoluyla başkalarına kasten acı veren sadistirler;  Sürekli sosyal destek, maddi şeyler, tanınma ve başarı gibi ödülleri takip eden sosyal ve maddi çıkarcıdırlar;  Şiddet, istismar, hırsızlık ve aşağılama gibi yollarla diğerlerine zalimce davranma eğiliminde olan zalimdirler.. Kötüler, bu özelliklerinden ne kadarını davranışlarına, yaşamına yansıtabiliyorsa o kadar kötüdür veya İNSAN DEĞİLDİR!, Özellikle 1980 darbesinden sonra dejenere edilen başta eğitim, sağlık, savunma ve din alanında olmak üzere, bir çok alanda insani, milli ve manevi değerlerin kaybıyla, ülke insanın adeta genetik şifrelerine karakter olarak işlenmiş kötülük donanımlarıyla, kötülerin sayısı her geçen gün artmış, bu yüzden son 40 yıldır ülkede sosyal, ekonomik, siyasal ve kültürel olumsuzluklar, istikrarsızlıklar, felaketler, darbeler ve canımızı yakan olaylar yaşanmıştır.. Korkarım; Böyle giderse daha uzun yıllar yaşanacaktır da!!…

Peki! Bu gidişi durduracak bir çare yok mu? Var! Nasıl mı? Ülkemizde iyi insanların, kötü insanlardan daha fazla söz sahibi olmasıyla bu mümkündür.. Evet, kötülüğe karşı insanı ve ülkeyi koruyacak en etkili silah,  iyilik donanımlarıdır.. İyi bir insan; yapacağı her iş de, atacağı her adımda bilgi, akıl ve mantık çerçevesinde sorgulayan, muhakeme eden ve korkmadan uygulayandır, adaletlidir,  merhametlidir, edeplidir, adaplıdır, aldığı paranın veya yaptığı işin hakkını verendir, liyakat sahibidir, ötekileştirmeyendir, empati yapandır, doğru, dürüst, şeffaf, yardım ve paylaşmayı sevendir, olabiliyorsa diğerkâmdır, doğaya ve tüm canlılara karşı duyarlı ve saygılıdır, israftan kaçınandır, nefsine hakimdir, aklın düşmanı hırs ve öfkesini kontrolü altına alabilendir, insanlara sevgi ve güven telkin edendir, vatanını, milletini, bayrağını sevendir..  İyiler, bu özelliklerinden ne kadarını davranışlarına, yaşamına yansıtabiliyorsa o kadar iyidir veya İNSANDIR!, İyi insanların hakim olduğu tüm alanlarda yaşam her haliyle güzeldir, sorunlar en azdır, her şey insanın rahat ve konforlu yaşaması içindir!!

Dünyada örneklerini gördüğümüz gibi; yaşam kalitesi ve insani değerlere sahip olunması bakımından; gelişmiş ülkelerdeki genel insan profili ile gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki insan profili arasındaki en temel fark; gelişmiş ülkelerde iyi insanların kötülere göre oranının çok yüksek olmasıdır..  Demek ki; ülkemiz halen gelişmekte olduğuna göre; bu oran tam tersidir!! Tabii, burada özellikle  15 senelik ATATÜRK’ lü ilk cumhuriyet yıllarına ayrı bir paragraf açmak, o dönemi hariç tutmak gerekir.. Çünkü o dönemde O’nun liderliğinde, O’nun getirdiği ilke ve devrimler doğrultusunda, sanayi ve endüstri ile üretim ve yetiştiricilik alanlarında ki reformist ve yenilikçi anlayış ve icraatlar, herhalde ülkenin ve cumhuriyetin yaşadığı en parlak, en güzel yıllar olmuştur.. Ancak takip eden yıllarda ülke, her dönemde çıkarlar uğruna gerçekleştirilen siyasal ayak oyunlarıyla, farklı emperyal tezgahlarla, darbelerle, O’nun uyardığı gibi içerden ve dışardan bedhahlarla (=kötü yürekli), O’nun çizdiği yoldan her geçen gün uzaklaştırılmış, bugün milli ve manevi duyguları boşaltılmış KÖTÜ İNSAN ları fazla olan bir topluma, daha doğrusu topluluğa dönüşmüş.. Bu yüzden ülkemiz 100 yıllık cumhuriyet geçmişiyle ilk 15 yıl yakaladığı ivmeyi devam ettirememiş ve 85 yıldır muasır medeniyetlerden uzak, gelişmiş ülkelere kıyasla daha düşük bir yaşam standardı ve insani gelişim endeksi,  tam olarak gelişememiş bir sanayi altyapısı ile gelişmekte olan ülkeler arasında yer almaktadır..

