logo

MİLLÎ MÜCADELE DÖNEMİ’NDE YALVAÇ

(Geçen haftadan devam)

Kuva-yı Milliye’nin hazırlık döneminde Isparta Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ile yapılan işleri şu şekilde özetleyebiliriz:

  • Normal asker yükümlülüğüne girenler, Nazilli cephesine gönderilerek, onların masraflarını karşılamak üzere ‘Okturva Resmi’ adı altında nakliyecilerden ve askere gidemeyecek durumda olanlardan iki yüzer lira bedel alınarak, halktan toplanan diğer para erzak, giyecek gibi eşyalarla her cins ve çaptaki silahlar, mermi, kasatura vb. savaş malzemesi Nazilli (Köşk) cephesine sevk
  • Yine halkın elindeki at, kısrak, merkep, deve taşıt araçları bir makbuz karşılığında ‘Tekalifi Milliye’ adına toplandı.
  • Batıda olduğu gibi Isparta’da da Kuva-yı Milliye’nin teşekkülü dağda gezen efelere verildi. Bunlardan Mahmut Efe ve Dereli Hafız milli kuvvetlere katılırken Eğirdir’de 47 eşkıya gönüllü olarak Kuva-yı Milliye teşkilatına katıldılar (Köstüklü 1989: 489). Yalvaç’ta asker toplama işi Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti marifetiyle gerçekleştirilmiştir. Toplanan kuvvetler Ispartalılarca, Yunan’a karşı savaşmak üzere gönüllü olarak oluşturulan ‘Demiralaylar’a katılıyorlardı. Yalvaç’tan 1889-1890 doğumlu gönüllüler peyderpey Denizli’nin batısındaki cepheye gönderilmişlerdir. Resmî yazışmalardan Yalvaç’tan bir milli bölük kurulduğu anlaşılmaktadır (Köstüklü 2010:205- Yıllık 1983: 35).

Bilindiği gibi Isparta yöresi gizli antlaşmalarla İtalya’ya bırakılmıştı. İtalya’nın Yunanlılara göre işgal ettikleri alanlarda halka daha iyi davranmaları, rahatsız edici tavırlardan uzak durmaları yüzünden Kuva-yı Milliyenin faaliyet alanı Batı cephesinde, Yunanlılara karşı olmuştur. Fakat işgalin korkutucu yüzünden dolayı İtalyanlar da başlangıçta endişe uyandırmışlardır.

Denizli’den gelen Ispartalı bir grup, Aydın ve Nazilli’den gelen göçmenlere dayanarak, Yunanlıların buralarda yaptığı zulümleri Isparta’da anlatmaları, İtalyanların Antalya’dan sonra Isparta’yı da işgal edecekleri endişesini doğurdu ve direniş çalışmaları artırıldı (Yıllık 1983: 33). Resmi makamlardan aynı doğrultuda haberler geliyordu. Burdur Askerlik Şubesi Başkanı Albay İsmail Bey 17 Mayıs 1919’da 57. Tümene çektiği bir telgrafta, “İtalyan kuvvetlerinin Antalya’da işgal alanını genişletmekte oldukları, halktan imza toplayarak işgali tasvibe çalıştıkları için bunu önlemeye yönelik, gizli bir teşkilat kurulmasını” teklif etti (Aydınel 1990: 79). Yine aynı telgrafta “Isparta ve Uluborlu’nun yerli Rumlarının İzmir’e gidip, Rum çetelerine katıldıkları, Isparta ve Eğirdir’de de aynı tür propaganda faaliyetlerine giriştikleri” haberi verilmiştir (Aydınel 1990: 81).

İtalyanlar 28 Haziran 1919’da Isparta’ya, işgal maksadı ile geldilerse de Isparta’da kurulan milli teşkilatın etkisi ile bir hafta sonra Isparta’yı terk etmek zorunda kaldılar (Yıllık 1983: 34). Bundan dolayı Anadolu’yu işgal eden devletlerden yalnız İtalya’ya karşı diğer yörelerde olduğu gibi, Isparta bölgesinde de silahlı direniş olmamıştır.

 

TBMM’NİN KURULMASINDAN SONRA GELİŞEN OLAYLAR

19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan Mustafa Kemal’in bundan sonraki faaliyetleri; Millî Mücadele fikrini ortaya koyarak vatandaşlara bu bilinci aşılama ve teşkilatlanma işlerine koyulmak oldu. Samsun’dan sonraki ilk durağı Havza’da buna yönelik çalışmalarda bulundu. İzmir’in işgalini kınayan telgrafların çekilmesini, protesto mitinglerinin yapılmasını, Müdafaa-i Hukuk Cemiyet’lerinin kurulmasını istedi. Bunların etkisi bütün yurtta olduğu gibi Yalvaç’ta da görüldü. Miting yapılması, protesto telgrafın çekilmesi Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin kurulması Havza Genelgesi’nin sonuçlarındandır.

