logo

İSMET PAŞA MI? ECEVİT Mİ? KASIM GÜLEK Mİ?


Nazif KURUCU
nazifkurucu@hotmail.com

Denizli İsmet İnönü Lisesi’nin orta kısmından başlayarak lise fen kolunun sonuna kadar,  parasız yatılı okudum. Ülkemiz okullarında öğretilen yabancı dil, Fransızca idi. İngilizce çok sonraları öne geçti.

Mühendis olmak için; müdür ve öğretmenlerce titiz bir şekilde eğitilmiştim. O zamanlar ülkede tek olan İTÜ, üçüncü sınıftan önce burs vermediği için, başkentin İncesu gecekondularında oturan Yalvaçlı hemşehrilerimizin isteği ve önerileriyle Mekteb-i Mülkiyeyi Şahane (Siyasal Bilgiler okulu)  sınavlarına katıldım.

Sınav hem yazılı hem de ve sözlü olarak, Fransızca yapıldı Soru: “Hangi mesleği seçeceksiniz? Niçin?” idi.

Lisedeki Fransızca öğretmenimiz, kitabı dipnotlarına kadar ezberlemeyi zorunlu saydığı için; ezberimde çok fazla Fransızca metinler ve şiirler vardı. Ünlü yazar Victor Hugo’nun yaşamı, üç-dört sayfa olarak ezberimdeydi. Oradaki geçmiş zaman yazılarını; gelecek zaman olarak kendime uygulayıp yazınca Siyasal Bilgiler (Mülkiye) giriş sınavını birincilikle kazanmışım. Eğitimlerini tümüyle Fransızca almış olan Galatasaray Lisesi’nden gelen arkadaşlarım çok kızdılar. Mümtaz Soysal dışındaki diğerleri, dövmeye bile uğraştılar.

Mezuniyetten sonra birçok ilçede kaymakamlık yaptım. Partili baskılarla oradan oraya sıkça sürülmekten bıkarak, istifa ettim. Hukuk diplomam da vardı; Yalvaç’ın ve başka ilçelerin ağır cezalık davalarının görüldüğü Akşehir’de stajı tamamlayıp uzun süre avukatlık yaptım. 1965 yılında, oradan milletvekili seçildim.

Bülent Ecevit ile aynı dönemlerde, görev yaptık. Seçilmeden önce de; ULUS gazetesinde yazıyordum. Milletvekili olduktan sonra da yazmayı sürdürdüm. Bir zaman geldi, yazılarım partinin gazetesi Ulus’ta çıkmaz oldu. Başka gazeteden teklif geldi, orada yazdım. Kendimde, çeşitli gazeteler çıkardım. Ulus’ta Sayın Ecevit’in yazıları öncelik kazanmıştı.

Genel başkan İsmet Paşa, Ecevit’ten çok aşırı saygı görüyor ve onu çok seviyor hatta göklere çıkarıyordu: “Biricik evladım… Onu bir kere buldum, hiç bırakmayacağım!” gibi övgülerle Ecevit’i methediyor ve sevgisini ilan ediyordu.

“Ortanın solu” politikası; partiye çok oy kaybettirdi. (Sosyal adalet veya başka bir ad kullanılmalıydı, kötü ve bulaşık işleri sol eliyle yapan ve asırlarca, solu komünizm veya Rusya taraflılığı gibi algılayan; toplumdan oy alıp iktidara gelmeyi beklemek yanlış oldu.)

Sıkıntılı günlerde aşırı çabası ve uygun bütçesiyle partiyi ayakta tutmuş olan Kasım Gülek ötelenmiş gibiydi. Beni geniş çayırlıklar içindeki bahçeli evine yemeğe davet etti. İki minik kızı; bahçede oynayıp avunuyorlardı.Kasım Gülek, birçok yabancı dil biliyordu.Kuzey ve Güney Kore çatışmasında; Birleşmiş Milletler tarafından, orada barış sağlamak için arabuluculuk görevine getirilmişti.

Bu gibi görevlere çok zaman ayırmış ve geç evlenmişti. Beni geniş bahçeli evine yemeğe davet etti. İki minik kızı çayırlarda gezinip oynuyorlardı. Gülek kendi seçim bölgesinde çok seviliyordu. Fakat dünyanın uzak bölgelerinde arabuluculuk görevlerine koşmaktan; iç politika yarışlarına zaman ayıramamıştı. Kasım Gülek öne geçse; parti canlanabilirdi.

