logo

Türkiye’deki Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Seçimlerinin İstikrarsızlık Potansiyeli (5)

Dr.Öğr.Üyesi Bülent ÖZGÜL

(Geçen haftadan devam)

 

1950-2018 arasında yapılmış olan seçimlerde uygulanan seçim sistemleri ile seçimler sonrasında kurulan hükümetlerin biçimleri aşağıdaki tabloda görülmektedir. Tabloda seçim sistemleri, temsilde adalet ucundan yönetimde istikrar ucuna göre sıralanmış ve seçimlerde ilk sırayı alan partiler, oy oranlarıyla birlikte gösterilmiştir.

Tablo 2. Seçim Sistemi ve Hükümet İlişkisi

Tek Parti Hükümeti Koalisyon Hükümeti
Temsilde Adalet Ucu      
Milli Bakiye 1965 AP (% 52.9)  
Barajsız d’Hondt 1969 AP (% 46.5)  
1973   CHP(% 33.3)
1977   CHP(% 41.3)
Barajlı d’Hondt 1961   CHP(% 36.7)
Ülke Barajlı d’Hondt 1995   RP (% 21.4)
1999   DSP(% 22.2)
2002 AK Parti (% 34,5)  
2007 AK Parti  
2011 AK Parti  
2015 Haziran   Seçim Hükümeti
2015 Kasım AK Parti  
2018   AK Parti – MHP – BBP (Cumhur İttifakı)
Cumhurbaşkanlığı Seçimi

(Çift Turlu Salt Çoğunluk)

2018 Cumhur İttifakı (AK Parti – MHP – BBP) adayı Recep Tayyip Erdoğan %51,5
Çifte Barajlı d’Hondt 1983 ANAP (% 45.1)  
Çifte Barajlı d’Hondt + Kontenjan 1987 ANAP (% 36.3 )  
1991   DYP(% 27.0)
Liste Usulü Çoğunluk 1950,1954 1957 DP (% 52.7, % 57.6,

% 47.9)

 
Yönetimde İstikrar Ucu      

Tablodan şu sonuçlar çıkmaktadır:

Liste usulü çoğunluk ve Çifte barajlı d’Hondt gibi, yönetimde istikrarı öne çıkaran seçim sistemleri tek partiye dayalı hükümetlerin çıkarılmasını kolaylaştırmaktadır. (1950, 1954, 1957 ve 1983, 1987 seçimleri) Ancak 1965 ve 1969 seçimlerinde Adalet Partisi, temsilde adaletin en çok önde tutulduğu iki sistemde de tek başına hükümet kurabilmiştir. Bunun nedeni, bu partinin o seçimlerdeki oy oranlarının % 50’ler dolayına ulaşmış olmasıdır.

ANAP’ın % 36,3 oranıyla iktidar olduğu ‘Çifte barajlı d’Hondt + Kontenjan’ sistemi 1991’de birinci sırayı alan DYP’nin tek başına hükümet kurabilmesini sağlayamamıştır. Bunun nedeni DYP oylarının, o seçimlerde, % 30’ un altına inmiş olmasıdır. Bu sonuçlar, bir partinin tek başına hükümet kurabileceği çoğunluğun yakalanmasında, seçim sistemleri kadar seçimlerde birinci sırayı alan partinin oy oranının da belirleyici olduğunu göstermektedir. Uzunca bir süredir parti oylarının % 20’leri düzeyini geçemediği ülkemiz için bu tespit önem taşımaktadır.

Bu tablonun da yinelediği gerçek şudur: Ülkede istikrarı sağlayacak en önemli unsur, seçim sistem ve yöntemleri değildir. İstikrarı bir seçim dönemiyle sınırlayacak olursak, ANAP’ın % 36’lık oyuyla tek başına iktidar kurmasını sağlayan sistemin etkili olduğu söylenebilir. Ancak, istikrar bir seçim dönemini kapsayan bir kavram değildir; öyle olduğu düşünülse bile, ANAP, bu güce karşın, 1991’de erken seçime gitmek durumunda kalmıştır. Bu durum, seçim sisteminin istikrarı sağlayıcı en önemli unsur olmadığını bir kez daha kanıtlamaktadır.