M. Kemal’in Havza’dan sonraki yolculukları Amasya’da genelge yayımlamak, Erzurum ve Sivas’ta kongreler yapmak şeklinde devam etmiş ve bu çalışmalar M. Kemal ve teşkilatının Anadolu’da etkinliğini artırmıştır. Bunun sonucunda İstanbul Hükümeti ile bir görüşme gerçekleşmiş ve Amasya’da yapılan görüşmelerin sonunda (20-22 Ekim 1919) İstanbul’da Osmanlı Meclisi Mebusanı’nın toplanması sağlanmıştır. Ocak 1920’de toplanan ve tarihe ‘Son Osmanlı Meclisi Mebusanı’ diye geçen meclise, Isparta milletvekili olarak bir Yalvaçlı seçilmemişse de aslen Yalvaçlı olan Ömer Vehbi (Büyükyalvaç) Bey Konya mebusu olarak katılmıştır. Mecliste Müdafaa-i Hukukçuların grubu olan Felahı Vatan’ın aktif bir üyesi olan Vehbi Hoca, İstanbul’un işgal edileceği haberleri üzerine Felahı Vatan’ın görüşlerini sunmak üzere Sultan Vahdettin ile görüşmeye katılan üç kişilik grubun üyelerinden biridir. Vahdettin’in ‘meclisteki konuşmalarımıza dikkat edelim’ uyarısına cevap vermiş ve: “Efendim ne yapsalar milleti yıldıramazlar, millet hilafet ve saltanat makamına sadıktır. Memleketin kurtarılması için savaşıyoruz müsterih olunuz padişahım.” diyen kişi olmuştur (Özgül 1989: 132).

Fakat son meclis 28 Ocak 1920’de kabul ettiği Misak-ı Milli kararları yüzünden İtilaf Devletlerinin tepkisini çekmiş, kararın geri alınması konusunda yapılan baskılara direnmiştir. Bunun sonunda İstanbul, İtilaf Devletleri tarafından resmen işgal edilmiştir 16 Mart 1920. İşgalden parlamentoda nasibini almış, basılmış ve üyelerin bir kısmı tutuklanarak Malta adasına gönderilmiştir. Kalan milletvekilleri başka yerde toplanarak meclisi süresiz tatile sokmuşlar ve Meclis, padişah tarafından da feshedilmiştir (11 Nisan 1920). Bu durum M. Kemal’e Ankara’da yeni bir meclisin açılması fırsatını vermiştir. Ankara’da toplanan meclise, kapanan Osmanlı meclisinin milletvekillerinin de katılmalarına izin verildiğinden, Ömer Vehbi Bey Konya Mebusluğu görevini ilk TBMM’de de devam ettirecektir (Çevik 2002: 304).

Yalvaçlılar, 16 Mart 1920’de İstanbul’un işgal edilmesine de Yalvaç Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti önderliğinde tepki gösterdiler. İşgalden bir hafta sonra belediye önünde 15 bin kişinin katıldığı bir miting düzenlenmiş ateşli konuşmalarla İstanbul’un işgali protesto edilmiştir. Hazırlanan protesto metni, Antalya’daki İtalyan temsilcisi vasıtasıyla ilgili makamlara gönderilmiştir. Bir sureti de Miting Heyeti Temsiliyesi namına Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ve Belediye Reisi Remzi Bey imzası ile Heyeti Temsiliye Riyaseti’ne takdim edilmiştir (Köstüklü 2010: 204).

23 Nisan 1920’de Ankara’da toplanan fevkalade selahiyete haiz TBMM’ye Yalvaç’tan Osman Ağazade İsmail Remzi Bey (Berkün) Isparta mebusu olarak seçilmiş ve Ankara’ya gönderilmiştir (Kum 1952: 65). Aynı yılda yapılan İlk Genel Meclisi Üyeliği’ni de Yalvaç’tan Ethem Bey seçilmiş ve Ekim ayı içinde Isparta’ya gitmiştir (Böcüzade 1983: 366). Fakat Ethem Efendi, Yalvaç’ta bulunduğu Maarif Memurluğu görevi dolayısıyla toplantılara katılamamış, yerine mahallinde Yusuf Efendi adında birisi seçilerek toplantılara bu zat katılmıştır (Böcüzade 1983: 389).

