logo

Özyalvaç Gazetesi Arşivinden (1974)

VERGİLER AÇIKLANDI

Geçtiğimiz sayılarımızda bir kısmını yayınladığımız 1972 mali yılında ilçemiz vergi mükelleflerinin ödedikleri vergileri vermeye devam ediyoruz:

Necati Karahan 2460 TL,

Nuri Yolcu 2465 TL,

Uğur Dirik 2450 TL,

Nuri Öztürk 2450 TL,

Mustafa Kucur 2450 TL,

Şeref Çetinkaya 2405 TL,

Celal Köseli 2350 TL,

Ertan Derici 2340 TL,

A.İhsan Gökkaya 2305 TL,

Kenan İnce 2260 TL,

Mazlum Köseli 2250 TL,

Mehmet Latifoğlu 2205TL,

Mevlüt Demirbaş 2150 TL,

Osman Çakalak 2150 TL,

Remzi Tekeli 2105 TL,

Orhan Aydoğan 2100 TL,

Osman Kapçı 2040 TL,

İbrahim Menekşe 2005 TL,

Ali Serin 2000 TL,

Hikmet Kabuloğlu 2000 TL,

Ramazan Esen 335 TL,

Kamil Komsuoğlu 250 TL,

Abdurrahman Kapçı 605 TL,

Halis Baş 340 TL,

Hikmet Yıldırım 460 TL,

İbrahim Karaköse 460 TL,

  1. Emin Esen 195 TL,

Yusuf Yalçın 945 TL,

Galip Gündoğan 230 TL,

Mehmet Dirik 150 TL,

Ahmet İ.Burdurlu 480 TL,

Faruk Burdurlu 480 TL,

Muammer Aşçı 165 TL,

Hasan Alpaslan 675 TL,

Ziya Erdal 185 TL,

Yusuf Ali Saygın 545 TL,

  1. Kemal Akyıldız 240 TL,

Neşet Doğan 525 TL,

Turgut Karaköse 480 TL,

Hayri Destici 200 TL,

Osman Durutürk 735 TL,

Hurşit Bardakçı 540 TL,

Ramazan Hacıbekiroğlu 225 TL,

İzzet Çırak 385TL,

Mevlüt Bozkurt 375 TL,

Cemal Deniztaş 200 TL,

Hasan Özek 120 TL,

Abdullah Dayıoğlu 280 TL,

Ramazan Çaylı 45 TL,

Ramazan Çakıroğlu 300 TL,

Mehmet Cömert 140 TL,

A.Rıza Küçüksaraç 180 TL,

Kamil Erkek 80 TL,

Mustafa Keskinkılıç 355 TL,

Mustafa Çallıoğlu 15 TL,

Ali Kaplan 580 TL,

Remzi İnce 80 TL,

Avni Kalaycı 310 TL,

İhsan Aslan İnce 40 TL,

Emin Şallı 970 TL,

Şakir Şerbetçi 875 TL,

Mustafa Solmaz 445 TL,

Abbas Ulaş 60 TL,

Hasan Ulaş 60 TL,

Sadık Demirli 425 TL,

Durmuş Ali Erkal 174 TL,

Hasan Bayram 440 TL,

Muzaffer Sakallı 90 TL,

Mevlüt Selver 440 TL,

Tosun Türkoğlu 110 TL,

vergi ödemişlerdir.(devamı var) -3 Haziran 1974-

 

Çınaraltı Sohbetleri

HELVA BAYRAMI

“Gönül ne kahve ister ne kahvehane

Gönül kahve ister, kahve bahane”

Bu sözler sadece güzel dizelendiği ve kafiyeli olduğu için yazılmadı. Bu dizilen iki mısraın anlam yönünden bize sunduğu hikmetleri vardır ki atalarımız bu sözü sarf etmişlerdir…

Geçtiğimiz 14 Temmuz Pazar günü komşu ilçemiz Şarkikaraağaç’ta her yıl geleneksel düzenlenen HELVA BAYRAMI’nı kutladık. Bu güzel gelenek komşu ilçemizde artık yerleşmiş ve tüm hemşerilerini oraya, vatanlarına çektiği gibi eşin dostunda katılmasını sağlamıştır.

