logo

Türkiye’deki Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Seçimlerinin İstikrarsızlık Potansiyeli (2)

Dr.Öğr.Üyesi Bülent ÖZGÜL

 

(Geçen haftadan devam)

3.2. Çoğunluk Sisteminin Üstünlük ve Sakıncaları

Çoğunluk sisteminin sakıncaları ve üstünlükleri konusunda, sistemi savunan ya da karşı çıkanlar, genel hatlarıyla aynı değerlendirmeleri yapmaktadırlar. Ancak yanlışlıkları en az olan sistemin, yani var olanlar içindeki en iyi sistemin, hangisi olduğu konusunda düşünceler farklılık göstermektedir.

Sistemin üstünlüklerini değerlendiğimizde, ilk olarak karşımıza çıkan husus, çoğunluk sisteminin basit olmasıdır. Uygulanması, oyların sayımı, kazananın belirlenmesi fazla zaman almaz. Bunun getirdiği bir diğer üstünlük de, sistemin basitliğinin seçime katılımı arttırmasıdır.

Sistemin bir diğer üstünlüğü, ülkedeki parti sayısının azalmasına yol açmasıdır, sistem iki parti sistemine eğilim gösterir (Nohlen, 1996:24). İki parti sisteminin getireceği az partili bir siyasal düzene sahip olmanın yararları konusunda ileri sürülenler, özellikle “siyasal istikrar” kavramı etrafında yoğunlaşmaktadır.

Özellikle dar bölgeli seçimlerde, seçmenler adayları yakından tanırlar. Adayın seçmenlerle ilişkileri bire bir ilişkidir. Verilen oylar doğrudan doğruya adayın kişiliğinedir. Seçilen aday bunun bilincinde olduğundan sorumluluk hissi duyar. Çoğunluk seçim sisteminde, özellikle dar bölge yönteminde, bağımsızların seçilme şansı diğer sistemlere göre daha fazladır. Seçilmek için, bölgede tanınmak, sevilmek yeterlidir. Partili olup olmamak önemli değildir.

Sistemin sakıncaları (ki bazıları, savunucuları tarafından da kabul edilmektedir) şu şekilde değerlendirilebilir: İlk olarak, seçmenlerin siyasal tercihlerinin göstergesi olan oyların sayısı ile temsilci sayısı arasında dengesizlik vardır. Aldığı oy sayısı bakımından azınlığa sahip olan bir parti parlamentoda çoğunluğa sahip olabilir. Bunun örnekleri, pek çok ülkede olduğu gibi, ülkemizde de çoğunluk sisteminin uygulandığı 1946 – 1960 arasında ülkemizde de görülmüştür. Çoğunluk sisteminde, daha önce sözü edilen temsildeki haksızlık bir başka yönden de kendisini göstermektedir. Azınlığın eksik temsili, çoğunluğun aşırı temsili çok sık rastlanılan bir durumdur. Eksik temsilin doğal bir sonucu olarak seçmenlerin belli bir kesiminin oyları boşa gider. Türkiye’nin 1950 seçim sonuçları bu sakıncanın çarpıcı bir örneğidir. Oyların % 53.35’ini alan Demokrat Parti sandalyelerin %83.57’sini, oyların %39.78’ini alan Cumhuriyet Halk Partisi ise sandalyelerin %14.40’ını kazanabilmiştir (Türk, 1979:42). Burada Cumhuriyet Halk Partisi’nin eksik temsili, Demokrat Parti’nin ise aşırı temsili söz konusudur. Yani, buna göre 10.939 Demokrat Partili seçmene bir milletvekili, 45.870 Cumhuriyet Halk Partili seçmene bir milletvekili isabet etmiştir (Tüzel, 1969:327).

Bir diğer sakınca, değişik bölgelerde seçilen ve seçilmeyenler arasındaki oy farkının aynı olmamasıdır. Yani değişik çevrelerden seçilenler farklı oy sayıları ile seçilirler. Dolayısıyla temsil kuvvetlerinde bir eşitsizlik söz konusu hale gelmektedir. Dar bölgeli yöntemin bir diğer sakıncası ise, seçim bölgesinin küçük olması dolayısıyla, o bölgede nüfuz sahibi kişilerin seçimi etkileyebilmeleridir. Seçim bölgesinin en zengin ya da en saygın kişileri, seçmenleri kolaylıkla yönlendirebileceğinden seçim sonuçları, oy kullananların gerçek temsilini sağlayabilecek sonuçlar olmayacaktır. Seçilen temsilci, ya o kişinin kendisi ya da adayı olacaktır.

