logo

ADA DOĞURAN GÖL


Prof.Dr. Zafer KARAER
ozyalvac@ozyalvac.com.tr

Bugün dünyamız ve ülkemiz için en büyük tehlike  kuraklık, kıtlık ve  açlıktır. Bunun için dünyayı istedikleri kalıplara sokan, dünyaya şekil veren kapitalizm düzeninin küresel şirketleri dünya nüfusunun azaltılması gerektiğini savunmaktadırlar. Hatta bu maksatla; laboratuvar kökenli salgın hastalıklar, KULLANDIRTTIKLARI ilaçlar, aşılar, gübreler, böcek ilaçları=zehirler, soğuk, sıcak dünya ve uzay savaşları ile havada, suda, karada, hatta uzayda ekosistem tahriplerini devreye sokmaktadırlar.

Elbette ülkemiz de bu olumsuzluklardan fazlasıyla nasibini almaktadır. Oysa, cennet ülkem, gerek 4 mevsimi, hatta bazı bölgelerde aynı zaman diliminde, 2-3 mevsimi birden yaşayan coğrafik konumu itibarı ile, gerek denizleri, gölleri, nehirleri, ormanları, dağları, ovaları, yaylaları ve yer altı, yer üstü zenginlikleri ile dünyada açlık kıtlık ve kuraklıktan en son zarar görecek coğrafik bölgelerden biri olduğu halde, bugün yukarıda bahsedilen küresel şirketlerin özellikle gıda, ilaç, enerji, silah gibi birçok sektördeki dünya planlamaları ile ülkemiz üzerindeki ekonomik tasarrufları (Kırmızı mercimek Kanada’dan, barbunya Çin’den, nohut Hindistan dan, karabiber Vietnam’dan, et (anguslar) Arjantinden gibi daha yüzlerce Anadolu, yerli ürünlerimizi ithal ediyoruz.) ve her alanda kendi plansızlıklarımız veya planlarımızı popülist yaklaşımlarla; ormanlarımızda ağaçları yakıp, kesip, denizlerimizde kıyıları doldurup, yaylalarımızda otlakları iptal edip imara, yapılanmalara açarak, göllerimizde bilinçsizce yer altı yer üstü beslenme damarlarını kuyu ve göletlerle kesip, bilinçsizce ve ölçüsüzce tarımsal sulama adına su çekerek, ülkemizde hemen hemen her yerde kolaylıkla elde edilebilecek rüzgar ve güneş enerjisi yerine nehirlerimizin önünü kesip, üzerine baraj ve elektrik santralleri(HES) yaparak, tarım arazilerinde bilinçsizce,  kontrolsüzce gübre ve böcek ilaçları=zehirleri kullanarak doğal güzelliklerimizi, zenginliklerimizi, değerlerimizi OYA=REYE ve RANTA pazarlayan siyasi erk ve onların atadıkları koltuk düşkünü icraatçılar, uygulayıcılar, yani bürokratlar sayesinde, karada, havada, denizde gölde ve nehirlerde mevcut EKO SİSTEM alt üst olmuş, yok olmuştur.

Yani hayat için canlılar için, dünya için gerekli denge unsuru birçok canlı cansız varlık ortadan kalkmış; böylece topraklar çoraklaşmış, göller ve nehirler kurumaya yüz tutmuş, bir çoğu kurumuş, ormanlar yok olmuş, denizler kirlenmiş, taşmış, hortumlar, fırtınalar, seller, yeller ve depremlerin sayı ve şiddetleri artmıştır.

Elbette bütün bu olumsuzluklar, kuraklıkla birlikte kıtlık, dolayısıyla yaşam zorluğunu da beraberinde getirmiştir.  Halen eko-sistem yıkımı artarak devam etmesine rağmen, tüm ilgililer ve sorumlular, bu durumu sadece seyretmektedirler. Yitirilen eşsiz doğal değerlerimizin, zenginliklerimizin, güzelliklerimizin hesabını kim verecek? Veya kim hesap soracaktır?

