Son Dakika
Ali Şahin YAKUT
Milli Eğitim Bakanlığı, İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Gaziemir Kaymakamlığı Projeler Birimi
Gökçe YAKUT
Milli Eğitim Bakanlığı, İzmir Valiliği, İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü, İl Sosyal Etüt ve Proje Müdürlüğü
Giriş
“Yağ” terimi, genellikle sıvı, yarı katı veya katı formda bulunan, genellikle bitkisel veya hayvansal kaynaklı, enerji yoğunluğu yüksek bir maddenin genel adını ifade eder. Yağlar, trigliserid adı verilen kimyasal bileşiklerden oluşur. Bitkisel ve hayvansal kaynaklı yağlar arasında bazı temel farklar bulunabilir. Bitkisel yağlar genellikle bitkilerin tohumlarından, meyve çekirdeklerinden veya yapraklardan elde edilirken, hayvansal yağlar genellikle et veya süt ürünleri gibi hayvansal kaynaklardan elde edilir.
Yağlar, proteinler ve karbonhidratlar insan organizması için gerekli üç ana besin maddesini oluşturmaktadır. Sağlıklı bir günlük beslenme programında aldığımız besinlerin yüzde 50-55’ini karbonhidratlar,yüzde 15-20’sini proteinler, yüzde 20-30’unu ise yağlar oluşturmalıdır. Temel gıda bileşenlerinden olan ve insan beslenmesinde önemli role sahip olan yağlar, sadece yüksek enerji kaynağı olmayıp, yağda çözünen vitaminleri içermeleri, proteinlerle birleşerek lipoproteinleri oluşturmaları ve sağlık üzerindeki etkileri nedeniyle oldukça önemlidirler (Olcay ve Besler, 2012).
Ülkemizde yetiştiriciliği yapılan yağlı tohumlu bitkiler; ayçiçeği, pamuk (çiğit), yerfıstığı, soya, kolza, aspir, haşhaş, susam, kenevir (tohum) ve yağlık keten olarak sıralanabilir (Arslan ve Culpan, 2023). Ülkemizde yetiştirilen yağlı tohumların %53,7’si, ayçiçeğinden, %34,7’si çiğitten, %3,9’u yerfıstığından, %3,3’ü soyadan, %3,2’si kolzadan ve %0,6’sı ise aspirden üretilmektedir (TÜİK, 2022). Aspir (Carthamus tinctorius L.), kurak ve yarı kurak iklim bölgelerinde yetişebilme özelliği ve yüksek sıcaklık ile kuraklık toleransıyla bilinen önemli bir yağ bitkisidir (Mosupiemang ve ark., 2022). Asteraceae familyasına ait olan aspir, günümüzden tam 3000 yıl önce kültüre alınmaya başlanmış ve tarım tarihindeki en eski kültür bitkilerinden biri olarak kabul edilmektedir. 80-120 cm boylanabilen bu bitki, tohumlarında %25-45 oranında yağ içerir ve özellikle linoleik (omega 6) ve oleik (omega 9) olmak üzere iki farklı yağ asidi tipini bünyesinde barındırır. Aspir yağı, yemeklik olarak kaliteli bir yağ kaynağı olmanın yanı sıra, biyodizel üretimine de uygun bir hammadde olarak dikkat çeker. Aynı zamanda aspir küspesi ve karışımı, hayvan yemi olarak değerlendirilir. Kışlık ve yazlık formları bulunan aspir, geniş adaptasyon yeteneği sayesinde farklı iklim ve toprak koşullarında başarıyla yetişebilen alternatif bir yağ bitkisidir. Bitkinin tohumlarından elde edilen ve çeşitlerine bağlı olarak değişen oranlarda bulunan aspir yağı; içerdiği oldukça yüksek orandaki doymamış yağ asitleri (%89-93), özellikle oleik (omega 9) ve linoleik (omega 6) yağ asitleri bakımından zengin içeriğiyle, sadece insan sağlığı açısından değil, aynı zamanda biyoyakıt üretiminde geleceğin alternatif enerji kaynaklarından biri olarak da öne çıkan eşsiz bir doğal kaynaktır.
Türkiye’de ilk defa aspir ekimi, 1940’lı yıllarda Bulgaristan’dan göç eden Türkler ile, Marmara Bölgesi’nde (Balıkesir ve bölgesi) yapılmıştır. Ayrıca, Eskişehir, İstanbul, Kütahya, Konya, Çankırı, Bursa, Isparta ve Afyon gibi illerde de üretimi gerçekleşmiştir (Babaoğlu, 2008). Aspir bitkisi, genellikle Batı ve Orta Anadolu’yu çevreleyen bölgelerin topraklarında ve geçiş bölgesi üzerinde yetiştirilmektedir. Ankara, Eskişehir ve Konya illeri yetersiz yağış almasına rağmen, bu illerde de kolayca yetişmektedir (Akınerdem ve Öztürk, 2008).