İki turlu çoğunluk yönteminde, çoğunluk sisteminin üstünlüğü olarak sayılan parti sayısını azaltma eğiliminin tam tersi bir eğilime rastlanabilmektedir. İkinci turda koalisyonlar oluşturma olanağına sahip olan küçük partiler ortaya çıkabilir. İki turlu çoğunluk yönteminde, ilk tur sonunda adaylıktan çekilme ya da birbirini destekleme konusunda, partiler arası çeşitli pazarlıklar söz konusu olabilir (Cotteret-Emeri, 1991:58).

Çoğunluk sistemine getirilen başlıca eleştirilerden bir diğeri de, parlamento çoğunluğuna sahip olan hükümetin iktidarı kötüye kullanması ile ilgilidir. Armaoğlu’na göre de, parlamento çoğunluğuna dayanılarak bir meclis diktatoryası kurulabilir (Armaoğlu, 1972:12).

3.3. Nispi Temsil Sistemi

Tarihsel deneyimler sonucunda, çoğunluk yöntemleri ile yapılan seçimlerde yarıdan bir fazlasının yönetmesi, yarıdan bir eksiğin yönetimde söz sahibi olmaması açık bir adaletsizlik olarak değerlendirilerek ileri sürülen, yarı nispi sistemin de sonuçta, çoğunluk yöntemlerinin farklı bir uygulaması olduğu zamanla açığa çıkmıştır. Aslında sorunlara çözüm getirecek alternatif seçim sisteminin bu sistem olmadığı, daha köklü değişiklikler getirecek yepyeni bir sistem gerektiği anlaşılmıştır.

Çoğunluk sisteminin eksiklikleri göz önünde tutularak geliştirilen nispi temsil sistemi, ilkine göre daha yeni bir seçim sistemidir. Nispi temsil sistemi, I. Dünya Savaşı’nı izleyen 1950’li yıllarda (İngiltere, Sovyetler Birliği ve Türkiye dışında) hemen her ülkede uygulanmıştır. Özellikle Avrupa ülkelerinde geniş kabul gören nispi temsil sisteminin tanımı amacından çıkarılabilir. Nispi temsil sisteminin amacı, her partiye sayısal gücü ile orantılı olarak temsil edilme olanağını vermektir (Teziç, 1967:32).

Nispi temsil sisteminin uygulamaları birbirinden oldukça farklıdır. Üç yüze yakın değişik nispi temsil sistemi ortaya atılmıştır (Corry-Hodgetts, 1979:273). Yöntemlerin büyük çoğunluğunda, seçim çevreleri büyüktür ve il bölünmelerine uygun olarak düzenlenmiştir, seçim bölgeleri birden fazla temsilci çıkarır. Sistemin değişik türleri şu başlık ve ayırımlar altında incelenebilir:

1. Tam Oransal Olmayan Nispi Temsil Sistemi

Tam oransal olmayan nispi temsil sistemi çoğunluk sistemi ile tam nispi temsil arasında yer alan ve bir ölçüde de azınlığa temsil edilme hakkı sağlayan seçim sistemlerini içermektedir. Bu sistemde kullanılan şu farklı yöntemler bulunmaktadır (Sezen, 1994:179-182): Sınırlı Oy (Eksik Liste), İki Turlu Sınırlı Oy, Yeter Sayılı Tek Turlu Sınırlı Oy, Yığmalı Oy, Kademeli Oy,  Puanlama Yöntemi, Tek Devredilemez Oy, En Az Oy.

2. Tam Oransal (Nispi) Temsil Sistemi

Nispi temsil sistemi, “Her partiye ve kamuoyu grubuna sayısal gücü oranında milletvekilliği vermeye” denir. Aristo’dan başlayarak, parlamentonun, toplumsal bütünün tüm fiziksel, ideolojik, ekonomik farklarını ifade eden, temsil edilenlerin iyi bir indirgemesi, bir mikrokozmos olduğunu düşünen tüm liberal düşünürler de bu fikri benimsemişlerdir (Cotteret-Emeri, 1991:58-60).