Her biri diğerinden bağımsız gibi görülse de,  hepsi birlikte bir bütünün ayrılmaz paydaşları ve dünyamızın, ülkemizin güzellikleri zenginlikleri değerleri olan orman deniz göl ve nehirden, göller yöresi insanı olarak; önce göller bölgesi üzerinden,  göllerimizin dünden bugüne geldiği durumu ve bugün yapılması gerekenler ile ilgili bazı değerlendirmeler yapmak istiyorum.

Birbirinden farklı özelliklere sahip, farklı zenginlikler içeren, farklı güzelliklere sahip gölleriyle, coğrafyamızda göller bölgesi olarak bilinen ve son 30 yıla kadar 36 gölle dünyanın sayılı göller yöresinden biri olan, Burdur, Isparta, Antalya ve Denizli sınırları içinde bugün 16 göl kalmıştır!.. Yani 20 göl buharlaşmış, yok olmuştur! Kalanlardan ülkemizin en önemli ve en büyük 3., 4., 6.  gölleri olan Beyşehir, Eğirdir ve Burdur göllerinde de tehlike çanları çalmakta; son 20 yıl içinde bu göllerimiz sularının yüzde 50’sinden fazlasını kaybetmiş, hatta Eğirdir Gölü’nde ortalama su seviyesi 14 metreden 5-6 metreye kadar düşmüş ve kuruma periyoduna girmiş, 30 Kasım 2023 itibarı ile su çekilmesine bağlı olarak gölde yeni bir ADA oluşmuş, yani göl yeni bir ada doğurmuştur(!). Yani kara olmaya doğru adım atmıştır.

Bu anlayış ve umursamazlık sürdürülürse; şiddeti daha da artan su kaybı ve kültürel ötrofikasyona (insan eli ile su ekosistemini yok eden, kanalizasyon, evsel ve sanayi atıkları, tarımsal gübreleme ve ilaçlama=zehirleme atıkları gibi yabancı ve zararlı maddelerin göl sularına karışması) bağlı olarak göllere ait eko sistemin yok olacağı, yerine bataklık, karasal eko sistem oluşacağı, böylece bütün göllerimizde adaların çoğalacağı, yaklaşık 10-15 yıl içinde ise göller bölgesinin, karalar bölgesine, hatta çöller bölgesine evrileceği kaçınılmazdır.

 

Peki, bu noktaya nasıl gelinmiştir, hiç kimse küresel ısınmadan bahsetmesin, onun yaptıkları bizim yaptıklarımızın yanında hiçtir!.. Tek cümleyle biz, ülke insanı olarak; “Suyu kullanmasını ve yönetmesini bilmiyoruz”. Daha da vahimi  suyun hayat için, canlılar için öneminden de bihaberiz!.. Esasen, suyun bittiği yerde hayatta, insan da diğer canlılarda biter (=YOK OLUR)! Bu bitme kelimesini nasıl idrak ediyoruz bilemiyorum. Sadece bu günü düşünerek ve bilinçsiz üretim adına tükenmek bilmeyen, dünyayı tüketme hırsımız yüzünden aslında kendimizi ve geleceğimizi tükettiğimizi anlayamıyoruz, kavrayamıyoruz.

Gelinen bu noktada, ne yapmamız gerekiyor?

Öncelikle suyun önemini ve suya saygıyı, sonra suyu kullanmanın ve yönetmenin yollarını öğreneceğiz!

Göllerimizi kurtarmak için ise:

1 ) Etrafında, kaç dönüm sulanacak TARIM ARAZİSİ olacak; gölü besleyen su miktarına ve eko sistemi için  gerekli enstrümanların mevcudiyetine göre, kullanılması gereken su hesaplanarak, sulanacak alan belirlenmeli, fazlası kaldırılmalıb Tarla ürünleri mi, göller mi? Öncelik, göller olmalıdır!

