• İYİ Parti Yalvaç Mustafa Kodal
  • MHP Hüyüklü Belediye Başkan Adayı Kadir MİNNET

logo

Pisidia Halkı Homonadlar (1)


Prof.Dr. Mehmet ÖZHANLI
mehmetozhanli@sdu.edu.tr

Torosların zirvelerinde kurdukları kale kentlerde oturan Homonadlar, dağların arasındaki vadi ve düzlüklerde tarım, bağcılık yaparak ve de keçi sürülerini otlatarak yaşarlardı. Kışlakları olan kaleleri dışında her kabilenin bir de yaylası vardı. Kabile isimleri daha çok sahip oldukları keçilerin rengine göre belirlenmişti. Birçok kabileden oluşan Homanadların doğa ve iklime karşı verdikleri mücadele dışında en büyük sorunları kabileler arası su, otlak ve sınır kavgalarıydı. Genellikle çobanlar arasında başlayan bu küçük sürtüşmeler, kavgalar yaşlıların ve kabile reislerinin arya girmesiyle tatlıya bağlanır yemek şölenleriyle son bulurdu. Karasal iklimin en sert biçimde yaşandığı bu dağlık coğrafya, burada yaşayanların karakterlerini de sertleştirmişti. Sur görevi gören yüksek dağlarla çevrili yurtlarında dış güçlere karşı korunaklı ve güven içinde yaşayan bu insanlar oldukça sağlıklı, güçlü bir fiziğe ve savaşçı bir karaktere sahiptiler. Bu korkusuz insanlar, kendi ve akraba kabilelerine karşı ne kadar hoşgörülü iseler yabancılara ve komşu bölge halklarına karşı bir o kadar acımasızdılar. Özellikle Pamphylia Bölgesi kentleri, Perge, Sillyon, Aspendos ve Side bunların çapulcu yağma akınlarından bıkıp usanmışlardı. Sadece bunlar değil Isauria, Lykonia ve Phrygia Bölgelerinde yaşayan halklara da bahar aylarıyla birlikte aynı sorunları yaşatıyorlardı. Komşu bölgelere yapmış oldukları bu yağma saldırılarından dolayı tarihe yağmacı dağlı halklar olarak geçmişlerdi. Okuma yazma ile araları hiçte iyi olmayan bu halkın genel ismi, ilk kez Xenephon’un (MÖ 401) yazdığı “On binlerin Dönüşü” (Anabasis)  kitabında “Pisidialılar” olarak geçmektedir. Anadolu dillerinde olan Pisidçe diye bir dil konuşuyorlardı.

Her ne kadar Persler ve Makedonlar bunlara genel çerçevede egemen olsalar da hiçbir zaman bölgenin içlerine tam olarak hükmedemediler. Alabildikleri vergilerle yetinmek zorunda kaldılar. Büyük İskender sonrası bölgenin yönetimini ele geçiren Selevkoslar bile Homonadlara tam olarak boyun eğdiremediler.

Roma, Cumhuriyetten İmparatorluğa geçip Anadolu’ya egemen olmaya çalıştığında karşılaştığı en büyük sorunlardan birini Pisidia Bölgesinde yaşayan bu Homanadlar oluşturmuşlardır. Roma İmparatoru Augustus, Batı Anadolu’nun diğer bölgelerini kolayca ele geçirdi ve Romalılaştırdı. Ancak, Homonadlar yaşadıkları Toros Dağlarına ve güçlü kalelerine güvenerek Roma egemenliğini kabul etmediler ve Roma yandaşı Galatya Kıralı Amyntas’ı da öldürdüler. Bu Amyntas Konya bölgesinde 300 baş hayvanı olan bir iken, Romanın Kilikya valisi Cicero ile kurduğu dostluğa güvenerek Derbe kentinin yöneticisini öldürdü onun mallarına ve yönetim alanına konarak zengin oldu. Yönetimini ele geçirdiği bölgelerin halklarını hiç önemsemeyen bu açgözlü insan kendine hizmet eden Roma’nın çıkarlarını ön planda tutarak Roma yönetiminin güvenini kazandı. Öngörü becerisi yüksek oldukça kurnaz olan Amyntas, Sezar’ın katilerine karşı yapılan Fillipe Savaşında (MÖ 42) önce Brutus ve Cassius’un yanında yer aldı ve savaşı kazanamayacaklarını fark edince, sayesinde büyük bir güç elde ettiği Cicero’ya rağmen Octavian ve Marcus Antonius’un tarafına geçti. Bu yardımdan dolayı Marcus Antonius, kurduğu Galatya – Kapadokya vasal krallığının yönetimini Amyntas vererek onu ödüllendirdi. Marcus Antonius ile Octavian (Augustus) arasında yapılan Aktium Savaşında (MÖ 31), son dakikada daha güçlü gördüğü Octavian’ın tarafına geçerek kendisini kral yapan Marcus Antonius’a karşı savaştı. Savaşı kazanıp Augustus unvanını alan Octavian Roma’da İmparatorluğu ilan ederek kendisine yardım eden Amyntas’ın krallığının sınırlarını Pisidia’yı da içine alacak biçimde genişletti. Aldığı bu destekle Homanad topraklarına saldıran Amyntas Homanadların Reisini öldürerek Pamphylia’nın en önemli liman kenti Side’ye kadar inerek Akdeniz’i krallığının güney sınırı yaptı.