Millî Mücadele dönemi Yalvaç Tarihinin önemli bir olayı Konya’da çıkan Delibaş Mehmet İsyanı’nın Yalvaç’a sirayet etmesidir. Daha önce iki defa isyan eden Delibaş, üçüncü isyanında 2 Ekim 1920’de Çumra’yı ele geçirip ertesi gün de Konya’yı bastı (Yurt Ansiklopedisi-YA: 3530). Haber Isparta’ya Afyonkarahisar’dan, “Konya’nın Bozkır Kazası cihetinden Delibaş Mehmet adında bir çete reisinin Kuva-yı Milliye aleyhine bir, iki bin kişilik bir kuvvetle, Konya hükümetini zabt, bütün memur görevlilerini azl ve ifna ettiği telgraf hatlarını keserek haberleşmeyi önlediği hatta bunların Yalvaç ve Karaağaç’ı işgal ettikleri” şeklinde bildirilmiştir (Böcüzade 1983: 367) Gerçekten de isyancılar Konya’ya sahip oldukları günlerde yalnız Yalvaç ve Karaağaç’a değil, Akşehir, Beyşehir ve Ilgın’a da hâkim olmuşlardı (Tansel: 1973: 128-129). 6 Ekim’de Refet Bele komutasındaki birlikler karşısında tutunamayıp çevre ilçelere dağılan asiler (YA: 3530) 9-10 Ekim’de Akseki’yi işgal ederek çevredeki ilçelere bir bildiri yayımladılar, Yalvaç’a da gönderilen bu bildirilerde asiler; “Halife tarafında olduklarını ve bu yolda yürüyeceklerini söylüyorlar ve kendileriyle işbirliği yapılmasını” istiyorlardı (Tansel 1973: 129).

Isparta Milletvekili ve ‘Demiralay’ komutanı Hafız İbrahim’in verdiği bilgilere göre Şarkikaraağaç’ta bazı kimseler cahillik sebebiyle ne olacağını idrak edemeyerek’ isyancılara katılmışlardı” (Köstüklü 2010: 205).

Ayaklanmanın bastırılması için üç ayrı birlik oluşturuldu. Demirci Mehmet Efe maiyetinde, Denizli Kuva-yı Milliye birlikleri olduğu halde kendisine (YA: 3530) Hafız İbrahim Bey komutasındaki Demiralay erlerinden bir kısmı da eşlik ediyordu (Böcüzade 1983: 367). 10 Ekim 1920’de başlayan harekât; Yalvaç, Şarkikaraağaç, Eğirdir yönünde ilerleyen Demirci kuvvetleri tarafından başarıya ulaştırılmış ve bölge asilerden temizlenmiştir. İsyanı bastırmakla görevli diğer iki kişiden Refet Bey, Çumra; Yarbay Osman da Seydişehir’i kurtararak Delibaş ayaklanması 23 Ekim 1930’de tamamıyla sona erdirilmiştir (YA: 3530).

O günlerde Yalvaç’ta bulunan Naci Kum da bu durumu teyit ederek, “Yalvaç halkı Ekim 1920 isyanının bastırılması def edilmesi yolunda hükümete ve milli gayeye bağlılıklarını maddi fedakârlıkla da göstermişlerdir.

Ancak buna rağmen isyancıların Yalvaç’taki faaliyetleri sırasında, onlarla iş birliği yaptıkları gerekçesi ile 15-20 kadar kişi Akşehir’e götürülmüş ve yargılanmadan idam edilecekleri sırada İstiklal Mahkemeleri duruma el koymuş, Yalvaç’a getirilen zanlılar Yalvaç’ta yapılan muhakemeleri sonunda suçsuz görülerek serbest bırakmışlardır” (Köstüklü 2010: 206) şeklinde kıymetli bir bilgi aktarmıştır.