2 ) Etrafında kaç KUYU olacak, göllere ulaşan yer altı sularının, gölün beslenme ihtiyacı ve eko sistemi için  gerekli enstrümanların mevcudiyetine göre kaç kuyu açılacak hesaplanmalı, fazlası kapatılmalıdır! Öncelik, Göller olmalıdır!

Göller Yöresi ve bağlantılı Konya havzasında 100 bini kaçak 200 bine yakın kuyunun bulunması, sadece Burdur Gölü çevresinde 10 binden fazla kaçak kuyunun açılmış olması göllerimizin yer altı beslenmeleri açısından öncelik göllerin olmadığını gösterir!

Göllerin beslenememesiyle birlikte, bunun acı reçetesi olarak; havzada 2500 civarında çeşitli çaplarda, bazıları 200-300 metre derinlikte OBRUKLARIN  oluşmuş olmasıdır. Bu da bereketli Konya ovasının obruk ovasına, dolayısıyla toprağın çoraklaşmasına neden olmaktadır. İleride birçok farklı yöremizde ovaların, böyle obruk ovasına dönüşeceği de kaçınılmazdır. Yer altı sularını bu noktalarda tükettiğimiz, gölleri besleyen damarları kestiğimiz, hiç mi hiç umurumuzda olmamış, yeter ki OY yeter ki RANT olsun.

3) Etrafındaki GÖLETLER ve BARAJLAR; göllere ulaşan yer yüzü sularının, gölün beslenme ihtiyacı ve eko sistemi için  gerekli enstrümanların mevcudiyetine göre göletlere, barajlara izin verilmelidir! Öncelik, göller olmalıdır! Sonuçları kuyulara bağlı obruk oluşumu gibi açıkça görülmediği için, göletlerle ve barajlarla ilgili sayısal bilgileri vermek istemiyorum. Ancak göllerde adaların oluşacağı kesindir.

4) Etraflarında oluşan, göllere ulaşan KANALİZASYON, EVSEL / SANAYİ, GÜBRE ve bilhassa meyve ağaçlarını İLAÇLAMA (=PESTİSİT / ZEHİR ) atıkları, göllerin eko sistemini yok eden en önemli unsurlardır, atıklar mutlak surette “KİMYASAL VE BİYOLOJİK ARITMA SİSTEMİNDE” arıtıldıktan sonra, alıcı ortama verilmelidir! Öncelik göller olmalıdır!

5 ) Göllerden; sulama (özellikle VAHŞİ SULAMA sonlandırılmalı) ve farklı amaçlarla alınacak su, gölü besleyen su miktarına ve eko sistemi için gerekli enstrümanların mevcudiyetini göz önüne alarak, dengeleri bozmadan su alınmalıdır! Öncelik, göl olmalıdır!

Ülkemizde göllerimizi kurtarma ile ilgili bütün bu ve benzeri maddelere ait hesaplamaları ve önlemleri almaya yetkin, etkin teknik elemanlar ve imkanlar elbette mevcuttur. Bunun için öncelikle ilgili bakanlıklar, meclisteki siyasiler, mülkü idareler, belediyeler, üniversiteler bir araya gelmeli ve çözüm için kısa orta ve uzun vadeli yol haritaları yapılmalıdır! Her geçen boş dakikalar güzel göllerimizi ölüme biraz daha yaklaştırmakta olduğunu; şayet göller ölürse; ÇÖLLERİN doğacağını… Çöllerle birlikte ise; meyveciliğin, balıkçılığın ve tarımın, hatta tüm hayatın, doğanın  da öleceğini, unutmamalıyız! Her zaman her yerde, “Öncelik, Göller, Öncelik SU olmalıdır!” Bunu  asla unutmamalı, unutturmamalıyız!

Selam sevgi ve saygılarımı iletiyorum.