Bu açgözlü şark kurnazı yalaka kralın sonunun ne olduğunu ve Homanadların trajik hikâyesini haftaya okuyacaksınız. Devamı haftaya….

Etiketler: »
Share

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • Öğretmen ve Üniversite

    10 Aralık 2023 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    Sümerli eğitmen ve şair Ludingirra, günümüzden 4000 yıl önce “Mademki biliyorsun, niye öğretmiyorsun”  diyerek bilginin ve öğretmenin önemini çağlar ötesinden seslendirmiş. “Hiç Bilenlerle Bilmeyenler Bir olur mu” ilahi tebliğinde bilgilenmenin, öğrenmenin ve Hz. Ali’nin “Bana Bir Harf Öğretenin 40 Yıl Kölesi Olurum” sözlerinde öğretmenin önemi en güzel şekilde ifade edilmiş. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, İstiklal savaşında düşmanla olduğu gibi; Cumhuriyetle birlikte “Ülkemizi dünyanın en mamur ve en medenî memleketleri seviyesine çıkartmak”, ...
  • Ramazan Amca’nın Duâsı

    07 Aralık 2023 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    “Sen kendüye ne sanursan ayruğa da anı san. “      Hacı Bektaş Velî 19 yıl önce... Geçirdiğim kalp rahatsızlığı nedeniyle üniversite hastanesinin kardiyoloji servisinde yatıyorum. Oda arkadaşım Ramazan Amca, 80-85 yaşlarında bir Alzheimer hastası... Refakatçisi olan yakınlarından öğrendiğimiz kadarıyla geçmişte çiftçilik yapan bu amcamız  boylu poslu;  ileri derecede görme rahatsızlığı olduğu için kalın camları olan gözlük takan, konuşmayı seven birisi.  Bizi tanımak istiyor; kendimizi tanıtıyoruz, on dakika sonra aynı şeyleri yine soruyor ve...
  • ADA DOĞURAN GÖL

    07 Aralık 2023 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    Bugün dünyamız ve ülkemiz için en büyük tehlike  kuraklık, kıtlık ve  açlıktır. Bunun için dünyayı istedikleri kalıplara sokan, dünyaya şekil veren kapitalizm düzeninin küresel şirketleri dünya nüfusunun azaltılması gerektiğini savunmaktadırlar. Hatta bu maksatla; laboratuvar kökenli salgın hastalıklar, KULLANDIRTTIKLARI ilaçlar, aşılar, gübreler, böcek ilaçları=zehirler, soğuk, sıcak dünya ve uzay savaşları ile havada, suda, karada, hatta uzayda ekosistem tahriplerini devreye sokmaktadırlar. Elbette ülkemiz de bu olumsuzluklardan fazlasıyla...
  • Prof.Dr. Zafer Karaer yazdı: “İYİLİK GÜNÜ MÜ?..”

    16 Kasım 2023 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    Geçmişi 1996 yılına kadar giden, ancak son birkaç yıldır gündemde yer bulan, gerçi yeterince bulduğu tartışılan, 13 Kasım “Dünya İyilik Günü”; benim için oldukça önemli. Çünkü dünyada yerleşik düzene geçildiği 12 bin yıllık insanlık tarihinde,  gerek savaşlar, gerek kötülükler sayesinde, her geçen gün iyilik kelimesi hızla değer kaybetmekte, hatta anlamını kavrayamayan büyük çoğunluk ellerinden gelse; iyilik kelimesini sözlüklerden, tedavülden, ortadan kaldıracaklar. Tabii ki; ülkemizde de aynı tutum ve davranışlar neticesinde özellikle 1...