Evet; ülkenin her türlü felaketten kurtuluşu ve muasır medeniyetlerin yakalanması, toplumun her kesiminde ve bilhassa karar mevkiinde olanlarda İYİ İNSAN oranının, daha fazla olması ile mümkün olduğu anlaşılıyor.. Bunun için aile başta olmak üzere okulların her kademesinde öncelikle iyi insan olmanın yolları ve esasları öğretilmeli.. Ancak üzülerek ifade etmek isterim ki; ilkokuldan fakültelere bugünkü eğitim-öğretim sistemleri ile bu mümkün değildir.. Şayet ciddi anlamda bu gidişin durdurulması amaçlanırsa; öncelikle eğitim-öğretim sistemlerinin oluşturulduğu üniversitelerin bağlı olduğu, 1980 darbesi ürünü YÖK’ün A’dan Z’ye yeniden yapılanmasıyla başlanmalı; üniversitelerde özerklik, akademik özgürlük, bilimde özgünlük başta olmak üzere, bilhassa öğretim üyesi atama ve yükseltilme kriterlerinin bugünkü sadece unvan kazandırma yapısından, aynı zamanda akademik formasyon kazandırma esasları çerçevesinde yeniden düzenlemesi yapılmalı.. Bütün bu düzenlemeler ile birlikte bilhassa eğitim-öğretim kadrosunda yer alacak tüm öğretmenlere eğitim fakültelerinde, iyi insan yetiştirilmesi ile ilgili konularda iyi insan formasyonu verilmeli.. Hatta bu konularda yüksek lisans ve doktora yaptırılmalı.. Halk eğitimi ile ilgili ise okullarda ve bilhassa İNTERNET ve  televizyon gibi iletişim araçlarında iyi ve iyilikler üzerine programlar yapılmalı.. Anaokulundan fakültelere  müfredat programlarında iyi ve iyilik konuları, ağırlıklı olarak yer almalıdır..

Sonuç olarak; İnsan hem bütün problemlerin hem de çözümlerinin odağında olduğuna göre, ÇÖZÜMÜN sağlıklı ve doğru olması için, insanın iyi olarak eğitilmesi, iyilik değerleri ile donatılması, bunun öğretimle desteklenmesi gerekir..

Selam, sevgi ve saygılarımla…

Zafer KARAER

Etiketler: » »
Share

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • TANRIYA KARŞI HATA YAPMAYACAKSIN

    16 Nisan 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    Erkenden uyanan Pomponius avludaki çardağın altında oturmuş; yorgun, boş bakışlarla etrafına bakınıyordu. Auxanousa günaydın diyerek gelip karşısındaki sandalyeye oturdu. Pomponius gözünün ucuyla ona bakarak; “bir haftadır senin yüzünden doğru düzgün uyuyamıyorum. Yatakta dönüp duruyor ve durmadan sayıklıyorsun.” Auxanousa mahcup bir biçimde başını hafif öne eğerek, her gece aynı rüyayı görüyorum. Oğlumuz Terentius karşımda durup bana bakıyor. Bakıyor dediysem o ela güzel, sevgi dolu gözleriyle değil. Zift gibi bir siyahlıkla dolu göz çukurları...
  • Öğretmen ve Üniversite

    10 Aralık 2023 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    Sümerli eğitmen ve şair Ludingirra, günümüzden 4000 yıl önce “Mademki biliyorsun, niye öğretmiyorsun”  diyerek bilginin ve öğretmenin önemini çağlar ötesinden seslendirmiş. “Hiç Bilenlerle Bilmeyenler Bir olur mu” ilahi tebliğinde bilgilenmenin, öğrenmenin ve Hz. Ali’nin “Bana Bir Harf Öğretenin 40 Yıl Kölesi Olurum” sözlerinde öğretmenin önemi en güzel şekilde ifade edilmiş. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, İstiklal savaşında düşmanla olduğu gibi; Cumhuriyetle birlikte “Ülkemizi dünyanın en mamur ve en medenî memleketleri seviyesine çıkartmak”, ...
  • Ramazan Amca’nın Duâsı

    07 Aralık 2023 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    “Sen kendüye ne sanursan ayruğa da anı san. “      Hacı Bektaş Velî 19 yıl önce... Geçirdiğim kalp rahatsızlığı nedeniyle üniversite hastanesinin kardiyoloji servisinde yatıyorum. Oda arkadaşım Ramazan Amca, 80-85 yaşlarında bir Alzheimer hastası... Refakatçisi olan yakınlarından öğrendiğimiz kadarıyla geçmişte çiftçilik yapan bu amcamız  boylu poslu;  ileri derecede görme rahatsızlığı olduğu için kalın camları olan gözlük takan, konuşmayı seven birisi.  Bizi tanımak istiyor; kendimizi tanıtıyoruz, on dakika sonra aynı şeyleri yine soruyor ve...
  • ADA DOĞURAN GÖL

    07 Aralık 2023 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    Bugün dünyamız ve ülkemiz için en büyük tehlike  kuraklık, kıtlık ve  açlıktır. Bunun için dünyayı istedikleri kalıplara sokan, dünyaya şekil veren kapitalizm düzeninin küresel şirketleri dünya nüfusunun azaltılması gerektiğini savunmaktadırlar. Hatta bu maksatla; laboratuvar kökenli salgın hastalıklar, KULLANDIRTTIKLARI ilaçlar, aşılar, gübreler, böcek ilaçları=zehirler, soğuk, sıcak dünya ve uzay savaşları ile havada, suda, karada, hatta uzayda ekosistem tahriplerini devreye sokmaktadırlar. Elbette ülkemiz de bu olumsuzluklardan fazlasıyla...