• İYİ Parti Yalvaç Mustafa Kodal
  • MHP Hüyüklü Belediye Başkan Adayı Kadir MİNNET

logo

TARİHİ YALVAÇ HÜKÜMET KONAĞI


Nazif KURUCU
nazifkurucu@hotmail.com

Yapılar dikmek için, tarihi ve kültürü yok etmeye gerek yok! Turizmle on-yirmi katımız gelir elde eden tüm ülkeler, 200-300 yıllık kent dokularını ve yapılarını koruyanlardır. Hiçbir eski yapının yıkılmasına izin vermiyorlar. Eski binaların bulunduğu yüzlerce mahalleyi, değerli müzeler gibi titizlikle koruyorlar. Yeni yapı teknolojileri ve modalar çıktığında; onlar için yeni boş bölgeleri açıyorlar. Tüm Türkiye’den kat be kat çok turist çeken. Paris’e, kimse gökdelenleri görmek için gitmiyor. Ziyaret edilen tüm bölgeler, yüzlerce yıldır korunan tarihi eski yapılardan oluşuyor.

Atatürk döneminde yapılan binalar korunabilseydi; başkent önemli bir turistik merkez olurdu.  Bir de, Ankara ırmakları kanalizasyona dönüştürülmeseydi… Ah, Ah! Eski kişilikli yapılar altmış yıl içinde dört kez yıkıldı. Yeni yapılanlar da on-yirmi yılda bir yıkılıp daha çok katlı oldular. Yıkımlar nedeniyle boşa giden ulusal servet, yüzlerce milyar doları geçer. Bizde güzel olan ne varsa, tahrip ediliyor. Oysa ünlü turizm ülkelerinde, bir insanın bile zor sığacağı daracıklar genişletilmiyor. Bizde ise her şey yıkılıp tarümar edilir ve ortak müteahhitler zenginleştirilir. Başkanlar 18. maddeyi uygulayıp kendi mülkünü köşelere yerleştirir; değerli yerlerin sahiplerini de uzaklara atar. Herhalde yıkmanın vurgunu daha çok! Meclis salonunun oturma şekli değiştirildiği, zaman görmüştük bunu. Eski koltuk, lamba vs…nin sökülmesi, 500 milyara birine verildi. O zaman bu para yirmi milyon dolar kadardı. O akıllı, işi beş milyara bir yıkımcıya vermiş. El değmeden yirmi milyar dolar vurgun… Yıkmayı yasaklamak gerek.

Doğduğum yer olan Yalvaç için, duygusal bir kitap hazırlamaya kalktım. Eski kültürümüzle ilgili üç sanatsal yapı vardı orada.

*1-Istiklal savaşı başlangıcında halkın desteğiyle yapılan Ortaokul.

*2- 1900’lü yılların başında yapılan klasik Osmanlı tarzında Hükümet Konağı.

*3- Cumhuriyet coşkusu ile halkın küçük tasarruflarıyla kurulan deri fabrikası. Ne yazık, şimdi hiçbiri yok.

-Hükümet binası Köstük köyündeki ocaktan çıktığı zaman, sabun gibi yumuşak olup işlenilebilen köfeki taşından yapılmıştı. Çift taraflı, taştan saray merdivenli şahane ve heybetli bir yapıydı. Onu uzaktan görenler bile, devletin yüceliğini hisseder ve içleri huzurla, gururla dolardı. İki metrelik bodrumun üzerinde, beşer metre yüksek iki muhteşem katı vardı. Zeminler dört parmak kalınlığında tahta kaplıydı. Adliyenin geniş ve yüksek salonlarına eskiden halk mahkemeleri dinlemek için doluşurmuş. Ben ilkokuldayken eskisi kadar olmasa da, mahkeme dinleme meraklıları vardı. Adaletsiz karar çıkarsa, haksızlığa uğrayanı tüm halk himayeye alırdı. Yenisini yapmak için, o tarihi sanat şaheserini yıkmışlar. Yüz metre ileride, bir sürü bos arsa vardı. Yerine üç buçuk katli kişiliksiz bir yapı oturtmuşlar. Sonra onu da yıkmışlar. Birilerinin para kazanması için, ille de tarihimizin yıkılması gerekmez.

-Köfeki taşından yapıldığında namına destanlar yazılan Ortaokulu da yok etmişler.

-Şirket binasının üstü kaldırılıp atılmış. Kardan yağmurdan, duvarları da göçmekte.

