logo

Prof.Dr. Mehmet Özhanlı, “Ayvalı Köyü”nü yazdı…


Prof.Dr. Mehmet ÖZHANLI
mehmetozhanli@sdu.edu.tr

AYVALI KÖYÜ

Yaşlı kadın, her akşamüzeri köyün ortasında bulunan tepenin üzerine çıkar biraz safça olan oğlunun eve gelmesi için ona “aay veliii… aaay veliiii…” diye uzun uzun seslenirmiş. Günlerden bir gün köyün nüfusunu ve ismini kaydetmek için gelen memurlar, köyün ismi nedir diye sorduklarında, oğlunu çağıran yaşlı kadının “aayveliii…” seslenişini duymuşlar; köyün ismini “AyVeli” olarak not almış ve resmi evraklara “Ayvalı” olarak kaydetmişler. Böylece köyün adı “Ayvalı” olmuş. Köyün ismiyle ilgili anlatılan başka hikâyeler de bulunmaktadır. Bunları yolunuz Ayvalı’ya düşerse köylülerden dinleyebilirsiniz. Köye geldiğinizde isminden dolayı köyün içerisinde ve etrafında ayva bahçeleri aramanız nafile olur, çünkü yok… Büyük bir ihtimalle yakın bir zamanda değiştirilmiş bir isim olmalıdır Ayvalı. Köyün esas ve eski ismi bilinmez…

Köy, Karakuş Dağlarından Yalvaç Ovası’na doğru alçalan arazi de çok derin olmayan bir vadinin tam başlangıç noktasında su kaynağının üzerinde kurulmuştur. Köyün ortasında bulunan ve yaşlı kadının çıkıp oğluna seslendiği denilen tepe, Tunç Çağı ve öncesi dönemlere ait yerleşimlerin bulunduğu bir höyüktür. Höyük yerleşimi bu gün mezarlık olarak kullanılmaktadır. Yani günümüz köylüleri ölülerini, MÖ 3 bin yılında yaşamış köyün üçüncü kuşak sakinlerinin evlerine gömmektedirler. Geçmişi ve günümüzü bir arada tutan bu Tunç Çağı köyünde başlayan yaşam kesintiye uğramadan günümüz Ayvalı Köyüne dönüşmüştür. Köy aynı yerde varlığını devam ettirse de köyde yaşayanlar savaşlar, göçler ve salgın hastalıklar yüzünden karışımlara ve değişimlere uğramıştır. Din, dil, ırk ve yönetimler değişse de burada yaşayanlar hep “ben Ayvalı Köyü’ndenim” demişlerdir. İnsan için her zaman doğduğu ve doyduğu yer önceliklidir.

Tarım ve hayvancılığa oldukça uygun olan köy, doğa güzelliğinin yanı sıra arkeolojik olarak da çok zengindir. Köyün sınırları içerisinde bulunan antik döneme ait çok sayıda çiftlik yerleşimi tarım ve hayvancılığın arkeolojik belgeleridir. Köyün batısında “Karga Kuyusu” olarak adlandırılan obruklar, arzın merkezine açılan tüneller gibidir. Sonu görünmeyen doğa harikası bu obruklardan çıkan sesi dikkatlice dinlediğinizde, hareket eden fay hatlarının iniltilerini duyabilirsiniz.

Köyün kuzeyinde bu gün “Bey Mevkii” olarak adlandırılan alanda ve köyün güneyinde bir kısmı günümüz yerleşiminin altında kalmış olan Bizans ve Roma İmparatorluk Dönemlerine ait yerleşimler bulunmaktadır. Köydeki yapıların temellerinde ve çeşmelerinde bu antik yerleşimlerden getirilmiş çok sayıda eser yapı taşı olarak kullanılmıştır. Tunç Çağında komşuları Yarıkkaya Höyük, Çamharman (Köstük) Höyük, Terziler Höyük ve Körküler Höyük yerleşimleriyle bağlantıyı sağlayan antik yol ağında meydana gelen tek değişiklik yolun asfaltlandırılmış olmasıdır. Yalvaç’a on sekiz kilometre mesafede bulunan Ayvalı’dan ilçeye gelen yol da, antik yol üzerinden geçmektedir.