Siyasal bunalımlardan çıkabilmek için bazı çevrelerce önerilen kestirme çözüm, uygun bir seçim yasası hazırlanarak seçime gidilmesidir. Bir başka deyişle, seçim sistemine genelde siyasal istikrarın temel aracı olarak bakılmaktadır. Seçim yasası aracılığıyla siyasal istikrar arayışlarında, seçim sistemlerine, taşıyabileceğinden daha fazla önem ve görev yüklendiği gözlenmektedir. Bu konuda seçim sistemlerine bağlanan aşırı umutlar, uygulamada hayal kırıklıklarına yol açabilmektedir. Bu nedenle, “siyasal istikrarla seçim sistemleri arasındaki ilişki”yi gözden geçirmekte yarar bulunmaktadır.

Yukarıda belirttiğimiz gibi, bir ülkede siyasal istikrarın sağlanması yalnızca seçim sistemlerine bağlı değildir. Siyasal istikrarın birden çok boyutu vardır ve seçim sistemleri bu boyutlardan önemli birini, ama yalnızca birini oluşturmaktadır. Bir ülkede siyasal istikrar; siyasal ve kültürel altyapı, siyasal partilerin yapılanması ve işleyişi, refah düzeyi ve gelir dağılımı, toplumun kurumlaşma ve örgütlenme düzeyi ile yakından ilişkilidir. Bütünüyle siyasal yapı, toplumsal ve ekonomik sorunları karşılamakta yetersiz kaldığı sürece siyasal istikrarın yapay önlemlerle sağlanması zordur.

Demokrasi tarihimizdeki askeri müdahalelere yol açan bunalım dönemlerinin her birinde -aşağıda görüldüğü gibi- farklı seçim sistemleri ve hükümet modelleri yürürlükteydi.

  • 1960 Müdahalesi:     Liste usulü çoğunluk / Tek partiye dayalı hükümet
  • 1971 Müdahalesi:     Barajsız d’Hondt / Tek partiye dayalı hükümet
  • 1980 Müdahalesi:     Barajsız d’ Hondt / Azınlık Hükümeti
  • 2016 Müdahalesi:    Barajlı d’Hondt / Tek partiye dayalı hükümet

Görüldüğü gibi, 1960, 1971 ve 2016’da tek partinin çoğunluğuna dayalı hükümetlerin iş başında olması müdahalelerle sonuçlanan bunalımları önlemeye yetmemiştir. Buradan çıkarılacak sonuç, seçim sistemlerinin tek başına bunalım ya da çözüm nedeni olarak düşünülmemesi gerektiğidir.

 

5. MEVCUT CUMHURBAŞKANLIĞI ve MİLLETVEKİLİ SEÇİM SİSTEMİ ve İSTİKRARSIZLIK POTANSİYELİ

16 Nisan 2017 tarihinde yapılan referandum ile Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı verilen yeni bir sisteme geçildi ve anayasada seçim sistemiyle ilgili şu değişiklikler yapıldı:

– Türkiye Büyük Millet Meclisindeki koltuk sayısı 550’den 600’e yükseltildi.

– Milletvekili seçilme yaşı 25’ten 18’e indirildi.

– Meclis seçimleri için süre dört yıldan beş yıla çıkarıldı. Milletvekili ve cumhurbaşkanı seçimlerinin beş yılda bir aynı gün yapılması kararlaştırıldı. Ayrıca cumhurbaşkanı seçiminde birinci oylamada gerekli çoğunluğun sağlanamaması durumunda ikinci oylama olması kabul edildi.

Milletvekili Seçim Kanunu’nda da, yapılan anayasa değişikliğiyle bağlantılı olarak değişiklikler yapıldı. İttifak sistemiyle partilerin bir ittifak çatısı altında seçime girmeleri, ittifakın toplam oyunun %10’u geçmesi halinde ittifaka giren tüm partilerin barajı geçmiş sayılacağı hükme bağlandı. Milletvekili dağılımında da ittifakların aldıkları oya göre d’Hondt hesaplaması yapılması, ittifakların kazandıkları milletvekilliği sayısının ittifak içindeki dağılımında da yine d’Hondt yönteminin kullanılması hükme bağlandı ve 2018 Milletvekili genel seçimlerinde bu şekilde uygulandı.

6 Nisan 2022 tarihinde Milletvekili Seçimi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişikli yapılmasına Dair Kanun ile yeni değişiklikler yapıldı. Bu değişikliklere göre, seçim barajı %7’ye düşürülürken, bir önceki seçimde uygulanan ittifak sistemi ile ilgili önemli bir değişiklik gerçekleştirildi. Yapılan değişiklikle, ittifakın oylarının toplanarak milletvekili dağılımı yapılması uygulamasından vazgeçilerek, milletvekili dağılımında her partinin oyunun ayrı ayrı hesaplanması hükme bağlanmıştır. Yani, ittifak sistemi aslında ortadan kaldırılmıştır.