19. yüzyıldan itibaren matematikçilerin ilgisini çeken bu sistem, Belçika’da gelişirken, Fransa ve I. Dünya Savaşı sonrasında Batı Avrupa’da uygulamaya konulmuştur. Günümüzde birçok ülkede uygulanan bir sistemdir. Nispi Temsil Sistemi uygulamalarında Seçim Kotası Yöntemi ile üyeliklerin dağılımının gerçekleştirildiği çeşitli yöntemler vardır. Seçim kotası, seçim çevreleri ya da ülke geneli için saptanan bir sayıdır. Kota yöntemi denildiğinde “çeşitli formüllerle elde edilen sayının partilerin aldıkları oylar içinde kaç kez bulunduğunun saptanması, partilerin kazanacakları milletvekili sayısının da ilk aşamada hesaplanması anlamına gelmektedir” (Bilgi, 1994:8).

Seçim Kotası Yöntemi’nin şu uygulama türleri bulunmaktadır: Basit Kota (Hare Kotası) Yöntemi, Hagenbach – Bischoff Yöntemi, Imperial Kota Yöntemi, Droop Kota Yöntemi, Sabit Kota Yöntemi, Milli Seçim Kotası.

3.3.1. Artık Oyların Değerlendirilmesi Yöntemi

Çeşitli yöntemlerle alınan oyların milletvekilliği sayısına yansımasında, en büyük problem artık oyların değerlendirilmesidir. Artık oyların değerlendirilmesiyle ilgili olarak farklı yöntemler uygulanmakta; bu yöntemlerin bir kısmı daha çok oy alan partileri, bir kısmı da daha az oy alan partileri destekler niteliktedir. Burada tercih farkını yaratan husus, istikrarın ya da temsilin güçlendirilmesi hususudur.

– En Büyük Artık Yöntemi: Partilerin aldıkları geçerli oy sayısı, seçim kotasına ya da değişmez tek sayıya bölündükten sonra, artık oyların açıkta kalanları için en fazla artık oyları alan partilere büyüklük sırasına göre dağıtılır (Çam, 1990:255). Böylece küçük partiler korunmuş olur.

– En Yüksek Ortalama Yöntemi: Bu yöntemde, açıkta kalan milletvekilliklerinin partiler arasında dağılımı biraz daha karmaşık ve zordur. Her partinin ilk aşamada kazandığı milletvekili sayısına bir eklenir. Partinin aldığı oy sayısı kazandığı milletvekili sayısına bir eklenmesiyle bulunan sayıya bölünür. En yüksek ortalama hangisine ait ise, açıkta kalan temsilcilik o partiye verilir. Eğer birden fazla milletvekilliği açıkta kalmışsa, aynı işlem birinci işlem sonuçları üzerinden tekrarlanır. Amaç açıkta kalan temsilciliklerin olabildiğince fazla seçmeni temsil etmesidir.

– Milli Artık Yöntemi: Seçim çevresinde yapılan ilk aşamadaki milletvekili dağıtımından sonra, partilerin artık oyların ulusal ölçekte değerlendirildiği yöntemdir. Burada önemli nokta “Milli Seçim Kotası”nı elde etmektir. Ülke çapında toplanan artık oylar, açıkta kalan milletvekili sayısına bölünür ve bulunan sayı, Milli Seçim Kotası’dır. Bunun sonucunda artık kalırsa; en yüksek artık oyu bulunan partilere veya artık oyların büyüklük sırasına göre milletvekilliği paylaştırılır.

– En Yüksek Oy Yöntemi: Açıkta kalan milletvekili sayısı en yüksek oyu almış olan partiye verilir. Artık oyun sayısı önemli olmadığından yöntem büyük partilerin yararınadır.

3.3.2. Nispi Temsil Sistemi Uygulamaları

Nispi Temsil Sistemi’nin milletvekili ya da üye dağılımı ile ilgili çok uygulanan yöntemleri şunlardır:

–  d’Hondt Sistemi: En yüksek ortalama yöntemiyle aynı sonuçları verir. Fakat en yüksek ortalama yöntemindeki karmaşık işlemlere gerek kalmadan yapılabilecek çok basit bir bölme işlemi vardır. Bu Victor d’Hondt’un bulduğu ve adı ile anılan yöntemdir. D’Hondt yönteminin esası, bir orantılılık dizisi kurabilmek için büyüklük sıralaması elde etmektir (Türk, 1979:28). Her partinin aldığı oy sırasıyla 1, 2, 3, 4, …. n ’e bölünür ve bir seçim çevresinden çıkarılacak milletvekili sayısına ulaşıncaya kadar bu işlem sürdürülür. Elde edilen paylar parti farkı gözetilmeksizin büyükten küçüğe doğru sıralanır.