Bir tepe yüksekliğine ulaşmış olan Tunç Çağı Köyünden günümüze seslenen yaşlı kadının “AayVeliii” seslenişini duyan var mıdır acep…

Etiketler: » »
Share

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • Kırım – Kongo Kanamalı Ateşi; Keneler ve Düşündürdükleri

    30 Nisan 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    İçinde bulunduğumuz ay itibarıyla havaların ısınması, yağmurların yağması ile birlikte, bahçe, tarla işleri ile birlikte KENE MEVSİMİNİNİN de başlaması, dolayısıyla Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı ve insanlarda ölümlerin görülmesi söz konusu olabileceğinden, EMEKLİ DE olsam, sorumluluk bilinciyle yıllardır yaptığımız uyarıları, yapılması gerekenleri; YETKİLİLERE, ETKİLENENLERE bir kez daha hatırlatmak istedim.. Ülkemizde 2002 yılında Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi ile gündeme oturan, popüler olan ve 7’den 70’e herkesin tanıdığı keneler, biz...
  • ANTİOKHEİALI YAŞLI KADIN

    25 Nisan 2024 Köşe Yazıları, Kültür Sanat, Tüm Manşetler

    Üçüncü cemre düştüğünde, karlar erimeye başlamıştı. Kentin sokaklarında eriyen karların suları, bulanık bir şekilde akmaktaydı. Bir zamanlar düzgün taş döşeli olan sokaklar artık bütün özelliğini kaybetmiş, kanalizasyon sistemi tıkanmış, sular caddenin yüzeyinde sessizce akmaya başlamıştı. Bahar güneşinin sıcaklığı kendini iyice hissettirirken, yaşlı kadın kahvaltısını yapmış, mutfağın penceresinden güneşin ışıklarını izleyerek, derin düşüncelere dalmıştı. On üç yaşında evlenip geldiği bu evde geçirmiş olduğu günlerin hayaline dalmıştı ki, hizm...
  • TANRIYA KARŞI HATA YAPMAYACAKSIN

    16 Nisan 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    Erkenden uyanan Pomponius avludaki çardağın altında oturmuş; yorgun, boş bakışlarla etrafına bakınıyordu. Auxanousa günaydın diyerek gelip karşısındaki sandalyeye oturdu. Pomponius gözünün ucuyla ona bakarak; “bir haftadır senin yüzünden doğru düzgün uyuyamıyorum. Yatakta dönüp duruyor ve durmadan sayıklıyorsun.” Auxanousa mahcup bir biçimde başını hafif öne eğerek, her gece aynı rüyayı görüyorum. Oğlumuz Terentius karşımda durup bana bakıyor. Bakıyor dediysem o ela güzel, sevgi dolu gözleriyle değil. Zift gibi bir siyahlıkla dolu göz çukurları...
  • Öğretmen ve Üniversite

    10 Aralık 2023 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    Sümerli eğitmen ve şair Ludingirra, günümüzden 4000 yıl önce “Mademki biliyorsun, niye öğretmiyorsun”  diyerek bilginin ve öğretmenin önemini çağlar ötesinden seslendirmiş. “Hiç Bilenlerle Bilmeyenler Bir olur mu” ilahi tebliğinde bilgilenmenin, öğrenmenin ve Hz. Ali’nin “Bana Bir Harf Öğretenin 40 Yıl Kölesi Olurum” sözlerinde öğretmenin önemi en güzel şekilde ifade edilmiş. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, İstiklal savaşında düşmanla olduğu gibi; Cumhuriyetle birlikte “Ülkemizi dünyanın en mamur ve en medenî memleketleri seviyesine çıkartmak”, ...