• İYİ Parti Yalvaç Mustafa Kodal
  • MHP Hüyüklü Belediye Başkan Adayı Kadir MİNNET

logo

Sizce Hangisi?


Prof.Dr. Hulusi Doğan
hulusidogan@mu.edu.tr

Yönetim derslerinde liyakat ve nepotizm (kayırmacılık) konuları öğrencilerin oldukça ilgisini çekebilmektedir.

Öğrencilerin üniversite eğitiminin hemen ardından iş bulma arayış ve endişesi içinde olmaları da bunda etkili olabilir. Öğrencilerin her türlü torpil ve kayırmacılığa karşı olduklarını derslerimde hep görmüşümdür. Ancak bir dersimde yaşadığım tecrübe beni derinden sarsmıştı. Nepotizm (kayırmacılık) konusunu işlediğimiz bir derste, yine öğrenciler kayırmacılığın asla doğru ve etik olmadığını dile getiriyorlardı. Sırasıyla söz alan öğrenciler torpil ve kayırmacılığa sürekli veryansın ediyorlardı. Hatta çoğu zaman derse katılmayıp arka sıralarda sessizce oturmayı tercih edenler bile o gün kükremiş aslanlar gibiydi. Gençlerin hem haksızlığa olan duyarlılıkları, hem de derse yoğun katılımları keyfimi artırmıştı.

Öğrencilerin uzun soluklu yorum, hatta olumsuz örnekler üzerinden eleştiri ve feryatlarını sabır ve dikkatle dinledim. Adeta içlerini dökmüş rahatlamışlardı. Ardından öğrencilere “Sonuç olarak anlaşılıyor ki hiçbiriniz kayırmacılığı doğru bulmuyorsunuz değil mi?” diye sordum. Eksiksiz olarak tüm sınıf “evet” cevabını verdi. İşte o anda ağzımdan ikinci bir soru çıkmıştı bile? “Gençler eğer sizin lehinize bir torpil-kayırmacılık yapılacak olsaydı tavrınız ne olurdu?

Örneğin işe alınmanız için size torpil-kayırmacılık yapılsaydı bunu kabul eder miydiniz? Yoksa yine etik bulmadığınız için red mi ederdiniz?” diye sordum. Sınıfta bir süre sessizlik olmuştu. Belki de çoğu öğrenci böyle bir soru beklemiyordu. Ya da hayatı, ekonomik koşul ve zorlukları, ilke ve değerleri herşeyi yeni baştan sorgulayıp hepsini kendi akıl ve vicdan keselerinde tartıyorlardı. Bu sessizliğe ikinci bir cümleyle kapı araladım.

Öğrencilere “Arkadaşlar bu soruma açık yüreklilikle ve tüm samimiyetinizle cevap vereceğinize inanıyorum. Kayırmacılık lehime de olsa kabul etmezdim diyenler lütfen el kaldırsın!” dedim. Belli bir suskunluğun ardından, el kaldıranlar bir elin parmakları bile etmiyordu.

Hak, adalet, vicdan gibi sözcüklerin yerini derin bir sessizlik almıştı. Bu kadar ateşli söylem ve savunuculuk sonrası kalkan el sayısı beni de tam anlamıyla hayal kırıklığına uğratmıştı. Şaşkınlık ve hayal kırıklığını biraz üzerimden attıktan sonra öğrencilere yeni sorular yönelttim. “Arkadaşlar hepiniz kayırmacılığın doğru ve etik olmadığını biraz önce hep birlikte dakikalarca anlattınız. Eleştirdiniz ve sitem ettiniz. Şimdi lehime olursa neredeyse tamamınız ben de kabul ederdim diyorsunuz? Bu tuhaf değil mi, çelişki değil mi?” diye sordum.

Öğrencilerin verdiği cevap, ileri sürdükleri gerekçeler de ilginçti. “Hocam herkes torpil arıyorsa başka çareniz kalmaz”, “Hocam torpilsiz giremeyecekseniz, siz de ararsınız”, “Hocam herkes torpil arıyorsa, sizin dürüstlüğünüz saflık olur” gibi cevapları sıraladılar.