Klasik Sainte – Lague Sistemi: Sainte – Lague sisteminde partilerin aldıkları oylar sadece tek sayı bölenlerle yani 1, 3,  5, 7, … ile bölünür (Türk, 1979:30). Bu yöntemle küçük partilerin temsiline olanak verilme oranı artacaktır. D’Hondt yöntemi ile aralarındaki belirgin fark budur.

Sainte – Lague Sistemi (İskandinav Versiyonu): İskandinav ülkeleri, Sainte – Lague sisteminin çok küçük marjinal partilerin de parlamentoya girmesi ile istikrarsız bir durumu önlemek amacıyla ilk böleni 1.4 olarak belirlemişlerdir. İskandinav versiyonunda 1.4, 3, 5, 7, 9, …. ile milletvekillikleri dağıtılıncaya kadar bölme işlemi yapılır. Sistem büyük partileri destekler niteliktedir. Bu sistem parlamentoda küçük partilerin temsil edilmelerini sağlamak amacıyla 3’er aralıklı olarak 1, 4, 7, 10, .. şeklinde uygulanabilir.

Türk Sistemi: Bu sistemin iki türü vardır. İlki, “1.5’la Başlayan Yarımşar Aralı Aritmetik Dizi İle Bölme Yöntemi”dir. Sainte – Lague’nin tam tersi bir işlem yapılmaktadır. Büyük partiler için avantaj sağlayan bir yöntemdir. Bu yöntem çoğunluk hükümetini sağlarken; aynı zamanda güçlü bir muhalefeti de oluşturmaktadır (Üste, 1999:80).

İkincisi de,  “Azalan Tam Sayılı Aritmetik Dizi İle Çarpma Yöntemi”dir. Bu yöntemde, partilerin bir seçim bölgesinden çıkaracağı milletvekili sayısı azalan 5, 4, 3, 2, 1 biçiminde aritmetik diziyle çarpılır (Türk, 1979:36). Bu yöntem, büyük partilerin lehine, küçük partilerin aleyhine sonuçlar çıkarmaktadır.

3.3.3. Barajlı Sistemler

Nispi temsil sistemiyle uygulanan bir diğer yöntem de baraj sistemidir. Baraj, ülke genelinde belli bir oranda oy alma zorunluluğu konması biçiminde olabileceği gibi, ondan bağımsız seçim çevreleri itibariyle yerel bir barajın konması şeklinde de olabilir (Üste, 1999:83).

3.3.4. Nispi Temsil Sisteminin Üstünlük ve Sakıncaları

Nispi temsil sistemi de istenen doğruluğu, adaleti tam olarak sağlayamadığından her ülke tarafından hemen kabul görmemiş, pek çok açıdan eleştirilere uğramıştır. Sistemi destekleyici yönde görüş bildirenler genellikle Avrupa ülkelerinin düşünürleri ve siyasetçileri olmuştur.

Çoğunluk sistemine karşı, nispi temsil sistemini savunanların görüşlerini temellendirdikleri nokta hak eşitliğidir. Partiler, elde ettikleri oy oranında parlamentoda temsil edilirler. “Temsildeki eşitlik” nispi temsil sisteminin adil bir sistem olduğu görüşünün desteklenmesinde kullanılır. Nispi temsil yöntemlerinde genellikle karşılaşılan bu tür sonuçlar seçmenlerin kullandığı hiçbir oyun temsilcisiz kalmamasını ya da temsil edilemeyen oy sayısının çok düşük olmasını sağlar. Aşırı temsil olayı ile ise seyrek karşılaşılır.

Bir diğer üstünlük de, parlamentoda, toplumda var olan her görüşün temsil edilebilmesidir. Yani azınlıkların temsiline olanak tanır. Parlamentoda her ideoloji dile getirilebilir; seçilenlerin çoğunluğunun aldığı her karar seçmen çoğunluğunun isteğini tam olarak temsil eder (Cotteret-Emeri, 1991:77). Böylece toplum içinde siyasal doyum sağlandığından, toplumsal uyum koşulları da bir ölçüde hazırlanmış olur. Seçmenler arasında mevcut olan tüm fikir ve menfaatlerin, mümkün olduğu ölçüde aynı oranda parlamentoda temsil edilmesini sağlar (Nohlen, 1996:24).