Aslında böyle mutlu günleri bir vesile ile anlamak, kutlamak yurdumuzun her yerinde birden türeyi verdiğinden gına verir duruma gelmiş gibi görünmektedir. Fakat ne var ki yurdumuzun her bölgesinde oturan insan kendi belgesinin tanıtılması, çevrede değil de tüm yurt hatta dünya sathında anılmasını arzular.

Yine dışarıda bulunan hemşerilerinin beldesin- de dönüp şöyle bir defacık olsun bakıp ilgilenme- sini duyurmak içindir.

Belde dışında bulunanlar çıktıkları kabuklarına dönerek dert ve dileklerle el ele gönül gönüle deva bulmaya çalışmalıdırlar.

Ve bütün bunlar bir nevi bu yönden de etkindir. Bayramlar, törenler, festivaller ve buna benzer günler bir beldenin turizm yönünden, beldeye hizmet yönünden yararı olduğu kadar ekonomik yönlerden de yararı olacaktır.

İşte çevremizde komşu ilçelerimiz bile böyle mutlu günleri birlikte kutlarken bizim Yalvaç olarak eli kolu bağlı hiçbir şey yapamamanın aczi içinde başkalarının düğününe bayramına katılmak ne kadar üzücü değil mi? -22 Temmuz 1974-

 

Mektuplar

MEHMETÇİK’E

Yiğit kardeşim benim… Emin ol bu kelime hiç kimseye sana yakıştığı kadar yakışmaz. İşte sen o kadar büyüksün.

Dâvân kadar…

Hatırlıyor musun, bir gün Çin Seddi’ne dayan- mıştık seninle.

Malazgirt’te omuz omuza idik bir Cuma sabahı.

Sonra gümüş tekneli gemileri karadan yürütme- dik mi seninle?

Söyletmedik mi kendilerine Türk kavuğunun kendi külahlarından üstünlüğünü? Açık bırakmadık mı tarih babanın ağzını bir karış?

İşte yine vakit geldi.

Kıbrıs’tayız bu defa. Barışın da savaşın da dilini en iyi sen bilirsin Mehmedim. Yalan şunun bunun dostluğu, insanlığı. Ne varsa kendimizde var yine, Hakkı savunmak şerefi yine bizim.

Beşparmak dağlarında güneş ne güzel doğu- yordur şimdi ay yıldızla yan yana.

Şehitlik geçiyordur senin aklından. Ermek istiyorsundur öldükten sonrada yaşamanın sırrına.

Göğsünde dalga dalga bir mehterin bestesi tekbir seslerine karışıyordur, Akdeniz’in dalgalarına. Gülümsüyorsundur ölüme ve düşmana inat. Ve selam gönderiyorsun bütün dünyaya Magusa’dan.

Ya ben, ya biz? Gözümüz de, gönlümüz de sende. Bizim de elimiz tetikte sıramızı bekliyoruz.

SERTOĞLU          -19 Ağustos 1974-

 

ZAFER ÇAĞRISI

Düşmandır üç millet bana tarihte

Bunları Çin, Moskof, Yunan biliriz!

Ayak öper hepsi Fetih gününde

Hep birden gelseler ezer geliriz…

Mehmedim bak Yunan kudurmuş her hal,

Göster Türklüğünü Yunan’a derhal,

Türk gülleyle gelir sanmak da ne hal,

İmanın verdiği güçle geliriz…

Mehmedim coştu da taştı cihana,

Öcümüzü almaya geldik Kıbrıs’a

Kıbrıs gelin olmuş, güvey olmaya:

On değil, kırk milyon Türk’e geliriz…

Yeşil renkler duvak idi adaya,

Yeşil renkler mezar olmuş kızlara,

Hakkın kırbacını vurup Yunana,

Kanlı urganları takar geliriz…

Gözyaşların dinsin ey yavru vatan,

Mehmedimin sana borcudur bu can

Tüketinceye dek damarımda kan,

Şahadet şerbeti içer geliriz…

Ben adalet, Ordum divan Kıbrıs ta,

Ben gözyaşı, Ordum mendil Kıbrıs’ta,

Türk mührünü vurduk yine Kıbrıs’ta,

Göklere bayrağı çeker geliriz.

Yusuf KÖKTEN   -19 Ağustos 1974-

Etiketler: » »
Share

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.