Ben de kendilerine şu soruları sıraladım.

Biz başkaları kadar mı dürüst olmak zorundayız?
Başkalarının olumsuz eylemleri, bizim de o tür davranışlar göstermemiz için yeter neden midir? Olumsuzluklardan şikayet etme hakkımız, kendi çıkarımıza kadar mı sürmektedir?

Kendi çıkarımıza olduğunda sessiz kalıyorsak, başkalarından, toplumdan nasıl ve niçin şikayetçi olabiliriz? Bizim dürüstlüğümüz menfaat dürüstlüğü mü?

Yoksa erdem dürüstlülüğü mü?

Hangisi?

Etiketler: »
Share

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • Öğretmen ve Üniversite

    10 Aralık 2023 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    Sümerli eğitmen ve şair Ludingirra, günümüzden 4000 yıl önce “Mademki biliyorsun, niye öğretmiyorsun”  diyerek bilginin ve öğretmenin önemini çağlar ötesinden seslendirmiş. “Hiç Bilenlerle Bilmeyenler Bir olur mu” ilahi tebliğinde bilgilenmenin, öğrenmenin ve Hz. Ali’nin “Bana Bir Harf Öğretenin 40 Yıl Kölesi Olurum” sözlerinde öğretmenin önemi en güzel şekilde ifade edilmiş. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, İstiklal savaşında düşmanla olduğu gibi; Cumhuriyetle birlikte “Ülkemizi dünyanın en mamur ve en medenî memleketleri seviyesine çıkartmak”, ...
  • Ramazan Amca’nın Duâsı

    07 Aralık 2023 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    “Sen kendüye ne sanursan ayruğa da anı san. “      Hacı Bektaş Velî 19 yıl önce... Geçirdiğim kalp rahatsızlığı nedeniyle üniversite hastanesinin kardiyoloji servisinde yatıyorum. Oda arkadaşım Ramazan Amca, 80-85 yaşlarında bir Alzheimer hastası... Refakatçisi olan yakınlarından öğrendiğimiz kadarıyla geçmişte çiftçilik yapan bu amcamız  boylu poslu;  ileri derecede görme rahatsızlığı olduğu için kalın camları olan gözlük takan, konuşmayı seven birisi.  Bizi tanımak istiyor; kendimizi tanıtıyoruz, on dakika sonra aynı şeyleri yine soruyor ve...
  • ADA DOĞURAN GÖL

    07 Aralık 2023 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    Bugün dünyamız ve ülkemiz için en büyük tehlike  kuraklık, kıtlık ve  açlıktır. Bunun için dünyayı istedikleri kalıplara sokan, dünyaya şekil veren kapitalizm düzeninin küresel şirketleri dünya nüfusunun azaltılması gerektiğini savunmaktadırlar. Hatta bu maksatla; laboratuvar kökenli salgın hastalıklar, KULLANDIRTTIKLARI ilaçlar, aşılar, gübreler, böcek ilaçları=zehirler, soğuk, sıcak dünya ve uzay savaşları ile havada, suda, karada, hatta uzayda ekosistem tahriplerini devreye sokmaktadırlar. Elbette ülkemiz de bu olumsuzluklardan fazlasıyla...
  • Prof.Dr. Zafer Karaer yazdı: “İYİLİK GÜNÜ MÜ?..”

    16 Kasım 2023 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    Geçmişi 1996 yılına kadar giden, ancak son birkaç yıldır gündemde yer bulan, gerçi yeterince bulduğu tartışılan, 13 Kasım “Dünya İyilik Günü”; benim için oldukça önemli. Çünkü dünyada yerleşik düzene geçildiği 12 bin yıllık insanlık tarihinde,  gerek savaşlar, gerek kötülükler sayesinde, her geçen gün iyilik kelimesi hızla değer kaybetmekte, hatta anlamını kavrayamayan büyük çoğunluk ellerinden gelse; iyilik kelimesini sözlüklerden, tedavülden, ortadan kaldıracaklar. Tabii ki; ülkemizde de aynı tutum ve davranışlar neticesinde özellikle 1...