Sakarya Savaşı öncesinde Türk milleti bütün varını ortaya koyarak maddi ve manevi hazırlıklarını tamamlamıştı. Türk milleti üstün Yunan kuvvetleri karşısındaki açığını, ancak kabiliyeti ve taktik açıdan kapatabilecekti. Yalvaç, cephenin güney kesiminde olduğu için Yunanlıların muhtemel bir Türk ordusuna güneyden çevirme harekâtın karşısında jeopolitik yönden büyük bir ehemmiyet taşımakta idi. Bu yüzden Türk Genel Kurmayı Yalvaç’ta mühim bir savunma hattı oluşturdu. “Yunan taarruzu karşısında üç müdafaa mevzi meydana getirilerek yurdun savunmasına girişildi. Kuzey güney istikametinde oluşturulan bu üç savunma mevziin üçüncüsünü ve en güneyini teşkil etmekte olup Sakarya nehri ile Porsuk çayının birleştiği noktadan başlayan ve Akdağ, Bolvadin, Çay, Sultan dağları ve Yalvaç’ın batısındaki Karakuş dağlarına kadar uzanıyordu. Yine Batı Cephesi Komutanlığınca sık sık verilen emirlerde, “düşmanın Bolvadin-Çay üzerinden yapacağı taarruzda kuzey harekâtını emniyete almak için Akşehir-Yalvaç istikametlerini örtmesi” ısrarla istenmekteydi. Akşehir, Yalvaç, Çay Bolvadin mıntıkasının savunulması ile ilgili olarak şu tertibat alınmıştı: Mürettep Tümen, Bolvadin-Çay hattında düşmanla teması muhafaza edecek, üstün taarruzlar karşısında, adım adım kuvvetinin çokluğu ile Çay-Akşehir, bir kısım kuvvetiyle de Yalvaç istikametinde çekilecek, Karakuş dağını savunacaktı (TİH 1972: 72).

27-28 Temmuz 1921 saat 16.00’da Batı Cephesi Komutanlığı verdiği emirde: “Mürettep Tümenden Bolvadin-Çay hattına ilerleyen Yunan kuvvetinin keşif ve hareketini mümkün olduğu kadar geciktirmesini, 9. Tümen’den de Akşehir Gölü-Sultan Dağı hattının Bolvadin ve Çay’dan ilerleyecek düşmana karşı kesin savunma için hazırlanmasını ve mevzinin Yalvaç yönünde kuşatılmasına karşı tedbir alınması” istenmektedir (TİH 1972: 97). 8-12 Ağustos tarihlerinde verilen emirlerde de ısrarla Yalvaç-Karakuş dağlarının örtülmesi istenmiştir (TİH 1972: 162).

Büyük taarruzdan önce alınan genel tedbirler yanında Yalvaç’ta özel tedbirler alınmıştır. Bilindiği üzere taarruz Akşehir’den Afyon üzerine yapılacaktı. Bu durum cepheye yakın olan ve Büyük Taarruzun Harekat Merkezi olan Akşehir’in komşusu olması münasebetiyle, Yalvaç Hastanesi askeri ihtiyaçlar için askeri hastane haline getirildi (Böcüzade 1983: 394). Yine bu hazırlıklardan olarak Liva meclisine alınan bir kararla, Yalvaç-Karaağaç, Uluborlu yollarının eksikliklerinin tamamlanarak askeri ikmal ve nakliyata elverişli hale getirilmesine ve yolların çabucak onarılmasına geçildi. Isparta Hastanesi de aynı amaçla hazırlanmış fakat sıva ve badanalarının kurumaması, binanın ısıtılması zorluğu sebebiyle vazgeçilmiştir (Böcüzade 1983: 394).

Gerek Sakarya Savaşı’nda gerekse Büyük Taarruz sırasında Yalvaç, herhangi bir askeri bir harekata sahne olmamıştır. Ancak ilçenin büyüklerinin  o günlerden kalan hatırası Büyük Taarruz sırasında atılan top sesleridir. Bu top sesleri Yalvaç’ta savaşın heyecanını yaşatmış ve endişesini artırmıştır. 26 Ağustos 1922’de Akşehir’de başlayan Büyük Taarruz, 30 Ağustos’ta Başkumandanlık Meydan Muharebesi’yle devam etmiş, kesin zafer 9 Eylül 1922’de İzmir’de düşmanın denize dökülmesiyle sağlanmıştır. 19 Mayıs 1919’da Samsun’da başlayan İstiklal Harbimiz, 24 Temmuz 1923’te Lozan’da yeni Türk Devleti’nin kurulup tanınmasıyla taçlanmıştır. Bütün bu Millî Mücadele sırasında düşman silahları ile veya hastalıktan ölen 26.239 erden 138 şehit Yalvaçlıdır (Selek 1982: 1238-1239; daha geniş bilgi için bk. Köstüklü 2010: 141-165).