2839 Sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu’na göre, mevcut milletvekili seçim sistemi şu şekilde düzenlenmiştir:

Seçim çevresinde siyasi partiler, ittifaklar ve bağımsız adayların elde edecekleri milletvekili sayısının hesabı:

Madde 34 – Bağımsız adaylar ve 33 üncü maddede yazılı oranı aşan siyasi partiler ile bu oranı aşan ittifakı oluşturan partilerin, bir seçim çevresinde elde edecekleri milletvekili sayısı aşağıdaki şekilde hesaplanır:

Seçime katılmış siyasi partilerin ve bağımsız adayların adları alt alta ve aldıkları geçerli oy sayıları da hizalarına yazılır. Siyasi partilerin oy sayıları, önce bire, sonra ikiye, sonra üçe…. ila o çevrenin çıkaracağı milletvekili sayısına ulaşıncaya kadar bölünür. Elde edilen paylar ile bağımsız adayların aldıkları oylar ayrım yapılmaksızın en büyükten en küçüğe doğru sıralanır. Seçim çevresinden çıkacak milletvekili sayısı kadar bu payların sahibi olan siyasi partilere ve bağımsız adaylara rakamların büyüklük sırasına göre milletvekili tahsis olunur. Son kalan milletvekilliği için birbirine eşit rakamlar bulunduğu takdirde, bunlar arasında ad çekilmek suretiyle tahsis yapılır.”

Yani, milletvekili seçiminde %7 barajlı ve ittifaklı d’Hondt sistemi uygulanmaktadır. İttifaka giren partilerin oylarının ayrı ayrı hesaplanması düzenlemesi, 2018 seçimlerine göre, milletvekili dağılımının farklılaşmasına yol açabilecektir.

Diğer yandan, 6271 Sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu’nun 4. maddesinde, seçim sistemi şu şekilde tarif edilmiştir:

“Seçim sistemi ve uygulanması

MADDE 4 – (Değişik: 25/4/2018-7140/4 md.)

(1) Genel oyla yapılacak seçimde, geçerli oyların salt çoğunluğunu alan aday, Cumhurbaşkanı seçilir. İlk oylamada bu çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamayı izleyen ikinci Pazar günü ikinci oylama yapılır. Bu oylamaya, ilk oylamada en çok oy almış bulunan iki aday katılır ve geçerli oyların çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı seçilir.

(2) İkinci oylamaya katılmaya hak kazanan adaylardan birinin herhangi bir nedenle seçime katılmaması hâlinde; ikinci oylama, boşalan adaylığın birinci oylamadaki sıraya göre ikame edilmesi suretiyle yapılır. Ancak ikame, geçici sonuçların ilânını takip eden gün saat 17.00’ye kadar yapılabilir.

(3) Oylamalara tek adayla gidilmesi hâlinde, oylama referandum şeklinde yapılır. Geçerli oyların salt çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı seçilir. Oylamada, adayın geçerli oyların salt çoğunluğunu alamaması hâlinde seçim yenilenir ve kesin sonuçların ilânından sonra gelen kırkbeşinci günü takip eden ilk Pazar günü sadece Cumhurbaşkanı seçimi yapılır.” (Cumhurbaşkanlığı Seçimi Kanunu)

Ülkemizde Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde salt çoğunluk sistemi uygulanmaktadır. Yani, cumhurbaşkanı seçilebilmek için kullanılan oyların yarısından bir fazla (%50+1) oy almanız gerekiyor. Bunu ilk turda temin eden bir aday çıkmazsa, ikinci tura kalan iki adaydan bir tanesi, salt çoğunluğu alarak seçimi kazanmış oluyor. Milletvekili seçimlerinde ise %7 barajlı d’Hondt sistemi uygulanıyor.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde iki turlu salt çoğunluk (%50+1) sistemi; milletvekili genel seçiminde ise barajlı d’Hondt sisteminin uygulanması; seçilecek olan cumhurbaşkanı ile onun partisi ya da onu destekleyen partilerin mecliste çoğunluğu elde edememesi riskini barındırmaktadır.

Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimi için ayrı ayrı oy kullanılması, istikrar açısından sıkıntı yaşatabileceği gibi, ters bir sonuç ortaya çıktığında da büyük bir devlet ve yönetim krizi ortaya çıkarabilme potansiyeline sahiptir. (Devamı var)

Etiketler: » » »
Share

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.