logo

Salgın Hastalık ve Cehaletin Yarattıkları

 

Prof. Dr. Mehmet ÖZHANLI

Antik hiciv yazarlarından Samsatlı Lukianos, insan psikolojisini şöyle tanımlamaktadır: “… insanların yaşamını iki tyran yönetmektedir: Biri umut öteki korku, ikisini de yararına kullanabilecek kişi, en kısa zamanda zengin olacaktır. Çünkü, insan korktu mu, ya da umdu mu, geleceği öğrenmek ister; bundan hem kaçamaz hem de ister.”. Lukianos, savaş, doğal felaketler ve özellikle salgın hastalıkların etkin olduğu, insanın korkup umuda en çok ihtiyaç duyduğu dönemlerde, falcı, büyücü, şarlatan gibi insanların hızlı bir biçimde çoğaldığını, MS. 2. yy’da Paphlagonia (günümüz Kastamonu ve çevresi) bölgesinde ortaya çıkan “Glykon Kültü” kurucusu Aleksandros’u örnek göstererek anlatmaktadır. Aleksandros, Tynalı (Niğde/Bor) hocası Apollonios’ta öğrendiği büyücülük ve sağaltımı, arkadaşı Byzantiumlu (İstanbul/Kadıköy) Kokkonas ile bir bilicilik merkezi kurarak para kazanmanın yolunu bulur. Bilicilik merkezi için yer seçiminde büyü düşkünü, cahil, saf ve her şeye kolay inandıklarını söylediği kendi memleketi Abonuthekos’u (Kastamonu/İnebolu) seçer. Çok iyi bir senaryo ile planını devreye sokan Aleksandros, MS. 2. yy sonunda meydana gelen depremleri, savaşları ve veba salgınını kullanarak neredeyse yüz yıl devam edecek bir kült/bilicilik merkezi kurdu. Kurduğu bu kehanet ve sağlık merkezi ile insanların korku ve umut duygularını kontrol altına alan Aleksandros, Roma İmparatorluğu içerisinde oluşturduğu paralı mürit ağıyla da bütün olaylardan önceden haberdar olup kehanetlerde bulunarak ismini dönemin dünyasına duyurdu. Kızını eyalet valisi ile evlendirerek, dönemin siyasetçilerini ve zenginlerini rüşvetle elde etti. Namı o kadar çok övüldü ki Kapodokya Valisi MarcusSedatiusSeverianusPart Kralı III. Volagases’e karşı; Roma İmparatoru MarcusAurelius (MÖ. 161–180) Germania üzerine yapacağı seferler için Glykon kehanetine başvurdular. Aleksandros’un savaşı kazanacakları kehanetine kanarak düzenledikleri seferde, Kapodokya valisi bütün ordusunu ve hayatını, MarcusAurelius ise 20 bin lejyonunu kaybetti. Aleksandros ise ilk verdiği kehaneti değiştirerek vali ve imparatorun kehaneti yanlış yorumladıklarını, adamları tarafından halka yayarak ününü daha da pekiştirdi. Aleksandros insanların korku ve umut duygularını yöneterek sayılamayacak kadar çok para kazandı. Kendisini şifacı ve kâhin olarak tanımlayan bu şarlatan 66 yaşında kırılan bacağının kangren olmasıyla öldü. Kendini iyileştirmekten aciz olan biri on binlerce insanı dolandırdı. Aleksandros ve onun gibi daha bir sürü şarlatan, bugün bizim yaşadığımız bu topraklarda yaşadı ve yaşamaya devam ediyorlar. Doğal afetler ve salgın hastalıklar, insanları en aciz hissettiren ve kurtuluş için farklı arayışlara iten durumlardır. Eğer halk pozitif bilimle, felsefe ile eğitilmemiş ve cahil din adamlarının eline bırakılmış ise işte o zaman Aleksandroslar, Fethullahlar ve benzerleri ortaya çıkarlar. Felsefeden, bilimden uzaklaştırılıp cahil bırakılan halklar çok çabuk hurafelere inanır, Aleksandros ve Fethullah gibi zeki şarlatanlara hemen kanarlar. Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorluklarının yıkılma dönemleri incelendiğinde, cahil bırakılmış halkın etrafında toplandığı birçok Aleksandrosların olduğu görülür.  Cehalet, uyanık ve kötü insanların emellerini gerçekleştirmek için uygun iklimi/ortamı sağlar. İşte bugünlerde tamda böyle bir ortam var. Çin’de başlayıp hiçbir devlet sınırının engelleyemediği Korona Virüsünden dolayı bütün insanlar çaresizlik içerisinde çare olabilecek bir ilaç beklemektedirler. Dijital dünyayı ve yapay zekâyı yaratan insanın bir virüs karşısındaki çaresizliği ibretlik bir derstir. İnsanların bugüne kadar karşılaşmış oldukları hastalıklara ilaç bulanlar ve insanın yararına olan bütün teknolojiyi üretenler felsefeyle, bilimle ilgilenen yani doğru bilginin ve aklın gücüne inanlardır. Bunların dışındakiler hurafeler yaratarak insanların korku ve umutlarını kullanıp hiçbir şey yapmadan çok şey yapıyormuş gibi gösterip onları kendi çıkarları için kullananlardır. Lukianos’un doğru tespitiyle insanların korku ve umut duygularını kontrol altına aldığınızda onlara yaptıramayacağınız hiçbir şey yoktur. Korku ve umut, cahilin yularıdır.

Dünya üzerinde milliyetçiliğin, dinciliğin ve savaşların arttığı; bilimin ve bilim insanının değersizleştirildiği bu dönemde bir virüs insanın tek ırk olduğu, bütün savaş silahlarının bir işe yaramadığı gerçeğini bir kez daha insanın yüzüne çarptı. Ancak, bu gerçeğin hiç anlaşılmadığını insanların, bu korkunç salgın karşısındaki tutum ve davranışları belgelemektedir. Sokaktaki halkın dışında, isminin önünde uzun sıfatlar olan her konuda ahkâm kesen diplomalı cahiller ortalıkta kol gezmektedirler. Felsefe ve pozitif bilimle bir eğitim olmadığı sürece halklar cehaletten kurtulamazlar. Gerçek bilim insanlarının değer görmediği, liyakatsiz eğitmen ve yöneticilerin revaçta olduğu toplumlarda hataların tekerrürü kaçınılmazdır. Bu gidişle yeni Aleksandroslar’ın ortaya çıkması yakındır.

Share

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.