Aspir, kuraklık ve soğuğa karşı dirençli olan, göz alıcı kırmızı, turuncu ve sarı renklere sahip çiçekleri olan, ortalama 110-140 gün içerisinde yetişen tek yıllık bir uzun gün bitkisidir. Bu benzersiz bitki, 80-120 cm arasında değişen boya sahip olup, çok dallı ve çalı formunda bir yapı sergiler. Dar ve uzun yaprakları, zengin koyu yeşil renkte olup, kenarları testere dişli ve bazı türleri de dikenli bir yapıya sahiptir. Aspir bitkisinin öne çıkan bir özelliği, her dalın ucunda yer alan beyaz veya krem renkteki tohumları içeren küçük tablalardır. Bu tohumlar, bitkinin estetik açıdan çekici görünümüne katkıda bulunur ve hasat sonrasında değerli yağ elde etmek için kullanılır. Ayrıca, bu çiçekli bitki, çeşitli renkleriyle bahçeleri süsleyerek görsel bir şölen sunmaktadır.
Aspir, özellikle uzun günlerde yetişen bir bitki olarak dikkat çeker, bu da onu iklim ve çevre koşullarına uyum sağlayabilen benzersiz bir tarım ürünü haline getirir. Aspir bitkisi, tohumlarında %26-40 oranında yağ içeren benzersiz bir bitki türüdür. Dikenli ve dikensiz olmak üzere iki farklı çeşidi bulunan aspir bitkisinin dikenli türleri, dikensiz olanlara kıyasla daha yüksek yağ içeriğine sahiptir. Bu özellik, aspir bitkisinin genetik çeşitliliğinin ve farklı türlerinin yağ içeriğindeki değişkenliği vurgular. Ayrıca, aspir bitkisinin içerdiği bu yüksek yağ oranı, endüstriyel kullanımlar için değerli bir yağ kaynağı haline gelmesini sağlar. Dikenli ve dikensiz çeşitleri arasındaki bu farklılık, bitkinin genetik özelliklerine ve yetiştiği çevre koşullarına bağlı olarak değişebilir, bu da onu tarım uygulamalarında çeşitli kullanımlar için uyarlanabilir kılar.
2021 yılı küresel verilerine göre, dünya genelinde aspir ekim alanı 850.431 hektar olarak belirlenmiştir. Bu alan üzerinden elde edilen üretim miktarı 631.051 ton olup, ortalama verim 74 kg/da’dır. En fazla üretime sahip olan ülkeler sırasıyla Kazakistan, Rusya, ABD, Meksika ve Çin’dir, bu ülkeler arasında Türkiye de yer almaktadır (Anonymous vd., 2021). Ülkemizde ise 2022 yılında 26.237 hektarlık bir alanda 15.000 ton aspir üretilmiştir. Bu durum, ortalama verimin 114 kg/da olarak gerçekleştiğini göstermektedir (Anonim,2022). Türkiye’nin bu alandaki üretim başarısı, aspir yetiştiriciliğindeki etkinliğini ve tarım sektöründeki güçlü konumunu yansıtmaktadır.
Ülkemizde 1990 yılında sadece 1460 dekar üzerinde 124 ton yağlık aspir tohum üretimi gerçekleşirken, 2022 yılında bu miktar büyük bir artışla 262.375 dekarlık alanda 30.000 ton olarak kaydedilmiştir. Bu, yağlık tohum üretiminin önemli ölçüde arttığını göstermektedir ve bu artış, sektördeki büyümeyi yansıtmaktadır. Dekar başına verim de dikkat çekicidir; 1990’da dekar başına ortalama 85,2 kilogram iken, 2022’de bu miktar 114 kilograma çıkmıştır. Bu, tarım verimliliğindeki artışın bir göstergesidir ve modern tarım yöntemlerinin, teknolojinin ve gelişmiş tohum çeşitlerinin kullanılmasının etkilerini yansıtmaktadır.
Genel olarak bakıldığında dünya genelinde yağlı bitkilerin hem ekim alanlarında hem de üretim miktarlarında bir artış gözlemlenmektedir. Dünya nüfusun sürekli artığını da göz önünde bulundurursak yağ üretiminin artmasındaki paralellik kaçınılmazdır.