Prof.Dr. Zafer KARAER

NOT: Göllerimizin eko sistemi ve yok oluşları ile ilgili durum, birbiriyle ilintili olan denizlerimiz, nehirlerimiz, ormanlarımız, yaylalarımız, ovalarımız için de aynı olup, bu zenginliklerimizde de eko sistem, eko sistemsizliğe dönüştüğünden, zamanla yok oluşlar söz konusudur.

Etiketler: » »
Share

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • ANTİOKHEİALI YAŞLI KADIN

    25 Nisan 2024 Köşe Yazıları, Kültür Sanat, Tüm Manşetler

    Üçüncü cemre düştüğünde, karlar erimeye başlamıştı. Kentin sokaklarında eriyen karların suları, bulanık bir şekilde akmaktaydı. Bir zamanlar düzgün taş döşeli olan sokaklar artık bütün özelliğini kaybetmiş, kanalizasyon sistemi tıkanmış, sular caddenin yüzeyinde sessizce akmaya başlamıştı. Bahar güneşinin sıcaklığı kendini iyice hissettirirken, yaşlı kadın kahvaltısını yapmış, mutfağın penceresinden güneşin ışıklarını izleyerek, derin düşüncelere dalmıştı. On üç yaşında evlenip geldiği bu evde geçirmiş olduğu günlerin hayaline dalmıştı ki, hizm...
  • TANRIYA KARŞI HATA YAPMAYACAKSIN

    16 Nisan 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    Erkenden uyanan Pomponius avludaki çardağın altında oturmuş; yorgun, boş bakışlarla etrafına bakınıyordu. Auxanousa günaydın diyerek gelip karşısındaki sandalyeye oturdu. Pomponius gözünün ucuyla ona bakarak; “bir haftadır senin yüzünden doğru düzgün uyuyamıyorum. Yatakta dönüp duruyor ve durmadan sayıklıyorsun.” Auxanousa mahcup bir biçimde başını hafif öne eğerek, her gece aynı rüyayı görüyorum. Oğlumuz Terentius karşımda durup bana bakıyor. Bakıyor dediysem o ela güzel, sevgi dolu gözleriyle değil. Zift gibi bir siyahlıkla dolu göz çukurları...
  • Öğretmen ve Üniversite

    10 Aralık 2023 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    Sümerli eğitmen ve şair Ludingirra, günümüzden 4000 yıl önce “Mademki biliyorsun, niye öğretmiyorsun”  diyerek bilginin ve öğretmenin önemini çağlar ötesinden seslendirmiş. “Hiç Bilenlerle Bilmeyenler Bir olur mu” ilahi tebliğinde bilgilenmenin, öğrenmenin ve Hz. Ali’nin “Bana Bir Harf Öğretenin 40 Yıl Kölesi Olurum” sözlerinde öğretmenin önemi en güzel şekilde ifade edilmiş. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, İstiklal savaşında düşmanla olduğu gibi; Cumhuriyetle birlikte “Ülkemizi dünyanın en mamur ve en medenî memleketleri seviyesine çıkartmak”, ...
  • Ramazan Amca’nın Duâsı

    07 Aralık 2023 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    “Sen kendüye ne sanursan ayruğa da anı san. “      Hacı Bektaş Velî 19 yıl önce... Geçirdiğim kalp rahatsızlığı nedeniyle üniversite hastanesinin kardiyoloji servisinde yatıyorum. Oda arkadaşım Ramazan Amca, 80-85 yaşlarında bir Alzheimer hastası... Refakatçisi olan yakınlarından öğrendiğimiz kadarıyla geçmişte çiftçilik yapan bu amcamız  boylu poslu;  ileri derecede görme rahatsızlığı olduğu için kalın camları olan gözlük takan, konuşmayı seven birisi.  Bizi tanımak istiyor; kendimizi tanıtıyoruz, on dakika sonra aynı şeyleri yine soruyor ve...