Millî Mücadele yıllarında Yalvaç, bir başka cephede, eğitim alanında savaş vermiştir. I. Dünya Savaşı’nın başladığı yıllarda Konya’da Meclis-i Umumi üyesi olarak Yalvaç’ı temsil eden Muallim Ethem Efendi, özel bütçeden Yalvaç’ta bir mektep için tahsisat koydurmuştur. Bir miktar para alarak Konya Valisi Muzaffer Bey’le birlikte Yalvaç’a gelmiş ve eski rüşdiye binasını yıktırarak İdadi’nin kurulması için temeli atmıştır. Ancak seferberliğin çıkması ve gelen kaymakamların ihmali yüzünden bina temel halinde kalmıştır. Bu arada binasız kalan rüşdiye öğrencileri de kiralık yerlerde eğitim yapmışlar ve nihayet 1918 yılında okul lağvedilmiştir. 1920 senesinde Yalvaç kaymakamlığına atanan Abdurrahman Bey, İdadi binasının acıklı halini görünce, devrin müftüsü Hüseyin Avni Bey ve okulun müessisi Ethem Efendilerle birlikte gece gündüz, halktan alınan destekle, çalışılarak büyük kısmını tamamlamış, ilçe ve köylerin iştiraki ve halktan toplanan bin liradan fazla paranın desteğiyle bir yıl içinde resmi küşadı yapılmıştır (Kum 1952: 92).Yakın zamanlara kadar ‘Yalvaç Ortaokulu’ adını taşıyan bu güzide eğitim kurumu, bugün ‘Kaymakam Abdurahman Bey Ortaokulu’ adını taşımakta ve burada okuyan öğrencilerimiz; Millî Mücadele’de, ecdadının gösterdiği gayret, cesaret ve fedakarlığa, istiklal aşkına, emeğe, azme ve dökülen şehit kanlarına layık nesiller olma aşkı ile eğitimlerine devam etmektedirler. İlçemizin yetiştirdiği önemli şahsiyetlerden şair Galip Keskin, okulun açılmasını tarih düşürerek söyle anlatmıştır:

Bezli himmet ile Kaymakam Abdurrahman

Yadigâr etti kazaya bu güzel yurdu bi ayan

Harbin uzun şedaidine iktiham eden

Türk’ün kanında marifetin nuru yanarken

Sönmez kalır ki işte bi bünyani marifet

Olmakta asra karşı o kudretle ru nüma

Tarihine beşaret kudsi meal ile

Ferverdi ziynet ve ülü-el-ilm-i kaima (Kum 1952: 92)

Bir başka şiirinde aynı olaya değinen Galip Keskin durumu şu dörtlükle anlatır:

Düşman tepeden top atıyorken bile asla

Bir ferdi görülmezdi hirasan

Yalvaç’ın Harbin o hararetli, o buhranlı deminde

Mektep yapıyor halkı huruşan Yalvaç’ın (Kum 1952: 92).

 

 

KAYNAKÇA

Aydınel, Sıtkı, Güneybatı Anadolu’da Kuva-yı Milliye Harekatı, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1990,

Böcüzade Süleyman Sami, Kuruluştan Bugüne Kadar Isparta Tarihi, (Sadeleştirip Yayımlayan Dr. Suat Seren), Serenler Yayını, İstanbul 1983.

Çevik, Zeki, Milli Mücadele’de Müdafaa-i Hukuktan Halk Fırkası’na Geçiş, 1919-1923, AAM, Ankara 2002.

Isparta Yıllığı, 1983.

Karaman, Durmuş, Dünden Bugüne Yalvaç Tarihi, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Bölümü, Yüksek Lisans Tezi, Kayseri 1991.

Köstüklü, Nuri, ‘Milli Mücadelede Denizli, Isparta, Burdur Sancaklarında Kuva-yı Milliye Fikri Üzerine İlk Çalışmalar’, Atatürk Araştırma Merkezi (ADTYK), s.4, Mart 1989.

Köstüklü, Nuri, Yalvaç Tarihi Üzerine Araştırmalar, Yalvaç Belediyesi, Kültür Yayınları, Ankara, 2010.

Kum, Naci, Yalvaç Armağanı Yalvaç Tarihi, Coğrafya, Kaza Hakkında Genel Bilgiler, 1925, (Osmanlıcadan çeviren Muzaffer Tütüncü), Yalvaç 1952 (yayımlanmamıştır).

Özgül, Cemil, Heyeti Temsiliye’nin Ankara’daki Çalışmaları, (27 Aralık 1919-23 Nisan1920), ADTYK., Atatürk Araştırma Merkezi, 1989.

Selek, Sabahattin, Milli Mücadele, Organ Yayınları, İstanbul 1982.

Tansel, Selahattin, Mondros’tan Mudanya’ya, C.III, Başkanlık Kültür Müsteşarlığı Yayını, Ankara 1973.

Türk İstiklal Harbi, Sakarya Meydan Muharebesinden Önceki Olaylar ve Mevzi, İlerisindeki Harekât, C.II, Batı Cephesi, V. Kısım, I. Kitap, Genel Kurmay Başkanlığı Yayınları, Ankara 1972.

Yurt Ansiklopedisi, “Isparta Maddesi”, C 5.

Etiketler: » » »
Share

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.