logo

NİÇİN OKUYORUZ?


Prof.Dr. Hulusi Doğan
hulusidogan@mu.edu.tr

“Öğrenme nedir?” sorusunu kendime de, öğrencilerime de sıkça sorarım. Her seferinde çok değişik cevaplar da almışımdır. Bu soru benim için oldukça önemlidir. Çünkü bu soruya verilecek cevaplar, bilgi ve bilimin, anlam ve değerini ne denli kavrayıp, önemsediğimizi de göstermektedir. Ayrıca bireyin niçin okuduğu, okulun kendisi için ne anlam taşıdığına da ışık tutmaktadır.

Sorunun en net ve kısa cevabı ise “sürekliliği olan davranış değişikliğidir.” Öğrenmeden söz edebilmek için okuyup, gözlemleyip, deneyimlediklerimizin bizde davranış değişikliği yaratması gerekir. Onun için öğrenmenin kaynağı sadece kitaplar değildir. Kimi zaman kendimize örnek aldığımız bir öğretmendir. Kimi zaman hayatta başımıza gelen bir olaydır. Bazen de başkalarının yaptıklarından ya da yaşadıklarından çıkardığımız derslerdir. Hatta yaşanılan olaylar, örnek alınan davranışlar kişiler üzerinde çok daha öğretici ve kalıcı olabilmektedir. O nedenle öğrenmenin sadece okullarda değil, hayat okulunda da sonu olmayan bir süreç olduğu söylenir. Önemli olan çevreye, yaşadıklarımıza öğrenme niyetiyle bakabilmektir.

Eğer öğrenme uzun süreli bir davranış değişikliği ise, derslerde okuyup okuttuğumuz bilgiler bizlerde, öğrencilerde ne kadar davranış değişikliği oluşturabiliyor? Yoksa bunlar ders geçmek için ezberleyip, sınavlardan hemen sonra kurtulduğumuz birer yük olarak mı görülüyor? Ya da bunlar diplomaya giden yolun zorunlu, sevilmeyen ama tekrarlanan hamallıkları olarak mı algılanıyor? Eğitimin ana amacı öğrenme mi, yoksa diploma olarak mı görülüyor? Okullar öğrenmenin ana merkezleri olarak mı, yoksa daha çok diplomaya ulaşmanın araçları olarak mı görülüyor?

“Puanım bu bölüme yettiği için bu okula geldim”, “o bölümü bitirsen ne olacak iş mi bulabileceksin?”, “o bölümü oku belki öğretmen atanırsın”, “şimdi mühendisler de boşta”, “üniversiteyi bitirdi hala işsiz”, “boş gezme bari yüksek lisansa devam et” gibi sıkça duyduğumuz soru ya da cümleler, sanırım yukarıdaki soruların birçoğuna cevap vermekte. Kısacası hayatın ekonomik zorluklarıyla bizler öncelikle eğitimin, öğrenmenin önce insan, birey olmak için gereken bir süreç olduğunu ıskaladık. Belki de öğrenmenin davranış değişiliği, diplomanın ise salt bir belge olduğunu unuttuk. İnsanda diploma, diplomada sürekli iş aradık. Ancak öğrenen insanın önce kendini bilen insan olduğunu belki de tam kavrayamadık. Kısacası diploma için mi öğrenemedik? Öğrenemediğimiz için mi işsiz, mutsuz diplomalılar olduk? Yoksa öğrenemediğimizi mi öğrenemedik? Ya da öğrenmeyi mi öğretemedik? Hangisi acaba dostlar?

Etiketler: »
Share

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • TANRIYA KARŞI HATA YAPMAYACAKSIN

    16 Nisan 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    Erkenden uyanan Pomponius avludaki çardağın altında oturmuş; yorgun, boş bakışlarla etrafına bakınıyordu. Auxanousa günaydın diyerek gelip karşısındaki sandalyeye oturdu. Pomponius gözünün ucuyla ona bakarak; “bir haftadır senin yüzünden doğru düzgün uyuyamıyorum. Yatakta dönüp duruyor ve durmadan sayıklıyorsun.” Auxanousa mahcup bir biçimde başını hafif öne eğerek, her gece aynı rüyayı görüyorum. Oğlumuz Terentius karşımda durup bana bakıyor. Bakıyor dediysem o ela güzel, sevgi dolu gözleriyle değil. Zift gibi bir siyahlıkla dolu göz çukurları...
  • Öğretmen ve Üniversite

    10 Aralık 2023 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    Sümerli eğitmen ve şair Ludingirra, günümüzden 4000 yıl önce “Mademki biliyorsun, niye öğretmiyorsun”  diyerek bilginin ve öğretmenin önemini çağlar ötesinden seslendirmiş. “Hiç Bilenlerle Bilmeyenler Bir olur mu” ilahi tebliğinde bilgilenmenin, öğrenmenin ve Hz. Ali’nin “Bana Bir Harf Öğretenin 40 Yıl Kölesi Olurum” sözlerinde öğretmenin önemi en güzel şekilde ifade edilmiş. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, İstiklal savaşında düşmanla olduğu gibi; Cumhuriyetle birlikte “Ülkemizi dünyanın en mamur ve en medenî memleketleri seviyesine çıkartmak”, ...
  • Ramazan Amca’nın Duâsı

    07 Aralık 2023 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    “Sen kendüye ne sanursan ayruğa da anı san. “      Hacı Bektaş Velî 19 yıl önce... Geçirdiğim kalp rahatsızlığı nedeniyle üniversite hastanesinin kardiyoloji servisinde yatıyorum. Oda arkadaşım Ramazan Amca, 80-85 yaşlarında bir Alzheimer hastası... Refakatçisi olan yakınlarından öğrendiğimiz kadarıyla geçmişte çiftçilik yapan bu amcamız  boylu poslu;  ileri derecede görme rahatsızlığı olduğu için kalın camları olan gözlük takan, konuşmayı seven birisi.  Bizi tanımak istiyor; kendimizi tanıtıyoruz, on dakika sonra aynı şeyleri yine soruyor ve...
  • ADA DOĞURAN GÖL

    07 Aralık 2023 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    Bugün dünyamız ve ülkemiz için en büyük tehlike  kuraklık, kıtlık ve  açlıktır. Bunun için dünyayı istedikleri kalıplara sokan, dünyaya şekil veren kapitalizm düzeninin küresel şirketleri dünya nüfusunun azaltılması gerektiğini savunmaktadırlar. Hatta bu maksatla; laboratuvar kökenli salgın hastalıklar, KULLANDIRTTIKLARI ilaçlar, aşılar, gübreler, böcek ilaçları=zehirler, soğuk, sıcak dünya ve uzay savaşları ile havada, suda, karada, hatta uzayda ekosistem tahriplerini devreye sokmaktadırlar. Elbette ülkemiz de bu olumsuzluklardan fazlasıyla...