Araştırma sahamız olan Isparta ili Yalvaç ilçesinde ise hem toprak hem de iklim yapısının uygun olması ayrıca aspir bitkisinin fazla sulama gerektirmemesi ve kuraklığa dayanıklı olması nedeniyle aspir bitkisi tercih edilmiştir. Yaptığımız çalışmada çalışma sahamız olan Isparta ili Yalvaç ilçesinde aspir bitkisinin ekim alanının artırılması durumunda ilçe ekonomisine katkısının neler olduğu açıklanmaya çalışılacaktır.
Materyal ve Yöntem
Bu çalışmanın ana materyalini Isparta-Yalvaç ilçesi ve ilçenin tarım alanlarının yanında aspir bitkisi oluşturmaktadır. Araştırma kapsamında öncelikle araştırma alanına ilişkin kapsamlı bir literatür taraması yapılmış, bu konuda yurtiçi ve yurtdışında gerçekleştirilmiş örnek çalışmalar incelenerek bölgede daha önce yapılmış olan çalışmalardan yararlanarak bölge yetkilileri ile iletişime geçilerek veriler toplanılmıştır. Araştırma sürecinde, daha önce elde edilmiş bilimsel verilerin yanı sıra çeşitli görsel ve saha veri kaynaklarından faydalanılmıştır. Fotoğraf, slayt, planlar ve haritaların yanı sıra bölge halkıyla gerçekleştirilen birebir görüşmeler, araştırmanın zenginliğini ve kapsamlılığını artırmak üzere entegre edilmiştir. Görsel veri kaynakları, bölgedeki tarım faaliyetlerinin fiziksel durumunu detaylı bir şekilde incelemek için kullanılmıştır. Görsel veriler, araştırmacılara somut ve görsel bir temel sağlayarak bilimsel verilerle birleştirilmiştir. Ayrıca, farklı ölçeklerdeki planlar ve haritalar, araştırma alanının coğrafi özelliklerini ve toprak kullanımını anlamak için kullanılmıştır. Bu haritalar, tarım alanlarının dağılımını, su kaynaklarını ve topografyayı değerlendirmede araştırmacılara rehberlik etmiştir.
Yerel halkla yapılan görüşmeler, araştırmanın sosyal boyutunu güçlendirmiştir. Yerel halkın tarım faaliyetleri, geleneksel tarım uygulamaları, sorunları ve beklentileri gibi konularda elde edilen bilgiler, araştırmanın sadece çevresel değil, aynı zamanda sosyal ve kültürel boyutlarını da kapsayacak şekilde genişlemesine katkı sağlamıştır. Bu çoklu veri kaynaklarının entegrasyonu, araştırmanın kapsamlılığını artırarak daha sağlam bir metodoloji oluşturmuştur. Araştırma sürecimizde, tarım faaliyetlerini anlama ve çevresel etkilerini değerlendirme amacıyla çok yönlü bir metodoloji benimsedik. Bu metodoloji kapsamında, çeşitli veri kaynaklarından elde edilen bilgileri kullanarak bulgulara ulaştık. Araştırmanın sonuç bölümünde, ilçede mevcut durumu değerlendirdik ve farklı alternatiflerin olası etkilerini inceledik. Ayrıca, ilçede aspir yağı üretim miktarını ve elde edilecek geliri tahmin etmeye çalıştık. Tahminlerimizi yaparken, ilçede son üç yılın ortalama aspir yağı üretim miktarlarını temel aldık. Ancak, aspir yağının henüz tam olarak ticarete konu olmadığı için, fiyatlandırma konusunda araştırmacıya verilen en uygun fiyattan daha düşük bir fiyat belirleyerek hesaplamalar yaptık. Bu, çalışmanın varsayımlara dayalı olduğunu ve bu durumun araştırmanın sınırlılıklarından biri olduğunu göstermektedir.
Sonuç bölümünde, tahminlerden elde edilen sonuçları yorumlayarak, ilçede aspir yağı üretiminden beklenen sonuçları özetledik. Ardından, elde edilen bulgulara dayanarak önerilerde bulunduk. Bu şekilde, araştırmanın amacına ulaşmak için hem nicel hem de nitel verilere dayalı bir analiz gerçekleştirdik.
Araştırma, ilçede aspir yağının henüz tam olarak ticarete konu olmadığı ve fiyatlandırma konusunda araştırmacıya verilen en uygun fiyatın altında bir fiyat belirlenerek hesaplamalar yapıldığı varsayımına dayanmaktadır. Bu, gerçek ticaret koşullarının henüz netleşmediği ve bu konuda yapılan tahminin bir varsayım olduğunu göstermektedir. Aspir yağının ilçede henüz ticaret konusu olmamış olması, gerçek ticaret koşullarını belirlemekte zorluk yaratır. (Devamı var)
Etiketler: araştırma » aspir » yalvaçYorum yapabilmek için Giriş yapın.
BENZER HABERLER