Nispi temsil sistemi, modern toplumların gereği olan düşünceler oylaması olarak değerlendirilmektedir. Bunun sonucu olarak da “Seçim artık bir takım yerel çıkarlara dayanmaz.” Seçmenler parti programlarını okuyup değerlendirerek desteklediği, kabul ettiği görüşe evet oyunu atar. (Cotteret-Emeri, 1991:77).

Nispi temsil sisteminin hiçbir yönteminde ikinci tur gerekmediğinden sistemin dürüstçe işlemesi sağlanır. İkinci turdan önceki bir takım pazarlıklarla karşılaşılmaz.

Seçimler sonunda kazanan temsilciler, partilere eşit oranda oya mal olurlar. Seçim sayısı, seçim ölçüsü, değişmez sayı, vb. şeklinde saptanan belli sayıdaki oyu kazanan her parti temsilci sahibi olabilir. Seçmenler, savundukları görüşün, azınlıkta olsa bile parlamentoda temsil olanağına sahip bulunduğunu bildiklerinden seçime katılmada istekli olurlar.

Bu sistemin sakıncalı yönlerinden biri, ülkede var olan partilerin sayısını azaltıcı değil, arttırıcı eğilimlere sahip bir seçim sistemi olmasıdır. Yeni partiler, az da olsa parlamentoda temsilci sahibi olabileceklerini bildiklerinden kolayca ortaya çıkarlar. Her çıkar grubu bir parti kurabilir. Parti sayısının artması, parlamentoda tek bir partinin çoğunluğu sağlayamamasıyla sonuçlanabilir. Bu da hükümetlerin homojen olmasına engeldir. İki ya da daha fazla partinin katıldığı koalisyon hükümetleri kurulur. Koalisyon hükümetlerinde bulunan partiler, kendi programlarını uygulayamadıkları gibi, ortak bir hükümet programı yapma ve uygulamada da çelişkilere düşebilirler. Sık sık hükümet bunalımları ortaya çıkar ve ülkede bir “siyasi istikrarsızlık” ortamı sürekli kendini göstermeye başlar. Koalisyonlar kurulurken bir takım pazarlıklar yapılabilir. Seçimlerden sonra kimin iktidar olacağı seçmenlere değil, parlamento oyunlarına bağlıdır.

Nispi temsil sisteminde, seçmenlerle temsilciler arasında yakın bir ilişki yoktur. Seçim bölgelerinin büyük olması ve binlerce seçmenin var olması, adayın seçmenlerle ilişki kurmasını güçleştirir. Aday seçildiği bölgenin tümünü değil, aynı düşüncedeki bir grup insanı temsil eder. Aday, seçildikten sonra da kendini tüm seçmenlerine karşı değil, parti üyelerine ve partisine karşı sorumlu hisseder. Bu sistem parti disiplinini arttırıcı uygulamalara açıktır. Aday listelerinin parti tarafından düzenlenmesi bunun en belirgin örneğidir. Seçilecek temsilcilerin kim olacağının seçmenler tarafından belirlenmemesi seçime ilgiyi azaltabilir. Seçmen kendini olayın dışında hisseder. Seçime gittikçe daha fazla yabancılaşır.

Nispi temsil sisteminin pek çok uygulamasında hesaplama yöntemleri çok karışık ve zaman alıcıdır. Seçmen oyunu kullandıktan sonra tamamen dışlanmış durumdadır. Temsilcilerin seçilmesi için yapılan hesaplamalar, anlaşılması güç olduğundan fazla ilgi çekmez. Bu durum seçmenlerin oylamaya katılma isteklerini oldukça azaltır. Partiler, genellikle esnek olmayan görüşlerin partileri olduğundan, bölünmeleri topluma da yansır ve kamuoyunda bölünmeler artabilir.

Çoğunluk sistemi ve nispi temsil sisteminde var olan sakıncalar, yeni sistemler aranmasında en önemli etkenlerdir. İlk çalışmalar, genellikle bu iki temel sistemin çeşitli karmaları üzerinde yoğunlaştırılmıştır. Sonuç olarak, çoğunluk sisteminin ağır bastığı, nispi temsil sisteminin ağır bastığı ya da her ikisinin eşit derecede kullanıldığı sistemler ortaya çıkmıştır. Bunlara da karma sistemler ismi verilmektedir. Bu sistemlerde Çoğunluk Yöntemi Ağırlıklı Karma Sistemler, Nispi Temsil Yöntemi Ağırlıklı Karma Sistemler, Dengeli Karma Sistemler olarak çeşitlenmektedir. (Devamı var)

Etiketler: » »
Share

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.