logo

28 Eylül 2018

TÜMSİAD Başkanı Özer’den Bankalara İNSAF Çağrısı

TÜMSİAD Isparta Şube Başkanı Alperen Mustafa Özer, Türkiye ekonomisinin ve üretim koşullarının zorlu sınavlardan geçtiği bir dönemde finans sektörünün “fırsatçılık” yaparak reel sektörü istismar ettiğini belirtti.

Özer, “Biz finansal istikrarı savunurken reel sektörü istismar etmeyen bir finansal sistem istiyoruz. Unutmayalım ki böyle dönemlerin en önemli hastalığı fırsatçılıktır. Sadece ve sadece bu hastalıktan arınmış bir bankacılık sektörü ülke ekonomisine katkıda bulunabilir.” dedi.

Özer, gazetemize yaptığı açıklamada Türkiye ekonomisinin ve üretim koşullarının zorlu sınavlardan geçtiği, reel sektörden finans sektörüne kadar bütün kesimlere büyük sorumlulukların düştüğü bir dönemde olunduğunu söyledi.

Bundan yola çıkarak, bu ayki ana gündem maddesini reel sektör ile finans dünyası arasındaki ilişkiye ayırdıklarını ifade eden Özer, şunları kaydetti:

“Sanayicilerimiz yoğun bir rekabet ortamında üretimlerini sürdürmek ve yeni yatırımlar yapmak istediklerinde, giderek artan bir sermaye ihtiyacı ile karşılaşıyorlar. Ancak sınırlı özkaynaklar, satışların vadeli yapısı ve benzeri nedenlerle mevcut imkanlar bu ihtiyacı karşılamakta yetersiz kalıyor. Ayrıca, sanayide yapısal dönüşüm yatırımları ile ileri teknoloji yoğunluklu sanayi yatırımları için de uzun vadeli nitelikli finansmana ihtiyaç duyuluyor.

Ne var ki ihtiyaç duyulan nitelikli finansmana erişim, halen sanayicilerimizin en büyük sorunlarından biri olmaya devam etmekte; öyle ki, sanayicilerimizin faaliyet kârlarının çok önemli bir bölümü finansman gideri olarak harcanıyor. Yapılan araştırmalar finansmana erişim konusunun, KOBİ’ler açısından daha da büyük bir sorun teşkil ettiğine işaret ediyor. İşte bu koşullar altında bankacılığın az önce ifade ettiğim asli işlevine dönmesi, sanayimiz ve ekonomimizin en hayati konularından birisidir. O halde bu zorlu sürecin kilidini açacak olan en güçlü faktör, bankacılık sektörü başta olmak üzere tüm kesimler olarak ölçülü ve sınırlı kaynakları ne kadar doğru, ne kadar nitelikli ve ne kadar verimli kullanmış olduğumuzdur.”

Bankalarımız sanayicimizin içinden geçtiği süreci anlamamış gibi davranmaktadır…

Mustafa Alperen Özer, içinde bulunulan sürecin, ekonominin tüm oyuncularına, paydaşlara, sektörlere bu konuda bir iç sorgulamayı yaptıracağını ve yaptırması gerektiğini belirterek, “Burada bahsettiğim sadece bankacılık kaynakları ve bunların doğru kullanımı değil, kaynakların geçmişte yanlış tahsis edilmesinde herkesin sorumluluğu ve günahı olduğunun özellikle altını çizmek istiyorum.” dedi.

‘Banka, size hava iyiyken şemsiye verip, yağmur başladığında geri isteyendir’…

Reel sektörüyle, finans sektörüyle bütün paydaşlar olarak herkesin aynı gemide olduğunun açık bir gerçek olduğuna işaret eden Özer, şunları kaydetti:

“Biz TÜMSİAD olarak bugüne kadar bu gerçeği hep göz önünde bulundurduk ve tüm söylemlerimize azami özen gösterdik. Bu bağlamda bankacılık sektörüne yönelik olarak hiçbir zaman popülist bir söylem içinde olmadık. Başta Bankalar Birliği olmak üzere tüm bankalarımızla her türlü ortamda sağlıklı bir ilişki kurmanın ve sürdürmenin, sektörlerimizin çıkarına olacağının bilinciyle hareket ettik ve ediyoruz. Fakat içinde bulunduğumuz dönemde görmekteyiz ki ekonomimiz adeta bir sırat köprüsünden geçerken ne yazık ki bankalarımız sanayicimizin içinden geçtiği süreci anlamamış gibi davranmaktadır. Karşılıklı ilişkilere ne kadar iyi niyetli bakarsak bakalım, ne yazık ki bazı bankalarımızın bu konuda hadlerini aşan bir tutum içerisinde olduklarını üzülerek söylemek durumundayız. Öyle ki ‘Banka, size hava iyiyken şemsiye verip, yağmur başladığında geri isteyendir’ sözünü ne yazık ki sık sık hatırlamak zorunda kalıyoruz. Bankaların maliyet ve giderlerini dürüst çalışan firmalara yıkarak süreci kangren haline getirmesinin örnekleri maalesef her geçen gün çoğalıyor.

İstismar etmeyen bir finansal sistem istiyoruz…

Bankaların açtığı ticari kredilerin en az enflasyon kadar büyümesi gerekirken gidişat eksi yöndedir. Sanayicilerimiz bugün izah edilmesi mümkün olmayan birtakım faiz hadleri ile karşı karşıya bulunmaktadır. Örneğin bugün yüzde 25’lere varan mevduat faizlerine karşın üyelerimizin bizlere ulaştırdığı somut rakamlara baktığımızda, bankaların kredi verirken bu faizin neredeyse iki katına yaklaşan bir kredi faiz oranını talep ettiğini görüyoruz. Bu faiz hadleri hakikaten izaha muhtaçtır. Ayrıca teminat mektuplarında genel ölçüleri aşan oranların yer alması ve neredeyse hiç sorunu olmadan sağlıklı bir şekilde faaliyetlerini sürdüren sanayi kuruluşlarının bile kredilerinin geri çağrılması gibi uygulamalar, ekonominin genel kaideleri ile bağdaşmayan ve kabul edilemeyecek zorlayıcı bir daralmaya yol açmaktadır. İstismar etmeyen bir finansal sistem istiyoruz. Unutmayalım ki böyle dönemlerin en önemli hastalığı fırsatçılıktır. Sadece ve sadece bu hastalıktan arınmış bir bankacılık sektörü ülke ekonomisine katkıda bulunabilir.”

Share

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.