Gün geldi, devran döndü; Ecevit’in çevresindekiler, onu kendilerinden başka hiç kimseyle hatta Genel Başkan İnönü ile bile görüştürmez oldular. İnönü’yü bile dışlamaya kalktılar.  1972 kurultayında İsmet Paşa söz almak istedi, onu bizzat Ecevit kendisi, ters sözlerle öteledi! Kongreyi yönetenler de, kaba davranışlarda bulundular. İsmet Paşa o gün partiden istifa etti.

Kaymakam Ergun Gökdeniz’in teşviki ile Yalvaç Postası, (arkadaşım Muşlu Talat Sungur’un isteği ile) MUŞ… Ustam Avukat Mehmet Emin Ersöz’ün katkısıyla) Halkçı Akşehir…  gibi birçok gazeteler çıkardım.

1931 doğumluyum. 1965’te milletvekili seçildim. 1970’lerden sonra, faal politikayla ilgim azaldı. Yazmayı hiç bırakmayarak… İçki sigara gibi kötü alışkanlıklardan ve anlamsız kavgalardan uzak durarak; ayakta kalmaya çalıştım. Dört çocuğum bana destek oldular. Altı torunumdan birinin çocuğu büyümekte… Avukatlığı çoktan bıraktım; yazmayı sürdürüyorum.

Share

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • ANTİOKHEİALI YAŞLI KADIN

    25 Nisan 2024 Köşe Yazıları, Kültür Sanat, Tüm Manşetler

    Üçüncü cemre düştüğünde, karlar erimeye başlamıştı. Kentin sokaklarında eriyen karların suları, bulanık bir şekilde akmaktaydı. Bir zamanlar düzgün taş döşeli olan sokaklar artık bütün özelliğini kaybetmiş, kanalizasyon sistemi tıkanmış, sular caddenin yüzeyinde sessizce akmaya başlamıştı. Bahar güneşinin sıcaklığı kendini iyice hissettirirken, yaşlı kadın kahvaltısını yapmış, mutfağın penceresinden güneşin ışıklarını izleyerek, derin düşüncelere dalmıştı. On üç yaşında evlenip geldiği bu evde geçirmiş olduğu günlerin hayaline dalmıştı ki, hizm...
  • TANRIYA KARŞI HATA YAPMAYACAKSIN

    16 Nisan 2024 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    Erkenden uyanan Pomponius avludaki çardağın altında oturmuş; yorgun, boş bakışlarla etrafına bakınıyordu. Auxanousa günaydın diyerek gelip karşısındaki sandalyeye oturdu. Pomponius gözünün ucuyla ona bakarak; “bir haftadır senin yüzünden doğru düzgün uyuyamıyorum. Yatakta dönüp duruyor ve durmadan sayıklıyorsun.” Auxanousa mahcup bir biçimde başını hafif öne eğerek, her gece aynı rüyayı görüyorum. Oğlumuz Terentius karşımda durup bana bakıyor. Bakıyor dediysem o ela güzel, sevgi dolu gözleriyle değil. Zift gibi bir siyahlıkla dolu göz çukurları...
  • Öğretmen ve Üniversite

    10 Aralık 2023 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    Sümerli eğitmen ve şair Ludingirra, günümüzden 4000 yıl önce “Mademki biliyorsun, niye öğretmiyorsun”  diyerek bilginin ve öğretmenin önemini çağlar ötesinden seslendirmiş. “Hiç Bilenlerle Bilmeyenler Bir olur mu” ilahi tebliğinde bilgilenmenin, öğrenmenin ve Hz. Ali’nin “Bana Bir Harf Öğretenin 40 Yıl Kölesi Olurum” sözlerinde öğretmenin önemi en güzel şekilde ifade edilmiş. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, İstiklal savaşında düşmanla olduğu gibi; Cumhuriyetle birlikte “Ülkemizi dünyanın en mamur ve en medenî memleketleri seviyesine çıkartmak”, ...
  • Ramazan Amca’nın Duâsı

    07 Aralık 2023 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    “Sen kendüye ne sanursan ayruğa da anı san. “      Hacı Bektaş Velî 19 yıl önce... Geçirdiğim kalp rahatsızlığı nedeniyle üniversite hastanesinin kardiyoloji servisinde yatıyorum. Oda arkadaşım Ramazan Amca, 80-85 yaşlarında bir Alzheimer hastası... Refakatçisi olan yakınlarından öğrendiğimiz kadarıyla geçmişte çiftçilik yapan bu amcamız  boylu poslu;  ileri derecede görme rahatsızlığı olduğu için kalın camları olan gözlük takan, konuşmayı seven birisi.  Bizi tanımak istiyor; kendimizi tanıtıyoruz, on dakika sonra aynı şeyleri yine soruyor ve...