İlk hükümet konağının resmini bulamıyorum. Birçok dost, “Eski hükümet binasının sureti” diye; yapılıp kısa süre sonra yıkılan ruhsuz betonun fotoğrafını yolluyor. O resimden çokça birikti, ama asıl aradığım eski konağın fotoğrafı yok!

Yıkıp yapma meraklıları! Ne olur, yıkmadan yapın marifetlerinizi. Turist gelecek sanarak, festival numaralarıyla belediyenin ve devletin paralarını tüketmeyin. Tarihimizi belgeleyen şahsiyetli yapıları yıkmayın. Kaldırımları altı ayda bir yenileyerek vurgun vurmayın. Nostaljik sokakları ve taş kaplı daracıkları müteahhit ortaklarınızı zengin etmek için dağıtmayın. Beş on yılda bir çarşı çetelerinin arsalarına, daha çok kat izni vermeyin. Çok katlılar için, yeni boş alanları kullanın.

Foto Kaynak: (YALVAC – Gönderiler (facebook.com)

Etiketler: »
Share

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • Öğretmen ve Üniversite

    10 Aralık 2023 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    Sümerli eğitmen ve şair Ludingirra, günümüzden 4000 yıl önce “Mademki biliyorsun, niye öğretmiyorsun”  diyerek bilginin ve öğretmenin önemini çağlar ötesinden seslendirmiş. “Hiç Bilenlerle Bilmeyenler Bir olur mu” ilahi tebliğinde bilgilenmenin, öğrenmenin ve Hz. Ali’nin “Bana Bir Harf Öğretenin 40 Yıl Kölesi Olurum” sözlerinde öğretmenin önemi en güzel şekilde ifade edilmiş. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, İstiklal savaşında düşmanla olduğu gibi; Cumhuriyetle birlikte “Ülkemizi dünyanın en mamur ve en medenî memleketleri seviyesine çıkartmak”, ...
  • Ramazan Amca’nın Duâsı

    07 Aralık 2023 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    “Sen kendüye ne sanursan ayruğa da anı san. “      Hacı Bektaş Velî 19 yıl önce... Geçirdiğim kalp rahatsızlığı nedeniyle üniversite hastanesinin kardiyoloji servisinde yatıyorum. Oda arkadaşım Ramazan Amca, 80-85 yaşlarında bir Alzheimer hastası... Refakatçisi olan yakınlarından öğrendiğimiz kadarıyla geçmişte çiftçilik yapan bu amcamız  boylu poslu;  ileri derecede görme rahatsızlığı olduğu için kalın camları olan gözlük takan, konuşmayı seven birisi.  Bizi tanımak istiyor; kendimizi tanıtıyoruz, on dakika sonra aynı şeyleri yine soruyor ve...
  • ADA DOĞURAN GÖL

    07 Aralık 2023 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    Bugün dünyamız ve ülkemiz için en büyük tehlike  kuraklık, kıtlık ve  açlıktır. Bunun için dünyayı istedikleri kalıplara sokan, dünyaya şekil veren kapitalizm düzeninin küresel şirketleri dünya nüfusunun azaltılması gerektiğini savunmaktadırlar. Hatta bu maksatla; laboratuvar kökenli salgın hastalıklar, KULLANDIRTTIKLARI ilaçlar, aşılar, gübreler, böcek ilaçları=zehirler, soğuk, sıcak dünya ve uzay savaşları ile havada, suda, karada, hatta uzayda ekosistem tahriplerini devreye sokmaktadırlar. Elbette ülkemiz de bu olumsuzluklardan fazlasıyla...
  • Prof.Dr. Zafer Karaer yazdı: “İYİLİK GÜNÜ MÜ?..”

    16 Kasım 2023 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    Geçmişi 1996 yılına kadar giden, ancak son birkaç yıldır gündemde yer bulan, gerçi yeterince bulduğu tartışılan, 13 Kasım “Dünya İyilik Günü”; benim için oldukça önemli. Çünkü dünyada yerleşik düzene geçildiği 12 bin yıllık insanlık tarihinde,  gerek savaşlar, gerek kötülükler sayesinde, her geçen gün iyilik kelimesi hızla değer kaybetmekte, hatta anlamını kavrayamayan büyük çoğunluk ellerinden gelse; iyilik kelimesini sözlüklerden, tedavülden, ortadan kaldıracaklar. Tabii ki; ülkemizde de aynı tutum ve davranışlar neticesinde özellikle 1...